Türkistan’dan Yüklenilen
Birçok araştırmaya ve çalışmaya konu teşkil eden Türkler, göç ettikleri coğrafyalara bedenleri haricinde yaşam tarzlarını da yüklenip götürmüşler beşeriyetin uçsuz-bucaksız ufkuna yerleştirmişlerdir.
Türklüğün farklı siyasi organizasyonlarına ev sahipliği yapan Semerkant ile Kütahya’yı ziyaret edenler hemencecik çini süslemeleri arasındaki benzerliği fark etmekte ve şaşkınlıklarını gizleyememektedirler. Kadim iki şehrin kültür hazineleri elbette bunlara sınırlı değildir diğer hususiyetleri başka çalışmalara bırakıyoruz. Ancak birey aynı, millet aynı, meşgale aynı, yaşam tarzı aynı kısacası kültürün pınarı aynıdır. Bu sebeple bilimsel etkinlikler ile düşünce ve sanat eserlerinin korun üstündeki külleri savuracağı gerçeğinden hareket edilerek menzile doğru ilerlenmesi kaçınılmazdır.
İlerleyişteki adımların büyüklüğü ya da küçüklüğünden ziyade istikameti mühimdir. Bunlardan ticari işletmelerin, esnafların, sanatçıların, halk eğitimcilerin, yerel yönetimlerin az çok gündeminde bulunan çini, çinicilik, çinicilik kursları ile günün sonunda Türk kültür bayrağının ezelden ebede dalgalanması mümkün olabilmektedir.
Büsküvi adı verilen malzeme üretimi ve satışı daha ziyade güncel ticareti canlandırırken sonrasında el emeği sanatı güncelden başlayarak hem maziye, hem de atiye gönderilen birer içli mektuba dönüşmektedir. Çini eserlerin arkasına yazılan tarihler; statükodan ziyade sürekliliği, isimler de sağlamlığı işaret etmektedir.
Söz konusu menzilde birçok sanatçının birbirinden habersiz işbirliği ve dayanışması da gerçekleşmekte, nihayete erişilmektedir. Büsküvi üzerine çizim adeta iğneyle kuyu kazmaya benzemektedir. Bu arada kömür tozundan yararlanılması gerekmektedir. Tozların izleri birleştirilerek canlı renklere ve şekillere de önemli bir adım daha atılmaktadır.
Şekillendirmenin çizimi gerçekleştikten sonrası sanat yeteneği konuşmaya devam etmektedir. Seçimi gerçekleştirilen çini boyaları sulandırılarak kıvamı açılır. Kobalt türü boyalar ham şekliyle fırınlanmış hali oldukça farklıdır. Penbe kobalt görünüşte eflatun olmasına rağmen fırınlanınca koyu laciverte, petrol yeşili ve mavisi kalınlığı ayarlanamadığında yanıp siyaha yakın bir hal alırken normalde ise görünenden biraz daha koyulaşır. Turkuaz renk de aynı şekilde kalın sürülürse matlaşılır, genelde akıcı olduğunda desen haricine çıkabilmektedir. Birkaç örnekle açıklamaya çalıştığımız hususlar bile çini sanatının ne kadar hassas, sanatçının da aynı ölçüde püf noktalarına hakim özelliğini ortaya koymaktadır.
Sırlama da sanatın önemli bir basamağıdır. Kalın olduğunda dik nesnelerde boyaları aşağıya doğru akıtır. İnce olduğunda atar bazı yerlerinde açılmalar meydana gelir. Kurşunlu
2 / 2
sırlar genelde süs amaçlı eserlerde, kurşunsuz sırlar ise tabak gibi hanelerde kullanım eşyalarında tercih edilir.
Fırınlamada sırlar kuruduktan sonra yerleştirilirken yere temas eden alt kısmın sırrı kesici aletle kazınıp nemli bir bezle silinir ki eriyip tabana yapışmasın. Aksi takdirde fırınlama sonrasında yapışır, çıkmaz kırılarak fırını da kullanışsız bir hale getirir.
Fırınlama sonrasında kapağı açılmadan uzun süre soğuması beklenir. Kapak açıldığında yine de hafif sıcak olduğundan dikkatle alınır, masaya sıralanır. Böylelikle bütün eserler bir araya geldiğinde sanatçının en güzel, en heyecanlı zamanını yaşamasına vesile olur. Sonrasında eserler farklı noktalara, farklı usullerle dağılır.
Türk kültürünün renkliliği gibi çini eserleri de üretim merkezinden farklı diyarlarda canlılığın temsilcisi olmaya devam etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.