Hayat “Ve Perde” demeden
Tiyatro hayatın aynasıdır. Hepimiz orada kendimizden bir şeyler buluruz. Bazen güler bazen ağlarız. Bazen korkar bazen heyecanlanırız. Bazen sevinir bazen üzülürüz. Hayatta böyle değil mi ya?
Dünya sahnesinde herkes rolünü oynuyor. Doğumdan ölüme bize biçilen rolümüzü oynuyoruz. Ve vakti saati dolduğunda, bizim içinde, tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi “Ve Perde” denecek ve sahne kapanacak.
İşte şimdi o an olabilir. Ve o an gelmeden yapmanız gerekeni yapın. Hayatı ertelemeyin. Ya da ertelediklerinizi gözden geçirin.
Geçen hafta sessiz sedasız geçen 27 Mart “Dünya Tiyatro Günü” kutlanmasa da gelin biz evde kaldığımız şu günlerde hayatımızın bir muhasebesini yapalım.
Şimdi sorsam size hayatta en çok neyi istersiniz diye, hemen hepimiz SAĞLIK diye bağırız. Tamam buna elde var 1 diyelim ve bundan sonra hayatta neler istediğimizi birin yanına sıfırlar ekleyerek devam edelim. İyi bir iş oldu 10, iyi bir eş oldu 100, iyi bir ev oldu 1000, çocuğum olsun 10000, arabam olsun 100000, yazlığım olsun 1000000, ve bu istekler arttıkça sıfırlar da çoğalacaktır. Çünkü insan olarak zenginliğin, hırsın, isteğin sınırı yoktur. Bu rakam 1000000000000000000……. Uzar gider.
Baştaki biri kaldırın elinizde ne kalır? Sıfır sıfır elde var sıfır. İçinde bulunduğumuz günler de göstermiştir ki en büyük zenginlik sağlık, sağlık, sağlık. O halde sağlığın kıymetini bilin. EVDE KALIN.
Hani deniyor ya: Yalan dünya her şey boşmuş. Dünya handır, bizler yolcu. Her gün birileri geliyor, birileri gidiyor. Bu bir imtihan sahnesi ve bu imtihanın neticesini gittiğimizde öğreneceğiz.
Gitmeden, o an gelmeden, “Ve Perde” demeden, hayatta ertelediklerimizi, keşke dediklerimizi de gözden geçirelim. Bir defter edinin. Borcunuzu, alacağınızı, hatta vasiyetinizi yazın. İçinizden geçeni, unuttuğunuzu, arzuladığınızı, ötelediğiniz her şeyi listeleyin.
Evde kaldığımız süreyi bunun için değerlendirin. Mademki bir fiil yapamıyoruz, yüz yüze görüşemiyoruz telefonla, mesajla ve diğer sosyal imkanlarla ertelediklerinizi yapmaya çalışın.
Aile fertlerine, eşinize, çocuğunuza yaşıyorlarsa annenize, babanıza bir kez daha, “sizi seviyorum” deyin. Arkadaşlarınızı, dostlarınızı bir kez daha arayın. Merhaba deyin, hal hatır sorun. Üzdüğünüz, incittiğinizi düşündüğünüz, incindiğiniz, özlediğiniz herkesi arayın. Kırgınlıkları, dargınlıkları bırakın ve herkesle helalleşin.
Gitmek istediğiniz, görmek istediğiniz bir yer, bir kişi varsa sosyal medya imkanlarıyla görün, görüşün. Komşularınız arasında ihtiyacı olan varsa yardım edin. Bir iyilik yapın ve hemen can dostlarımız sokak hayvanları için kapınızın önüne bir tas su bir tas yemek koyun. İmkânınız varsa hiç olmazsa bahçenize bir fidan dikin. Ya da ne bileyim kitap okuyun, sanal alemde müze gezin. Vaktinizi en iyi şekilde değerlendirin. Artık ertelemeyin.
İçinde bulunduğumuz günler de göstermiştir ki en büyük zenginlik sağlık. Sağlığınız yerindeyse, evinizde sevdiklerinizle birlikteyseniz, kendiniz yemeğinizi yiyebiliyor, tuvalete gidebiliyorsanız. Görebiliyor, duyabiliyor ve yürüyebiliyorsanız, şükredin.
Eğer inanıyorsanız. İbadetlerinizi ertelemeyin. Her an kelimeyi şahadeti ve kelimeyi tevhidi dilinizden düşürmeyin. Kuran-ı Kerimin tefsirini mealini okuyun. Namaz kılın, dua edin. Dua her derde devadır.
Şairin dediği gibi: “Dün geçti, yarın var mı? Bugünü yaşa. Gençliğine güvenme ölenler hep ihtiyar mı?”
Sahnede oynanan tiyatronun bir yazanı, bir yönetmeni vardır ve oyuncular o ne derse onu yapar, eserde ne yazıyorsa onu oynarlar. Ve perde dedi mi herkes evine gider.
Bizim hayatımızı yazan da yöneten de Yüce Allah’tır. Rabbimiz tarafından kaza ve kaderimiz önceden yazılmıştır. Ve biz, bize biçilen rolümüzü en iyi şekilde ve Yaratana layık olmak için oynamalıyız. Allah herkese hayırlı ömür hayırlı ölümler nasip etsin ama vakti saati geldiğinde; “Ve Perde” dedi mi dönüş yoktur.
Başkanda olsan, Bakan da. Genel müdürde olsan müdürde. Patronda olsan işçide. Amirde olsan memurda. Generalde paşada. Musalla taşında ya “er kişisin” ya da “hatun kişi” fark etmez. “Ruhuna El Fatiha” deyiverirler. Allah (c.c) Azrail’e işi bırakmıyor, mutlaka bir sebep hasıl eder. Şimdi de koronavirüsü çıktı piyasaya…
Rahmetli Aşık Veysel’in dediği gibi. “Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım. Bu da Gelir Bu da Geçer Ağlama.”
Bu zor günler tabii ki geçecek. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İşte ondan sonra bugünleri hatırlayıp ibret alacak mıyız?
Zaman şikâyet değil sabır ve şükür zamanıdır. Elinizdekilerin değerini bilin ve şükredin. Yokluk gelmeden varlığın, hastalık gelmeden sağlığın, ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini bilin. Anı yaşayın, anı değerlendirin.
Yarınlarda bir arada olabilmemiz için bugün birbirimizden uzaklaşma zamanıdır. İbret için düşünme, hayatımızın muhasebesini yapma zamanıdır. Bugün ev de kalma zamanıdır. EVDE KALIN, SAĞLIKLA KALIN.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.