Oğuzhan Akyener

Oğuzhan Akyener

Papa; Sistani ve Barzani’yi neden öptü?

Papa; Sistani ve Barzani’yi neden öptü?

Hepimizin yakından takip ettiği gibi, Papa Irak’ı ziyaret etti. Bu ziyareti dâhilinde de, dinler arası diyalog söylemlerinin yanı sıra, Sistani ve Barzani ile yaptığı görüşmeler dikkat çekti. Kimimiz bu ziyaretleri bölgede yeni bir Babil devleti kurulumuna gidildiğine kadar ütopik ifadelerle yorumlasak da, dengeler biraz daha farklıydı.

Hiç şüphesiz Papa’nın pandemi daha bitmeden, Irak’ta ziyaretler gerçekleştirip, el öptürmesi hepimize ilginç geldi. Bu sebeple olacak ki, Papa’yı belki gözümüzde fazla büyüttük.

Tamam, Katolik dünyasının lideri konumunda olan bir şahsın, dünya bir geçiş dönemindeyken yaptığı bu ziyaret oldukça ilginç fakat acaba bu ziyaretin ya da ilgili şahsın o denli denklemi değiştirecek etkisinden bahsedilebilir mi?

Bu soruya cevap vermeden önce gelin tabloyu biraz bazı teknik detaylara değinerek okuyalım.

*

Öncelikle uluslararası bir perspektiften baktığımızda, yeni yönetimi ile birlikte ABD bölgede bazı dengeleri değiştirmek istemekte.

Ne gibi mi?

ABD; asker çekme konusunda daha negatif bir tutum sergilerken, bölgede hem Türkiye’yi dengelemesi, hem Çin ve Rusya ile olan ilişki düzeyini azaltması, hem de artan bir Sünni – Şii gerilimini tetiklemesi için İran’a yol vermeye hazırlanıyor.

Nükleer müzakere sürecine dönülmesi sinyalleri bunun işareti. Ki, şimdiden bu işaretin yansımalarını Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Katar ve İsrail gibi devletlerin dış politikalarındaki değişim sinyallerinden fark edebiliyoruz.

*

Peki, ABD’nin bu hamlesi (İran’a yeniden yol vermesi!) en çok hangi ülkeyi etkileyecek?

Hiç şüphesiz İran’ın en güçlü olduğu ülke olan Irak’ı!

*

O halde bu tabloda Papa’nın Irak ziyaretini nasıl okuyabiliriz?

Şöyle:

Papa Irak’a diyalog, kardeşlik ve sevecenlik mesajları verirken, iki önemli makamı ziyaret etti.

Bunlar: Sistani ve Barzani…

İkisi de, Batı ile iyi ilişkileri olan, İran’ın devirmeye veya kontrol altına almaya çalıştığı, bölgede Batı dünyasının İran’ı içten dengelemek için ihtiyaç duyacakları isimler…

*

Biraz daha detaya inelim.

Sistani, Irak merkezli Arap Şii ekolonün İran’a alternatif (bir dengeleyici unsur) olarak kurgulandığı bir mezhepsel yapının lideri. Irak nezdinde oldukça da etkin. Kısmi olarak Bahreyn ve Lübnan’da dahi nüfuzu var. Tabii İran Şiiliği kadar değil.

Sistani yürüttüğü denge siyaseti dâhilinde (tabii ABD’nin de finansal desteği ile) aslında büyük işlere imza atmış! ABD’nin işgalini ve bölgedeki birçok hamlesini meşru gösteren fetvaları ile birçok dengeyi değiştirmiş, Irak devleti içerisinde birçok makamı ele geçirmiş ve hatta Irak devleti tarafından kabul edilen silahlı gruplar dahi kurmayı başarmış bir isim…

Tüm bu ağını kullanarak, İran’ın bölgede nüfuzunu azaltmaya yönelik birçok hamleyi bilfiil yürütmüş ve bazen başarılı da olmuş.

Son olarak, Haşdi Şabi olarak da nitelendirilen, Maliki tarafından bir araya getirilmiş farklı Şii milis gruplarından oluşan “Irak Halk Seferberlik Güçleri”nin yönetimini ele geçirmeye de çalışmış fakat başarılı olamamış.

Nasıl mı?

Biraz daha geriye gidelim:

Maliki mevcut mekanize kuvvetler ile DAEŞ’e karşı etkin mücadele edilemediğini idrak edince, ülkedeki bütün Şii milis güçleri “Irak Halk Seferberlik Güçleri” adı altında toplamaya karar vermişti. Bu karar akabinde asıl çekirdek (vurucu güç) yapıyı İran destekli (Bedir Örgütü, Kataib Hizbullah ve Asaib Ehl Haq gibi) grupların oluşturduğu bir sistemi hayata geçirmişti. Bu sistem DAEŞ ile etkin mücadele sürdürmüş olsa da, bunun da yanı sıra, bölgede İran’ın siyasetten, finansa, kayıt dışı ekonomiden, bürokrasiye kadar gerçek anlamda hâkim olabilmesine de yol açmıştı.

Öyle ki, bu birimi gayri resmi olarak yöneten Kasım Süleymani ülkede istediği her dengeyi değiştirebilir konuma gelmişti. Zaten bu birimin birinci ve ikinci adamı olan Faleh Al Fayyad ve Ebu Mehdi El Muhandis direk olarak Süleymani’ye bağlı olarak çalışmaktaydı.

Bu süreçten doğal olarak öncelikli rahatsızlık duyan ülke ABD’ydi. Ve Trump döneminde yapılan başarılı bir operasyon ile Süleymani ve yapının ikinci adamı Muhandis öldürülerek, sonraki hamle Sistani’ye bırakıldı.

“Irak Halk Seferberlik Güçleri” içerisinde Sistani’ye bağlı olan 4 farklı milis güç bulunmaktaydı. Bunlar: İmam Ali Tugayı, Ali El Ekber Tugayı, Abbas Muharabe Tugayı ve Ensar El Marrijyya Tugayıydı.

ABD operasyonu sonrasında, Sistani Irak başbakanı Abdülmehdi ile görüşerek, “Irak Halk Seferberlik Güçleri”nin yönetimini İran etkisinden arındırıp, kendilerine bırakması için baskı yaptı. Diğer bir Şii lider Mukteda Al Sadr da bu konuda Sistani’ye yardım etti.

Tabii İran’a bağlı gruplar, eğitim, silah, finans gücü, donanım ve disiplin anlamında, Sistani’ye bağlı olan gruplara nazaran çok daha iyi düzeyde olduklarından, Sistani hedeflerine ulaşamadı. Bunun üzerine “Irak Halk Seferberlik Güçleri”nin artık fonksiyonu kalmadığını ifade ederek, ilgili 4 grubunu ittifaktan çekti.

Bu süreç bir taraftan Irak başbakanının istifasına dahi sebep olsa da, “Irak Halk Seferberlik Güçleri” halen etkisini sürdürdü. Yaklaşık (maaşlı çalışan) 150 000 kişilik askere sahip olan “Irak Halk Seferberlik Güçleri” Sistani kuvvetlerinin ayrılmasından sonra 130 000’lere düştü. Tabii bu düşüşün daha yüksek oranlarda olmamasındaki asıl sebep, İran’ın halen bu yapılanmayı kayıt dışı finans ile besleyebiliyor ve tatmin ediyor oluşuydu.

Sözde Irak Savunma Bakanlığına bağlı gibi görülse de, halen bakandan ve hatta başbakandan dahi çok daha etkin bir nüfuza sahip olan “Irak Halk Seferberlik Güçleri” İran’ın bölge politikalarına hizmete devam etmekte.

Sistani bu durumu değiştirmek için var gücüyle bastırsa da, istenilen neticeyi elde edebilmiş değil.

Bu bağlamda hem finansal, hem de psikolojik desteğe ihtiyacı var…

Ki, İran’a yol verileceği de dikkate alınırsa, işi daha da zorlaşacak gibi…

İşte Papa tam da bu noktada gelip, Sistani’yi ziyaret etti…

*

Papa Sistani’nin ardından da (İran’ın, IKBY’deki diğer siyasi oluşumlar ve PKK ile anlaşarak devirmeye çalıştığı) Barzani yönetimini ziyaret etti…

*

Sistani de Barzani de Batının İran’a yol verirken vazgeçebileceği temsilciler değil!

*

Demek ki, o kadar bol keseden söylemlerle doldurmasak da, Papa’nın ziyareti bölgesel dengeler için önemli…

Tabii çok da büyütmeye gerek yok! Fazla büyütürsek, kendimizi ve hizmet ettiğimiz dava idrakini küçültmüş oluruz.

Biz dengeleri görüp, kendi yolumuza devam edelim…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuzhan Akyener Arşivi