Firavun Epifiz Bezi ve PCR Testi
Kur'an-ı Kerim'de yetmiş dört yerde Firavun ile Hz. Musa kısası anlatılır. Firavun alabildiğince büyüklenmiş, ilahlık iddiasında bulunmuş, şımararak halkını küçümsemiş, zalimliğin ve zorbalığın timsali olan bir kimsedir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Firavun'un gücü ferdi değildir, ekibi ile oluşan bir güçtür. Kendisi ve etrafındakiler, askeri gücü; Karun, sermaye ve maddi gücü; Haman, bürokratik gücü temsil ediyordu. İktidar bu üç sacayağından oluşmaktaydı. Firavun bu gücünü devam ettirebilmek için halkını aptallaştırma ve güçsüzleştirme siyaseti izlemiş, rakip bir gücün oluşmasına asla müsaade etmemiştir. Kur'an-ı Kerim, bu durumu bize şu ayet ile açıklıyor:
Kuşkusuz ülkesinde Firavun ululuk taslamış, halkını da gruplara ayırmıştı. Onlardan bir grubu, erkek çocuklarını kıyımdan geçirip kızlarını sağ bırakarak güçsüz düşürmek istiyordu. Hiç kuşkusuz o huzur ve güveni bozanlardandı. (Kasas Suresi 4)
Bu baskılar neticesinde kimliklerini ve kişiliklerini kaybeden halk, şuursuzca Firavun'a itaat etmiştir. Kur'an-ı Kerim’de şöyle tarif edilir:
Firavun, halkını küçük düşürdü, aptallaştırdı. Onlar da kendisine hemen boyun eğdiler; onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi. (Zuhruf Suresi)
Firavun, halkının kendine boyun eğmesi için silah gücü ve zorbalıktan ziyade tıp ilminden ve sihir ilminden faydalanmıştır. İnsanların beyinlerinde bulunan epifiz bezine yaptırdığı tıbbi müdahaleler ve sihirbazların göz boyayan gösterileri ile halkı aptallaştırıyor ve korkutuyordu. Yüreklerdeki korku ve düşüncelerdeki sarhoşluktan beslenerek halkını kendine bağlamış ve ilah olduğunu da kabul ettirmiştir. Ayette yer alan "Firavun kavmini küçük düşürdü" ifadesi "insanları aptallaştırdı" olarak anlaşılmalıdır. Çünkü akıl etme, sorgulama, idrak etme veya itiraz etme gibi fıtri vasıflara sahip olan insanoğlu bir takım tıbbi müdahaleler ve manipülasyonlar ile kandırılarak bu melekelerden yoksun hale getirilmiş, zalim firavunun boyunduruğu altına girmiş ve insanlar değersizleştirilmiştir.
Ayetin devamında "yoldan çıkmış" ifadesini ise şöyle anlamak gerekir. Normal şartlarda İnsanoğlunun akli melekelerini kullanarak kendi hür iradesiyle bulunduğu durumdan ve maruz kaldığı propagandadan veya manipülasyonun sarhoşluğundan kurtulması gerekir, ancak bu toplum bu tarz melekelerin tamamını kaybedip yoldan çıkmış bir toplum haline gelmiştir.
İnsan vücudunda bulunan ve hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz organımız beynimizdir. Beynimizin içinde bulunan bezelye büyüklüğünde öyle bir organ var ki beklide yaratılışın en büyük gizemlerinden birisi bu organımızda saklıdır. Bizden önce yaşamış kavimlerden bazıları bu organımızın meziyetlerinin farkına varmışlardı.
Epifiz bezi beş ile sekiz mili metre çapında olan bir organdır. Beynimizin içinde kapalı bir şekilde yer almaktadır. Şekli çam kozalağına benzer bu yüzden ismi Latince çam kozalağı anlamına gelir. Biz ona epifiz bezi diyoruz. Beyin omurilik sıvısının iletildiği bölgenin hemen arkasında bulunur. Böbrekten sonra en fazla kan alan organdır. Bu mini organ melatonin olarak adlandırdığımız gündüz ve gece döngümüzü kontrol eden ve bedenimizin sağlığını düzenleyen hormonu salgılar. Epifiz bezi melatonin haricinde serotonin ve DMT moleküllerini de salgılar. Son bilimsel vurgular bize epifiz bezinin şekil ve doku itibari ile göz ile aynı karakterlere sahip olduğunu göstermiştir. Aynı gözümüz gibi retina ve benzeri dokulara sahiptir. İslamiyet'te kalp gözü denilen şeyin aslında fiziksel olarak var olduğunu ve bunun da epifiz bezi olduğu iddia ediliyor.
Uzakdoğu'da özellikle Hintlilerin alınların ortasına çizdikleri göz şeklinin epifiz organını simgelediği biliniyor. Bu bilgi kadim bir medeniyet olan Mısır'da da mevcuttur. Zaten Mısır'da bulunmuş Horusun Gözü denilen şeyin şekline baktığımızda epifiz bezine ne kadar çok benzediğini hayretler içinde görüyoruz. Bunu bir tesadüfle açıklamak mümkün değildir. Buda'nın saçlarını incelediğimizde bu şekli görmek mümkündür. Batı dünyası da bu bilgiyi yıllar önce keşfetmiştir. Bu yüzden Vatikan'ın ortasında çam kozalağı meydanını inşa ettiler. Papa’nın kullandığı asada bu simge gözlerden kaçmaz. Birçok dinde epifiz bezine vurgu yapan figürlerin olduğu gözlemlenmiştir.
Birçok bilim adamın üçüncü göz olarak adlandırdığı ve bu sayede başka alemlere bağlantı kurulan çam kozalağı şeklinde olan bu organ bilim dünyası açısından oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir.
Epifiz bezimizin en büyük düşmanı florürdür. Günümüzde bu madde en çok diş macununda bulunur. Akşam yatarken dişlerimizi fırçaladığımızda saat 23:00 ile 05:00 arası melatonin ve DMT molekülünün hiç salgılanmamasına neden oluruz.
Bu konuda oldukça düşündürücü ve ürpertici bilgiler var. Bundan binlerce yıl önce epifiz bezinin olağanüstü gücünün farkında olan Firavun ve adamları, burundan soktukları bir çubuk marifeti ile insanların beyin ve epifiz bezine zarar veriyor, düşünme ve sorgulama yeteneklerini kaybettirerek Firavun'un ilahlığını kabul etmelerini sağlıyorlardı. Bu uygulama Covid 19 için yapılan PCR testine çok benziyor.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında askerlerin itaatkâr asker olmaları için yiyecek ve içeceklerinde florür maddesi kullanılmıştı. Daha sonra "Madem askerler itaat ediyor Neden halkın üzerinde de uygulamıyoruz?" düşüncesiyle şebeke suları, diş macunlarına da florür katılarak toplumlarında daha sessiz bir hal almaları sağlanmak istenmiştir. Günümüz dünya yönetimini elinde tutmak isteyen bazı siyasiler, Vatikan ve dünyanın önde gelen aileleri bu gücü ellerinde tutmak ve dünya insanını daha kolay yönetmek adına haince planlar yapmaktadırlar. Birçok ülkenin içme sularına veya marketlerdeki paketlenmiş birçok hazır gıdalar ve en önemlisi de florürlü diş macunun içinde bulunan kimyasallarla insanların epifiz bezleri köreltiliyor. Bu sayede toplumların büyük bir kısmı uyanmadan bu hedefin kurbanları oluyorlar. Uyanmış toplumları yönetemeyecekleri gibi kendi güçlerini de paylaşmak istemiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.