Vebal Testine Hazır mısınız?
Mâlum-u âliniz halk arasında pek çok söylenen bir söz vardır. Esasında sözden ziyade bir düşüncedir bu bahsettiğim. ‘’İmamlık çok zor, çünkü vebali çok ağır bir meslektir.’’ Kitabın ortasından konuşacağım; Hiç de öyle değildir efendim!
Muhafazakâr yaşamaya gayret eden, cami – hoca - namaz gibi kavramları tanıyan ve hayatının merkezine alan, çocukken yaz aylarında Kur’an kursunda kısa süreli de olsa eğitim alan, beş vakit olmasa da cumaları kaçırmamaya ihtimam gösteren insanların genel düşünce yapısı böyle. Peki, ben neden bu düşünceye katılmıyorum onu izah edeyim.
Öncelikle BBN Haber’e yazdığım bu yazıları caminin, camianın veya cemiyetin dışından biri olarak değil bilakis tam merkezinden yani mihraptan yazıyorum. İmam olduğumun hususen altını çizmek istedim zira sözü edilen vebalin farkındayım.
Bu düşünceyi tümüyle reddetmediğimi de ayrıca belirtmekte fayda var. Çünkü yanlış değil eksik bir düşünce olduğu kanaatindeyim. Üst üste bazı sorular sorarak en yalın hâliyle derdimi anlatmaya çalışacağım.
İmamlığın vebali ağır bu doğru. Fakat bu vebal denilen sorumluluk yükü sadece imamlıkta mı geçerli bir kavram? 40 dakika ders anlatmakla görevli bir öğretmen dersin on dakikasına geç kalırsa o da vebale girmiş olmaz mı? Namazın kazası var iadesi var. İdealist olmayan bir öğretmenin boş derslerle geçirdiği zamanın da gençliğin de kazası yok üstelik.
Devlet dairesinde vatandaşın işlemlerini çözmekle yükümlü bir memur sigara molasına çıktığı saatleri not alıp maaşını bu sebeple eksik alıyor mu? İşinin başına döndüğü zaman veznede bekleyen vatandaşla helalleşiyor mu? Bu ikisinden birini yapmıyorsa haram para yemiş olmaz mı? İnsanların zamanını kendi keyfiyeti için harcayan biri vebale girmiyor mu yani?
Peki sadece kamuda çalışanlar mı diken üstünde olanlar? Elbette hayır! İşçisinin sigortasını yapmayan, maaşını zamanında vermeyen, fazla çalıştırıp hakkını vermeyen patronlar vebalden muaf mı? Çürük elmayı taze diyen satan pazarcıdan tutun da hizmet sektöründe olup müşterinin talep ettiği işi hakkıyla yapmayan her esnaf vebal altındadır.
Hastasının sağlığıyla ilgilenmeyen doktor da, memurunun sorumsuzluğuyla ilgilenmeyen amir de, mıntıkasının temizliğiyle ilgilenmeyen belediye personeli de, patronunun verdiği parayı hak etmeden işten kaçan işçi de imamla aynı vebali taşıyor.
Bir imam güzelce abdestini alır, kıyafetlerinde necis olup olmadığına dikkat eder, namazda tadili erkan dediğimiz kurallara riayet eder ve okuyacağı ayetleri yanlış/eksik okumamaya ihtimam gösterirse neden korksun ki hakka girmekten?
Çünkü şöyle düşünür; Evet, benim maişetimi sağladığım bu iş peygamber mesleğidir. En kutsal vazifelerden biridir. Para için namaz kıldırmıyorum ama ailemin geçimini sağlamak için ihtiyacım olan parayı devlet bana caminin bekçiliğini yaptığım için veriyor. İşte bu yüzden namazımda hata yapmamaya gayret gösterdiğim kadar ahlakıma da dikkat ederim. Kılık kıyafetime gösterdiğim özeni caminin temizliğine de gösteririm. Kendi çocuklarımın eğitimi kadar ümmetin çocuklarıyla mesul durumdayım. Çünkü bu da vazifemin bir parçası…
Bu duygu ve düşünceler kendini Müslüman olarak tanımlayan her birey için kendi mesleğinde geçerlidir. Yukarıda zikrettiğim örneklerden yola çıkarak siz de kendi çalışma alanınızla ilgili vebal testi yapabilirsiniz.
Eğer objektif bir şekilde yaklaşıp özeleştiri yapabilirseniz bu testin sonucunda göreceksiniz ki; aslında herkes yaptığı işin gerektirdiği sorumluluklarda rikkat sahibi olmalı. Kul hakkı yememek için, aldığı maaşı helal kılmak için, hesap gününde mahzun olmamak için yapmalı bunu. Aksi halde vebal kavramını imamlarla özdeşleştirmek yanlış bir düşüncenin neticesidir.
Konuyla ne kadar ilintilidir bilmiyorum ama gönlüme düşüverdi şu söz; ‘Üzümünü ye bağını sorma’ demek olmaz. Üzümü de, bağı da, bağcıyı da, bağırıp da satanı da bileceksin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.