Kalp kırmayın, tamir edemezsiniz!
“Kırma dostun kalbini,
Onaracak ustası yok.
Soldurma gönül çiçeğini,
Sulamaya ibrik yok.”
Ne güzel söz değil mi? Kırılan kalbi onaracak bir usta yok. Mübarek vazo değil ki yapıştırıcı ile yapıştıralım. Kırıldı mı o iş bitmiştir, asla eskisi gibi olmayacaktır. O yara hep kalpte yaşayacaktır.
Mutlaka başınıza gelmiştir. Haksızlığa uğramışsınızdır. Eşiniz ya da aile fertlerinden birisi size karşı haksızlık yapabilir, arkadaşınız size haksız yere üzmüş olabilir ya da iş ortamında amiriniz, iş verenizin haksızlıklarına maruz kalmışsınızdır. Hayatın olağan akışında bunlara bir noktaya kadar göz yumulabilir. Ancak kötülük, haksızlık, zulüm sistematik hale gelirse işin rengi değişir, değişmelidir de…
Biri durduk yere ve haksız yere sizi üzdüğünde, kalbinizi kırdığında kendinize “niçin” değil “ne zaman” diye sorun. “Ben nerede hata yaptım” da deyin, “bunları hak edecek kadar ne yapmış olabilirim” de… Hatta “Beni bu kadar kırabilecek samimiyeti ve cesareti ne zaman verdim?” sorusunu bile sorabilirsiniz.
Kimse kötülük yapmamalı, karşısındakini incitmemeli. Hele ki sebepsiz yere sırf ego tatmini için yapılan kötülükleri kabullenmek mümkün değildir.
Güzel dinimizin öğretileri arasında bu da vardır. Peygamber Efendimiz, “Haksız yere bir Müslümanı incitmek, Kâbe'yi yetmiş defa yıkmaktan daha büyük günahtır” demiştir.
İşte görüyorsunuz, kalp kırmak bile en büyük değerlerimizden Kabe’yi yıkmaktan hem de bunu 710 kez tekrarlamaktan daha büyük günah.
Kötülüklere, kalplerinizin kırılmasına kesinlikle müsamaha göstermemeliyiz. Şartlar ne olursa olsun bu zulme “dur” demeli, karşı çıkmalıyız.
Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı vardır. Bunun için kötülere ve kötülüklere elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince karşı durmalıyız. Masumları, mazlumları koruyup kollamalı. Her daim doğrudan yana olmalıyız.
Her şey gönlünüzce olsun. Zalimler, kötüler, gaddarlar, barbarlar hayatınızdan yok olsun.
Kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.