Oğuzhan Akyener

Oğuzhan Akyener

Rusya – Ukrayna Geriliminde Beklentiler

Rusya – Ukrayna Geriliminde Beklentiler

Kuzey komşularımız Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim Donbas’ta artan şiddet olayları ve ayrılıkçı girişimler bahanesiyle iyice tırmanıyor. Fakat bu süreç iki ülke arasında yaşanan bir gerilim olmaktan çok, bölgesel ve küresel dinamikleri dahi etkileme ihtimali olan bir düzleme eviriliyor.

Özellikle 10 Nisan’da gerçekleştirilen Ukrayna devlet başkanının Türkiye ziyareti, ABD’nin boğazlardan geçerek, Karadeniz’e savaş gemisi sokma talebi ve bizim de üyesi olduğumuz NATO’nun Ukrayna’ya sözde tam desteği gibi hususlar süreci ülkemiz nezdinde çok daha kritik bir konuma taşıyor.

Bu nedenle belki dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlara nazaran, yaşanan bu gelişmeleri takip ederken aklımıza çok daha fazla soru geliyor ve bu gerilim bizler için daha önemli bir hal alıyor.

*

İsterseniz, şimdi gelin bu gerilim ile ilgili gündeme gelen bazı soruları, ihtimaller dâhilinde kısa cevaplarla yorumlayarak, köşemize devam edelim…

*

Rusya Donbas ve Kırım’ı bırakacak mı? Ya da Donbas’ta bağımsız bir devletçik kurulabilecek mi?

Rusya bu saatten sonra Kırım’ı kesinlikle bırakmaz. Donbas’tan ise sadece Kırım’ı resmen kendine ait olduğunu kabul ettirmek gibi önemli bir bedel karşılığında vazgeçebilir. Donbas’ta (sözde) bağımsız (özde Rusya’ya bağlı) bir devlet kurulması, küresel dinamiklerdeki değişkenlere bağlı olarak mümkün olabilir.

Rusya burayı da işgal edip, eline alamayacaksa, bu seçeneğe adım adım ulaşmak için hamlelerini uygulamaya geçirecek gibi görülüyor. Tabii bunun için birçok dinamiğin dikkatle takip edilerek, uygun ortamın yakalanabilmesi gerekiyor.

Ukrayna ve Gürcistan NATO’ya katılabilecek mi?

NATO; ABD’nin kendi etrafında Sovyetler Birliği tehdidine karşı oluşturduğu uluslararası askeri ittifaka verilen isim…

Bu perspektiften bir değerlendirme yaptığımızda, ABD tehdit algısını bir üst seviyeye taşımak ve bu sayede yeni pazarlık imkânları elde edebilmek maksatlı olarak, bu söylemi dile getirecektir. Fakat ABD bu söylemi mevcut koşullarda realiteye dökmeye de pek istekli değildir. Çünkü ABD’nin Gürcistan ve Ukrayna’da askeri anlamda üs kurabilme gibi imkânları zaten elindedir. Fakat bunu, bu devletleri NATO’ya dâhil ederek yapması durumunda, omuzlarındaki yük ve Rusya ile sıcak çatışma ihtimali yönetilemez seviyelere çıkabilecektir.

ABD ise karşısında Çin gibi büyük bir tehdit mevcut iken, bunu göze alamayacaktır. Dolayısıyla, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya katılması da mevcut koşullar dikkate alındığında pek mümkün gözükmemektedir.  

Donbas’a ABD askerleri gelecek mi? Savaş çıkacak mı?

Donbas’a ABD veya NATO askerlerinin gelmesi, sıcak bir savaş çıkması ihtimalini çok güçlendirecektir. Rusya hali hazırda yaptığı askeri hamleler ile olası bir savaşı göze aldığını göstermektedir. Mevcut küresel dinamikler perspektifinde ise, Donbas’ta olası bir sıcak savaşı Rusya göze alabilecek iken, ABD göze alamayacaktır. Çünkü bu süreçte ABD’nin Rusya gibi bir devletle savaşa girmesi, dünya liderliğini, bir daha hiç geri alamayacak şekilde ÇİN’e kaptırması anlamına gelmektedir! Dolayısıyla, içine ABD’nin de reel olarak dâhil olduğu bir savaş pek muhtemel görülmemektedir.

Öte yandan, Ukrayna ile Rusya arasında Donbas’ı ihtiva edecek bir savaş söz konusu olabilecektir. Bu Donbas’taki gerginlik düzeyi ve Rusya’nın küresel dinamiklere dönük okumaları nezdinde şekillenecek bir durumdur.

Savaşı teknik olarak kaybedecek olan Ukrayna, Rusya ile sıcak çatışmayı öteleyebilmek için elinden geleni yapacaktır. Çünkü Ukrayna, olası bir savaşta sahada yalnız bırakılacağı ve bu sebeple çok daha büyük bir yıkıma maruz kalacağını öngörebilmektedir. Bu minvalde bir savaş neticesinde Donbas kaybedilip, büyük bir yıkım ve ekonomik buhran ile karşı karşıya kalındıktan sonra, Batı’nın Rusya’ya uygulayacağı ambargolar karın doyurmayacaktır!

2008 Gürcistan örneğinde olduğu gibi “BATI” Ukrayna’yı yüz üstü bırakır mı?

Küresel dinamikler, 2008’e nazaran günümüzde ABD’nin elini daha fazla bağlayıcı bir etkiye sahiptir. Çin tehdidi iyice ayyuka çıkmış ve diğer coğrafyalarda risk alabilme kabiliyeti zayıflamıştır. Dolayısıyla, 2008’de Gürcistan’da veya daha sonra Kırım’ın işgali sürecinde olduğu gibi, Rusya’nın olası askeri hamlelerine karşı NATO, AB veya ABD’nin askeri bir karşılık verme ihtimali düşüktür. En fazla yapabilecekleri, yeni yaptırım, ambargo, kınama ve söylemlerle neticeyi değiştirmeden, Rusya’yı biraz daha zora sokmak olacaktır.

ABD’nin bu bağlamda kendisi için Ukrayna’nın, Çin nezdindeki “Doğu Türkistan” gibi bir kırılma noktası olmasına izin vermemesi gerekmektedir.    

Ukrayna – Rusya çatışması bizi nasıl etkiler?

Ülkemiz bu gerilimde siyasi olarak; Ukrayna’yı ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemekte, Kırım Türklerinin süreçten daha fazla olumsuz etkilenmemesi için de çaba göstermektedir. NATO üyesi olmasının yanı sıra, F-35 ve S400 gibi konulardaki ihtilaflarda kendisine karşı uygulanan haksız eylemlere direnirken, Rusya ile de “temkinli işbirliği ve mücadele süreçlerinin yürütüldüğü ve devlet başkanları nezdinde pratik yarı-uygulanabilir hamlelerin hayata geçirilebildiği” bir politik ilişkiyi sürdürmektedir.

Dolayısıyla Ukrayna ile her ne kadar sıcak ilişkilerini sürdürse de, barışın temini ve uzlaşı ortamına siyasi katkı dışında, olası bir savaşta sahadaki aktif taraflardan biri olamayacaktır. Yine de ticari imkanlar çerçevesinde, Ukrayna’ya SİHA vb. silah ve ekipman satışını sürdürecektir. Tabii bu müdahalenin de olası bir savaşın seyrini değiştirebilmesi söz konusu değildir!

Öte yandan Möntro ve Deniz Hukuku nezdinde de, Türkiye’nin Karadeniz’e Rusya için direkt (Türkiye için de dolaylı bir şekilde) tehdit oluşturabilecek düzeyde NATO deniz unsurunun geçişine izin vermesi de söz konusu değildir. İlgili söylemler de dış politikada algı ve pazarlık unsuru olarak kullanılabilecek fakat realiteye dönemeyecek argümanlar sınıfında değerlendirilebilecektir.

Tahmin edilebileceği üzere, Türkiye maceraya atılmadan, bölgesel denge politikalarını sürdürmeye devam edecektir.

Bu durum Karabağ Savaşı ile kıyaslanabilir mi?

“Rusya – Ukrayna gerilimi” (ve sonrasına dair beklentiler), Rusya’nın direkt olarak taraf olduğu Gürcistan ve Kırım gibi geçmiş süreçlerle kıyaslanabilecek iken, Karabağ Savaşı ile kıyaslanabilecek nitelikte değildir. Çünkü Ermenistan – Azerbaycan arasındaki dengeler ve Rusya’nın bu bağlamdaki bölgesel/küresel politik hedefleri bambaşkadır.

Karabağ Savaşında olduğu gibi, Türkiye’nin Ukrayna’ya siyasi desteği ve SİHA tedariki ile Rusya’nın mağlup olabileceğini beklemek akılcı değildir!

Fakat yine de şunu vurgulamak gerekir ki, Türkiye belki de uluslararası sistemde bu krize arabuluculuk edebilecek en etkin ve makul ülkedir!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oğuzhan Akyener Arşivi