İKLİM KRİZİ-2
Geçen haftaki yazımda iklim krizine kısa bir giriş yapıp bunun arka planında neler olabileceğinden bahsettim. Bu yazımda bu konuyu biraz daha detaylandırıp kapatacağım. En son ki yazımda dediğim gibi yapay et gündeme getirilip insanların önüne konulacak. Ve bununla ciddi karlar edilecektir. Çünkü tüm pazarı formatladıkları için burada ciddi bir kazanç elde edeceklerdir. Şu durumun olması veganlar için başarı sayılabilir fakat büyük et üreticileri bu alana yönelip büyük tarım arazileri almaya başlamışlardır. Bazı ülkelerde bireysel tarım belli kısıtlamalara maruz kalmaya başlamıştır.
“Cowspiracy : sürdürülebilirliğin sırrı” filmi tam da bugünler için yapılmış bir belgeseldir. Küresel çap da sorunları büyütmek ve propaganda yapmak için büyük medya platformları her zaman devreye girmiştir. Buradaki sorun küçülmüş ve regüle edilmiş bir endüstriyel hayvancılık sektörüyle desteklenen bir yerel hayvancılık ABD'deki etin %80'ini üreten firmaların işine gelmiyor, çünkü kontrol edilemiyor. Kontrol etme arzusu güç zehirlenmesinin psikolojik anlamda getirisidir. “Verimliliği” arttırmak adı altında “Karlılığı” arttırmak için uğraşan büyük bir sermayeyi tek bir merkezde toplamak isteyen bir güç. Sonuçta büyük yemek zinciri olan firmalara eti(yapay et gibi ) kendileri vermek istiyorlar. Yani olaya ters baktığımızda suçu tükettiğimiz ete bağlayıp, diğer resimde ise sermaye sahipleri olduğunu görebiliriz. Kendi istediklerini “iklim krizi” adı altında yapmaları da gayet masumane olacaktır. Bu krizin bilim ayağına gelirse burada ise tümdengelim değil tersten gelip yapmalıyız. Böylesi bir iklim krizinin savaşından birilerinin ciddi anlamda güç ve kontrol elde edeceği kesindir. İklim krizinin 65 milyondan fazla istihdam yaratması öngörülen ve toplamda 26 trilyon dolarlık büyüme oluşturacağı tahmin edilen bir sektör. Bunu tasavvur ettiğimizde ABD’nin gayrı safi hasılatından bile büyük bir bütçe olduğunu görüyoruz.
Bu alandaki trilyonlarca dolarlık pazarın güçlü ülkelere yeni gelir modelleri yaratırken yine bu ülkelere diğerlerine karşı yeni bir tahakküm modelleri verebileceği aşikardır. Böyle bir pazarı kimsenin reddedeceğini düşünemeyiz. İnsanlığın iklim krizi ike savaşa sokulup karbon emisyonu adı altında” tek bir pastaya” ortak edilmesi ve birbirine düşürülmesinin yönetenler açısından güçlü bir koz olduğunu da unutmayalım. Yıllık karbon emisyon sınırı için Paris İklim Anlaşması şimdiden 2,9 ton gibi bir sınır koydu bile. Bu da demek oluyor ki insan nüfusunun azalması gerekiyor. Böylesi koşulsuz verilen bir güç müthiş bir kontrol mekanizması verir. Suni kıtlıklar ile sorun büyütülüp İklim krizine de bağlanabilir. Diyeceksiniz ki bilim yalan söylemez. Bunu bir kenara bırakıp bilimin nedenli bir beşeri olabildiğini, nasıl taraflı olduğunu, istedikleri gibi yönlendirebildiklerini ve en önemlisi bunların kimin fonladığını anlamamız gerek. Şunu da belirtmekte fayda var bilimi değil bilim adamlarını dinliyoruz bunlar da beşerdir. Önümüzdeki süreçler bize bu bahsettiğim olayların olabildiğinin mümkün olduğunu gösterecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.