Küresel Batı (Değerler)
Küreselleşme sadece milli üretimi baltalamıyor, insanların hayallerine de gem vuruyor. Düşünsenize; bugün üniversite bitiren bir gencin en büyük hayali; iyi bir firmada çalışmak… Bu düşünce gerçekte zihinlere vurulan prangadır ve fevkalade sığdır. Oysa istisna örnek Selçuk Bayraktar, elbette babasının telkinleriyle, ürettikleriyle dünya savaş konseptini değiştirmiştir.
Zihinlere vurulan pranga ayağa vurulana da benzemiyor. Ayağa vurulan prangadan kurtulma iradesi bir karşı duruş anlamına gelirken, zihinlerdeki kişiyi kraldan çok kralcı yapıyor. Üstelik bu değerler öylesine içselleştirilmiştir ki; dinden bir parçaymış gibi bile görülebiliyor. Cesaretlerinden-cehaletlerinden aldığı güçle “liberalizm, şeriatın gayrı-müslimler tarafından geliştirilmiş halidir,” denebiliyor mesela... "Liberalizmden ayrılmak şeriatten ayrılmak" diyebilen bile oldu. Daha da ileri gidip; "kapitalizm, Müslümanın yitik malı" diyene ne dersiniz. Ben 'yuhh!...' derim. Müslümanın yitik hazinesi kapitalizm değil bilgi (ilim)dir oysa...
İnsanların zihin gerisine kazınan ‘kapitalist iktisadın’ insanlığın ortak değeri olduğu fikri bir yanılsamadan ibarettir. II. Dünya Savaşı öncesinde insanlığın faşizme meyletmesi de böyle bir toplumsal algı oluşturmuştur. Komünizmin etkili olduğu zamanlarda aynı husus Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkeleri için de söz konusu idi. Bunlar güçlü olanın propagandasından başka bir şey değildir gerçekte…
Sermaye çevreleri sürece o kadar hâkimdir ki; bir akademisyenin isabetli tespiti ile “yaşadığımız çağ, akademik kapitalizmdir.” Yani sermaye çevrelerinin toplumla paylaşmak istediklerini akademisyenlere söylettirdikleri çağdayız. Nitekim başta Amerika olmak üzere, yönetimler vatandaşın değil, sermayenin emrindedir.
İnsanın hayata bakışının kaynak kodları fevkalade önemlidir. Çünkü topluma yön verir. Söz gelimi bir kapitalist için hayat felsefesi sürekli daha fazlasına sahip olmaktır. Zira küresel-seküler batının ekonomik ayağı olan kapitalist felsefede (gönüllü) ‘paylaşım’ kavramının bir karşılığı yoktur. Bu sadece ekonomi ile de ilgili değildir. Sözgelimi boşanma batıda ‘çantasını alıp gitmekle’ eş anlamlıdır.
İnsanların hayatlarına yön veren ve insan aklının ürünü olduğu ileri sürülen insan hakları, demokrasi, hukuk devleti, basın özgürlüğü, din özgürlüğü günümüz insan hayatına yön veren değerlerden bazılarıdır. Kadın hakları, özgürlük, feminizm, pozitivizm, realizm de öyle… Geçmişte komünizm fevkalade tehlikeli olarak anlatılır(dı). Oysa rahmetli Erbakan’ın ifadesiyle komünizmin narkozsuz yaptığı işi çağdaş batı insan ruhunu narkozlayarak halletmektedir. Ancak ne var ki, batı dünyasının görsel yükselişi Müslümanların dengesini bozmuştur. Bu fotoğraf, sorunun bizatihi dinde olduğuna dair kimilerinin propaganda yapmasına da fırsat vermiştir.
Ekonomik küreselleşme sadece ekonomik de olmuyor; ‘McDonaltlaşma’ diye bir kavram var mesela… Yani yeme-içme kültürü… Nasıl da ‘yerleşik’ bir hal almış değil mi; fastfood… Farkında olunmayan ise, bilinçaltına yerleşen bu yaşam alışkanlığının kültürel sömürü olduğudur. Yani varlık nedeni olan ‘medeniyet’le arasındaki kopardığı bağ…
Küresel’ olduğu iddia edilen ama gerçekte güçlünün hayat felsefesi olan bu değerler(!) vasıtasıyla kutsala dair her ne varsa itibarsızlaştırılmaktadır. İşte Batıda karşılık bulan kutsalların karikatürize edilmesi Türkiye’ye de sıçramıştır. LGBT gibi bir onursuzluk ‘onur yürüyüşü’ adı altında sokağa taşmıştır.
Küresel medya şirketleri kendi kurguladığı bilgiyi dünyanın dört bir yanına dağıtıyor. Zira AssociatedPress, Reuters, Agence France-Presse ya da CNN, BBC gibi kanallar batılı bakış açılarıyla küresel yayın ağına hâkimler... El-Cezire gibi güçlü sesler bile çok zayıf kalıyor bunlar karşısında... İran’ın bile varken (Press TV) Türkiye daha yeni girdi işin içine… Ve TRT World ya da Anadolu Ajansı-Global gibi çalışmalar emekleme aşamasında…
Sanal ortamlardaki (sosyal medya) etkileşim, turizmin gelişimi gibi nüfus hareketlilikleri baskın olan kültürün daha da güçlenmesi anlamına gelmektedir. Sözgelimi Türkiye’den Almanya’ya göç edenler bakımından yeni neslin, dil bağlantısı dahi kopmuştur. Bunun adı ise asimilasyondur. Entegrasyon ise kamuflajdır. Yine Amerika, Kanada gibi ülkelere göç edenler zaman içerisinde bu ülkenin diline, teknolojisine, müziğine, sinemasına, aile alışkanlıklarına, kısaca Amerika kültürüne maruz kaldıkça ‘orijin’ ile bağı zayıflamaktadır. Bunlar da küresel değer…
Bugün dayatılmaya çalışılan ‘iklim yasası’ da küreselcilerin bir projesidir. Bütün masum görüntüsüne rağmen o da bir kamuflajdır. Küreselcilik evrensel değerler adı altında insanları ‘tek’düze bir hale getirmektedir. Söz gelimi FETÖ vasıtasıyla yürütülen dinler arası diyalog ‘tek dünya dini’nin Türkiye ayağı idi. Yine ‘cinsiyetsizleştirme’ de aynı amaca matuftur. İnsan vücuduna ‘çip’ takılması projesi de öyledir.
Küreselciler insanı ruhsal ve bedensel olarak kontrol altında tutma projesini her geçen gün hayata geçirme adına sıradan insanı ikna edecek projeleri önlerine koymaktadır. En nihai amaç ‘Tek Dünya Devleti’dir. Sıradan insanın talip olduğu şey aslında gönüllü köleliktir. Akıbetinin İstanbul sözleşmesine benzemesi temennisiyle… (devam edecek).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.