YARATIK MI, İNSAN MI, YOKSA SU ŞEYTANI MI?
1840’lı yılların başlarında New York’ta bulunan Amerikan Müzesi rengarenk bir koleksiyona ev sahipliği yaptı bu tarihlerde, tüm dikkatler bu koleksiyondaydı ve tam konsantrasyon bir organizasyon gerçekleştirildi bu müzede. Bu özel ve yoğun dikkatin elbette bir nedeni vardı. Çünkü o gün ilginç bir olay gerçekleşmişti. Bu özel koleksiyonun içinde dünyanın en ilginç kriptozoolojik eseri Feejee Mermaid de yer alıyordu.
Müzedeki insanlar adeta hıncahınç bir şekilde ve büyük bir hayranlık ve şaşkınlık arasında Feejee deniz kızını görmek için adeta birbiriyle yarışıyordu. Çünkü hepimizin bildiği gibi deniz kızı efsanesi yüzyıllar boyunca hepimizi büyüleyen bir efsane olmuştu. Belki de bu efsaneyi bu kadar güçlü kılan önemli isimlerin de bu efsaneyi destekleyici açıklamalarının olmasıydı. Çünkü yakın tarihte Kristof Kolomb dâhi Yeni Dünya’yı keşfederken Hispaniola yakınlarında yüzen deniz kızları gördüğünü iddia eden bir takım ilgi çekici açıklamalarda bulunmuştu.
Deniz kızı efsanesi merakları uyandıran pembe bir efsaneyken bir anda korku filmine dönüştü adeta. Çünkü 19. yüzyılın başlarında Japon denizciler tarafından ele geçirildiği söylenen yarı insan yarı balık görünümünde ve 3 metre uzunluğunda mumyalanmış bir yaratığın deniz kızı olarak ortaya atılmasıyla bu pembe efsane sansasyonel ve ürkütücü bir hal almaya başladı. Bu ilginç ve bir o kadar da ürkütücü olan sözüm ona deniz kızı, Hollandalı tüccarların eline geçti ve hemen bu yaratık Avrupa’ya götürüldü. Amerikalı denizci Samuel Edes 1822 yılında 6 bin dolara bu garip yaratığı satın alındı ve 1842 yılında P.T. Barnum onu yeniden Samuel Edes’ten satın alana kadar sürekli el değiştirir oldu ve uzun bir süre sabit bir yeri olamadı. Fakat Avrupalı koleksiyoncular bu tür garip yaratıkların gerçek olabileceğine inanmak istediği için 19. yüzyılda Güney Pasifik balıkçıları, ülkelerini ziyaret eden denizcileri etkilemek adına balık kuyrukları ve maymun gövdelerini bir araya getirerek böyle garip yaratık türleri meydana getiriyordu. Feejee Mermaid onlardan biri miydi bilinmez ama şanı pek büyüktü.
Sualtı dünyasının gizemlerini çözmek isteyen pek çok kâşif, her gün yeni bir balık türü keşfedip tanımlıyordu ve su altında keşfedilen bu hayvanlar alışılmadık birtakım ilginç özelliklere sahiplerdi. Hal böyle olunca Avrupalı birçok insan, denizde keşfedilen bu ilginç özellikteki hayvanların gerçekliğini görünce deniz kızlarının da gerçek olabileceğine inandılar. Avrupa ve Amerika halkı 19. yüzyılda Charles Darwin’in evrim teorisiyle ilgilendiğinden kamuoyu çok uzun bir süre insan-hayvan ayrımı ve insanlığın evrimi gibi varoluşsal sorunlarla meşgul oldu. Dolayısıyla bu ortam; yarı balık yarı insan hikayesine inanmak için oldukça elverişli bir durum yaratıyordu. Bu hikayelerin popülaritesi arttıkça farklı başka hikayeler de türetilmeye başlandı.
Sonraları bu müzeye Feejee Marmaid adlı bu yarı insan yarı balık görünümlü deniz kızı getirildikten sonra müzeye olan hayranlık katlanarak artmış oldu. Barnum Müzesi, bıu ilginin sürekli sıcak kalması için el ilanları dağıtarak deniz kızına olan hayranlığı ve merakı devamlı yüksek tuttu. Fakat Barnum Müzesi’ndeki sergiden sonra bu garip yaratık bir anda ortadan sırra kadem bastı. Bugün, dünyanın en ilginç kriptozoolojik eseri olan Feejee Marmaid nerede bilen yok. Hala gerçekliği sorgulanan bu garip yaratığın tam olarak ne olduğuna dair gerçek bir bilgi yok ve hala keşfedilmeyi bekliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.