Sayın Cumhurbaşkanımız, sokak hayvanları ile ilgili kanunu savunurken bir konuşmasında “Kimse bizim merhamet duygumuzu sorgulamasın” demişti. Doğrudur. Kimse kimsenin merhamet duygusunu sorgulayamaz. Asıl olan insanın kendi vicdanının sesini dinlemesi, merhamet duygusunu sorgulaması ve ona göre davranışlarını kontrol etmesidir.

Türk Dil Kurumuna göre merhamet, birine karşı duyulan acıma hissi ve derinden hissedilen üzüntü anlamına gelir. Yani “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmaktadır.

“İnsan tabii ki acı duyabiliyorsa canlıdır. Bir başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.” Lev Tolstoy.

Buradan bakınca insan, ben insanım demesi için önce kendi merhamet duygusunu sorgulaması gerekir. Çünkü insan olmak zordur. Hele vicdanlı olmak, merhametli insan olmak çok zordur. Peki, öncelikle kimler kendi merhamet duygularını sorgulamalıdır?

Başta, siyasi kimliği olan vekiller, bakanlar, en üst düzey yöneticiler, konuşmalarında, hareketlerinde aldıkları kararlarda ne kadar merhametliler?

Emeklinin işçinin, memurun dar gelirlinin hali ortada iken gözümüzün içine baka baka enflasyona ezdirmedik diyenler, empati yapamayanlar,

Çarşı ve pazarda fiyatlar almış başını giderken, 1 kg ucuz et alabilmek için saatlerce sıra bekleyen, mahalle pazarlarında atık ve artık sebze meyve toplayan binlerce vatandaşımız geçim sıkıntısı çekerken, sırf beğeni almak uğruna lüks tüketimlerini, israf çılgınlıklarını sosyal medyada paylaşanlar,

Ülke olarak tasarruf seferberliği yapmamız isterken; milyonlarca vatandaşın cebinden doğrudan veya dolaylı yolla alınan vergilerle ödeme alan döviz garantili köprü, otoyol müteahhitleri, yaşanan ekonomik sıkıntı içinde birden fazla görevlerden üç beş maaş alan yöneticiler,

Küçücük çocukları taciz eden, istismar eden, hatta öldüren insanlıktan nasibini almamış sapıkları; her gün kadın cinayetlerinin olduğu bir dönemde koruma talep eden kadınları tehdit eden erkek müsveddelerini; yakalandıktan sonra sanık sıfatıyla karşılarına gelen bu canileri delil yetersizliği ve iyi halden salıveren adalet mensupları,

Tek dertleri geçim kaynakları olan topraklarını ve yeşil alanlarını savunan köylüleri; emeklerinin karşılığını almak için yasalar çerçevesinde hak arayan işçileri genç yaşlı kadın erkek demeden tartaklayan, yerlerde sürükleyen, ancak biz verilen emri uyguladıkları söyleyen güvenlik güçleri,

İş sağlığı ve iş güvenliğini hiçe sayarak çok zor şartlarda işçi çalıştıran, sesini çıkaran işçileri bunların ailesi ne yer ne içer düşünmeden işten atan, servetine servet katmak için gaddarlaşan bazı iş adamları,

Gelecekte gıda krizi yaşamamak için gözümüz gibi bakmamız gereken tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreten gücümüz çiftçiyi, köylüyü, topraktan soğutan, üretmekten vazgeçirenler, tarımı hor görenler,

Yüce Allah (c.c)’ın sadece kendisine verdiği zekâsını benciliğine kurban eden, kendi menfaati için başka canlılara yaşama hakkı tanımayan, yıkan, yakan, yok eden bunu da marifet sayan vicdan yoksunu insanlar,

Dilsiz ve sesini duyuramayan canları, adına sokak hayvanı diye nitelendirilen can dostlarını potansiyel tehlike olarak gösterip eziyet edenler, çıkarılan yasalarla canlı canlı toprağa gömmeyi hak sayanlar,

Unutmamak gerekir ki; yaratılan diğer canlılar gibi hayvanlarda ekolojik düzenin ve dengenin sağlanmasında oldukça mühim bir yere sahiptir. Ayrıca hayattaki her nimet gibi hayvanlar da insanoğlunun hizmetine takdim edilmiş emanetlerdir. Bu emanete ihanet edenler,

Lütfen önce kendi merhamet duygunuzu sorgulayın ve ona göre hareket edin. Neticede Rabbimizin huzuruna yalnız gideceğiz ve hesabını yalnızca kendimiz vereceğiz. Kamu hakkı kul hakkıdır.

Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed (sav) buyuruyor ki; “Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.”

Kalın sağlıcakla.