Ahlâk Abidesi
Ömür, zaman akıp gitse de insanoğlu ardında bıraktıkları sayesinde hatırlanmakta, olumlu ya da olumsuz anlamda unutulmaya veya unutturulmaya çalışılsa dahi terk ettikleri dünyada bir şekilde yaşamaya devam etmektedirler.
Cumartesi günü İstiklal Marşı’nın kabulünün yüz birinci yıldönümü olduğundan birçok etkinlik tertiplenmiştir. Türk Milletinin ölüm-kalım mücadelesinin alabildiğince devam ettiği bir zamanda neredeyse top seslerinin işitildiği Büyük Millet Meclisi’nde “Korkma” diye başlayan eser toplumu eksiksiz kucaklamış, zafere ulaşma yolunda kesilmeyen ümit pınarı oluvermiştir. Böylesine mühim bir hadisenin yüz bir yıl sonrasında bilhassa ilk ve orta tahsilde karşılık bulması, parlak geleceğin teminatıdır.
Etkinliklerden birisi olan Adnan Menderes İmam Hatip Lisesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen programa Aydın Valisi başta olmak üzere ilin akademik, mülki, askeri, yerel bürokrasisi yanında bir kısmı velilerden ve hemen her kuşaktan oluşan misafirler yoğun ilgi gösterdiler.
Selamlama konuşmaları ve şiirler haricinde anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise kategorilerinde millî eğitim kurumları arasında düzenlenen İstiklal Marşı yarışmaları ödül takdiminde alkışların şiddeti anaokulu öğrencisinin ödülünü alırken çok daha fazlalaştı. Elbette herkesin gelecekle ilgili farklı farklı hayallerinin bulunulması mümkündür ancak bunların ekseriyetinin Türk Milletinin gözbebeği evlatları olduğu bir kere daha hatırlandı.
Programda lise öğretmenlerinin rehberliğinde öğrencilerin çabalarıyla sergilenen “Ahlak Abidesi” başlıklı gösteri hem millî şair, hem de gençler açısından çok değerlidir. Şair, sadece “kahraman ordumuza” ithaf edilen söz konusu eseriyle değil hayatının her aşamasında sergilediği tutum ve davranışlarla başlığa ziyadesiyle layık bir düşünce insanı olmayı hak etmiştir. Bu sebeple gösterinin bir kısmı Balkan Savaşları, bir kısmı Birinci Dünya Savaşı, bir kısmı Millî Mücadele, bir kısmı da ömrünün son zamanlarına ayrılmış ancak hemen hepsinde aynı duruşu sergilediği sahnelenmiştir. O, İstiklal Marşı’nı diğer bütün şiirlerini aldığı Safahat isimli eserine dahil etmeyerek Türk Milleti’ne bırakma nezaketi göstermiş, ardına bakmadan kendi istikametine ilerlemiştir.
Gençlerin hassasiyet ve heyecanla sergilediği gösterinin her sahne sunumu izleyicilerin alkışlarında karşılık bulmuştur. Bunlardan birisi 19 Kasım 1920 Kastamonu Nasrullah Paşa Camii’nde gerçekleştirdiği vaazda “Sevr paçavrası” vurgusu aktaran ifadeler, gençler ve dinleyiciler açısından güncelliğini korumaktadır. Vaaz o günlerdeki zorluklara rağmen matbaalarda çoğaltılarak vatanın dört bir yanına ve cephelere gönderilerek halkın ve askerin maneviyatı yükseltilmiştir.
Batı Anadolu’daki işgalin eski başkentlerden Bursa’ya ulaşması ve Osman Gazi’nin sandukasına terbiyesizlikleri üzerine kaleme aldığı “Bülbül” başlıklı şiirinin kaleme alınmasının sahnelenmesi, başka bir öğrenci tarafından haykırılması; “Benim hakkım, sus ey Bülbül, senin hakkın değil mâtem!” yüz bir yıllık zaman farkını ortadan kaldıran coşku seline dönüşmüştür.
İstiklal Marşı başta olmak üzere bütün eserleri, tutum ve davranışlarıyla kelimenin tam anlamıyla “ahlâk abidesi” durumundaki şairi gençlerin hatırlaması, anması, ifade etmesi bir başka güzel olmuştur. Arayışa yönelmesi muhtemel gençlere esaslı bir örnek sunan etkinliklerin devamı Türk kültürünün zenginliği ve renkliliğini sonraki nesillere aktaracak, ebedî kılacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.