Bir Türk’ün Menzili
Coğrafya, güzergah bireyin anını hatta bütün hayatını belirleyebilir. O coğrafyadan gerçekleşen bir yürüyüş farkında olmaksızın kopyalanıp sonraki nesiller tarafından da bilinçli ya bilinçsiz tekrarlanabilir.
Akşehir’den Şuhut’a, Kocatepe’den Dumlupınar’a “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!” emriyle Adalar Denizi’nin incisi İzmir’e uzanan ve Türklüğün bağımsızlığını bütün dünyaya ilan eden Büyük Taarruz harekatından sadece bir yıl sonra yine Akşehir’de dünyaya gelen ve “Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşama” esasına kalemiyle omuz veren Hayrani Ilgar an itibariyle yüzyıldır aynı menzilde ilerlemektedir.
Doğup çocukluğunu yaşadığı memleketi Akşehir’den henüz erkenliğe erişmeden ailesiyle beraber zaferin simgesi İzmir’e geldiğinde Cumhuriyet de henüz on yaşındadır. Ancak iki sene sonra yeniden memleketine dönmek zorunda kalır sonrasında “demir ağlar” üzerinde devlet memurlarına girer otuz yıl kadar görev yapıp Cumhuriyet ellinci yılına erişmek üzereyken emekliye ayrılır. Emeklilik meslek içindir hayattan ve düşünceden emekli olunamamaktadır.
Onun hayatı ve düşüncesi Türklük, Türk Kültürü kısaca Türk’ün yaşam tarzıdır. Döneminin önde gelen Türklük hassasiyeti taşıyan kitle iletişim araçlarında sayısız makaleler kaleme almakla kalmaz Tren Sesi, Küçük ve Uyanış Dergilerini yayınlar. Yayıncılığın ne kadar meşakkatli bir süreç olduğunu düşünce insanları gayet iyi bilmektedir. Uyanış yayınlandığında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi üçüncü sınıfında idim. Ne yazık ki uzun soluklu olamadı.
Esaretten Kurtuluş’ta “Sen benim güzel yurdumu işgal et, hürriyetime el koy... dinime, milliyetime saldır, sonrada kalk bana eşkıya de.. Eşkıya sen misin, yoksa ben miyim ey domuz çobanı? "-Hepinizle boğuşmak boynuma borç artık ..."
Samara Zindanları’nda Halife Mutasım, Afşin Bey'e dönerek: "Türklerin Türk olmayanlarla evlenmesini yasaklayarak; Türklerin dürüst ve üstün karakterlerini korumuş ve soylarının kaçarak bozulmasını önlemiş olduk. Fakat bu tam olarak yeterli değil, Türk ahlakının bozulmaması için onları diğerlerinden kesin olarak ayrı tutmamız lâzım. Yeni bir şehir kurmayı düşünüyorum. Bu şehirde yalnız Türkler yaşayacak, burası tam bir Türk şehri olacak..." “
Kıbrıslı Bir Mücahidin Romanı Gonca’da günümüz gençliğine, akıl ve duygu sahiplerine politikacılara: "Kıbrıs yavru vatanınızdır, yavrunuzu unutmayın."
Süyun Büke’de 1540lı yıllara Kazan'a doğru Süyun Bike ve SAFA Giray Han ile yolculuğa davet
Alper Tunga’nın Öcü’nde Hacı Bektaş Veli’nin “Tanrı bunların yüzlerini ak, bileklerini pek, kılıçlarını keskin, oklarını yavuz eylesin” duaları ile Orhan Gazi’nin Yeni Ocağı,
Yarhisar Bağları’nda Geyikli Baba gülümsedi: "...yeni Türk Devletinin kurulmasında dervişlerin, ahilerin ve alperenlerin katkısı çok büyüktür, büyük olacaktır. Bizler, Türklükle İslamlığı bağdaştıran, bu birleşik cevherden yeni bir cevher meydana getirmeye çalışan kimseleriz."
Mutluluk Korkusu’nda “Türk olarak yaşamak ve Türk olarak ölmek istiyorsan muhakkak Türkiye'ye gitmelisin. Dünyada Türklerin hür olarak yaşadıkları tek ülke orasıdır..."
Yalnızlık’ta Ermenilerin yalanlarının yüzlerine vurulmasını
Mete Han’da Vatan toprağını düşmana savaşsız veren bir kumandanın yaşamaya hakkı yoktur!...
Gizemli Asena’da vefakar ve cefakar eşini …
Üçüncü Bahar isimli eserlerinin tamamında hem kendini, hem Türk milletini yalnızca geçmişi değil geleceğin sancağını da yeni nesillere aktarmaktadır.
Onun bir asırlık hayatı kısaca bir Türk’ün menzili Türk Milletinin pınarlarındaki bir damlacıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.