Mustafa AYCAN

Mustafa AYCAN

Unutmanın Anatomisi

Unutmanın Anatomisi

Unutmak artık refleksimiz oldu. Acılar gelir geçer, isimler haber başlıklarında yanar söner, ardından sessizlik. Şehit haberleri düştüğünde birkaç saatliğine içimiz burkulur, ama ertesi gün hangi dağda, hangi sınırda, hangi adreste olduğunu bile unuturuz. Oysa bir evin içi yanmıştır. Bir annenin kalbi, bir çocuğun geleceği eksilmiştir. Ama biz sıradaki videoya geçeriz. Bir sonraki trende, bir başka magazin başlığında kendimizi avutmaya devam ederiz.

Ormanlar yanıyor. Her yaz yeniden, her yıl aynı acı tekrar ediyor. Ama dördüncü gün ekranlardan kayboluyor o yeşil. Sanki hiç yaşanmamış gibi. Ağaçların çığlığı sessizce toprağa karışırken, biz yaz tatiline, dizi sezonlarına, indirim kampanyalarına geri dönüyoruz. Oysa bir çam ağacının yanması sadece doğanın değil, geleceğin de tahribidir. Fakat biz bunu hissetmiyoruz artık. Çünkü unutmak, duygularımızı da susturuyor.

Bir sabaha karşı uyanıp yıkılmış şehir görüntüleriyle donduk kaldık. Depremin ilk anlarında herkes bir şey yapmaya çalıştı. Enkaz başında umut, ekran başında dua vardı. Ama sonra? Aylar geçti. Betonların altından çıkan hayatları biz ekranlardan silip geçtik. Şimdi kaç kişinin hafızasında hâlâ o çığlıklar, o soğukta bekleyenler, o kayıp çocuklar var? Belki bir sonraki afette aklımıza gelecek hepsi... Belki de ancak biz olayın tam ortasında kalınca. Ama o zaman da çok geç olacak. Çünkü unutan, hazırlıksız yakalanır. Hatırlamayan, bir daha korunamaz.

Değerlerimiz de aynı hızla eriyor. Bayrak, vatan, emek, dayanışma, şeref... Bunlar birer kavram olmaktan çıkıp dekor gibi kullanılır hale geldi. Günü geldiğinde afişlere, miting kürsülerine, reklam filmlerine konuk olurlar; sonra sessizce arka raflara kaldırılırlar. Halbuki değer dediğin şey anlık bir heyecan değil, sürekli bir duruş gerektirir. Unutuldukça kökünden kopar, sloganla beslenemez hale gelir.

İşte tam burada tehlike başlıyor. Unutmak sadece bir alışkanlık değil, duygusuzlaşmanın da kapısıdır. Acıya alışan, ölüme duyarsızlaşan, değeri tüketen toplumlar zamanla hissizleşir. Hissiz bir toplum yönünü şaşırır. Ne için yaşadığını, neye inanması gerektiğini, neye üzülüp neye sevinmesi gerektiğini bilemez hale gelir. Bu yüzden unutmak, bir tür toplumsal felçtir.

Ve artık şunu kabul etmek zorundayız: Unutkan değiliz, umursamazız.

Hatırlamak istemiyoruz çünkü sorumluluk ağır geliyor. Göstermelik üzüntülerle vicdan rahatlatıyor, sonra da eski hayatımıza dönüyoruz. Oysa böyle devam edersek, bir gün öyle bir unutkanlık gelir ki; ne şehidimizi biliriz, ne yeşilimizi, ne canımızı. O zaman bir ülke kalmaz geriye.

Sadece suskun bir kalabalık ve küle dönmüş bir hafıza.

Kalın Sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa AYCAN Arşivi