Havana vırrık...
Bugün sizlere şehrin, memleketin hatta dünyanın üzerine kabus gibi çöken ve evde kalsak da kalmasak da artık sağlımız kadar ruh halimizi de sarsmaya başlayan ortamdan bir an olsun kurtarmak için bugün hala belli bir kuşağın tanıdığı bildiği ve hatırladığı Havva Ana’dan söz edeceğiz.
Havva Ana özellikle bundan 50 yıl 60 yıl önce Saray Çarşısı esnafı ile Zafer Meydanı ve Aladddin Tepesi çevresindeki işyeri sahipleri ile çalışanlarının çok iyi tanıdığı bildiği bir kadındır.
Havva Ana kimine göre “deli” kimine göre de “bir Allah dostudur”...
Havva Ana’nın hayat hikayesini “masallara ve hayata takla attıran yazar” Mahir Tekme’nin anlatımı ile sizlere sunalım.
HAVANA VIRRIK DİYE DİYE KENDİNİ UNUTTURAN DELİ KARININ MASALI
Efendim, bir varmış, bir yokmuş, ikilik çokmuş, oydaşma yokmuş, nerde çalgı, orda kalgı, oynayan çokmuş. Çok oynayan göbek atmaktan, çok konuşan yalandan usanmazmış. Yalanın dolanın dört kol çengi oynadığı memleketin delisi çok, safı mebzul, akıllısı tam siper olur.
“Lakin deli çok deliğinde” derler. Memleketin birinde, bir kentte Havva Ana derler, bir deli karı varmış. Memleket halkı bu deli karıya alışıkmış. Adını uzun uzun telaffuz etmek yerine “çift vav ile çift elifi” ulayıp, “Havana” diye hitap ederlermiş. Memleket halkıdır, ne yapsa haklıdır.
Neyse efendim, Deli karı da, memleketin halkı da hayatından memnun yaşar giderlermiş.
Çarşıda onu gören “Havana vırrık” diye seslenir, deli karı elindeki sopayla herife girişir, esnaf duruma vaziyet eder, deli karıya ya beş para verirler adamı kurtarırlar, ya da yemek saatine denk gelirse tandır kebabı, ayran ısmarlarlarmış. Bazen deli karı “illaki etli ekmek” dermiş. Bu isteğe de peki derlermiş.
Bazen dingilin biri çıkar, efendi gibi “Havana vırrık” demek varken, rutini bozup şu bilmeceyi soruverirmiş:
Çın-çınlı hamam / Kubbesi tamam / Bir gelin aldım / Babası imam.
Deli karı da o zaman başlarmış bir tekerleme söylemeğe:
Haca haca hamama
Dilli düdük çalana
Annem vermez çobana
Alır kaçar yabana
Yabanda tütün tüter
Tavşanlar yaşın öter
Yuvarlandım yuvak buldum
İçinde tarak buldum
Tarağı natıra verdim
Natır bana nar verdi
Narı göğe verdim
Gök bana rahmet verdi
Rahmeti yere verdim
Yer bana çimen verdi
Çimeni koyuna verdim
Koyun bana kuzu verdi
Kuzuyu tazıya verdim
Bindim tazı boynuna
Gittim Halep yoluna
Halep yolu çay Pazar
İçinde ayı gezer
Ayı beni korkuttu
Kulağını sarkıt
Kulağında beni var
Kuyruğunda çanı var
Çalarım çalarım ötmüyor
Neyin için ötmüyor
Arpanın için ötmüyor
Arpayı nerden alayım
Demirciden alayım
Demircide yoğumuş
Karıncada çoğumuş
Hangi taya vereyim
Ala taya vereyim
Ala tayın neyi var
Yazı yazar oğlu var
İnci dizer kızı var
Dümbelekten sazı var
İki çatal biti var
...................
Havva Ana politikacılar gibi çok konuşmayı, memleket ahalisi de boş konuşmaları koyunun kaval dinlediği gibi dinlemeyi severmiş.
Ne diyelim, onlar memleket halkı, ne yapsa haklı.
.................
Şimdi biz bu anlatımın ardından büyüklerimizin bize anlattıkları ile konuyu tamamlayalım.
Bir gün esnaf kendi kendilerine karar almışlar. Havana Vırrık geldiği zaman ona hiç takılmayacaklar, görmezden geleceklermiş. Havana Vırrık bir süre sonra her zamanki vaktinde caddede görünmüş. Esnaf buna takılma yerine görmezden geliyormuş. Havana Vırrık bir esnaf, iki esnaf, üç esnafın karşısına dikilir durur ama kimse istifini bile bozmaz.
Bu kez Havvna Vırrık esnafın üzerine yürür ve başlar bağırmaya “HAVANA VIRRIK... HAVANA VIRRIK...”
................
Bugünü izninizle birkaç Konya’da yaşanıldığı söylenen ve o günlerden bugünlere anlatılarak yaşatılan bir iki hadise ile noktalayalım.
Bir aile Konya Lale Bahçe’deki bağ evlerine göçerken Aydoğdu da şimdiki tapu dairesinin yanından geçiyorlarmış. Adam at arabasını sürüyor, hanımı ile çocukları yürüyor zira at arabasında yük dolu. O zaman yani tapu dairesinin olduğu yolun iki tarafında da askeriye var. Askerler sabah talimindeler. Ama duvarın iç tarafındalar, sadece sesleri duyuluyor. Askeriyenin içinden bir ses duyulur sert bir komut “Bölük dur”. Kadıncağız hemen durur. Oğlu bakar, “Niye durdun ana?”
“Baban dur dedi ya oğlum” der, oğlan “Ne babası ana, o askerlere dir gomutanları, babam değel” deyince kadın. “Vurgunu yiğin gelesice herif bende akıl mı godu bana höllük höllük diye diye”.
Meğer kadın biraz uzun ve kilolu, irice imiş kocası her zaman kendisini çağırırken höllük dermiş.
.............
Konyalı bir teyze Kayalıpark’tan belediye otobüse binmiş yanında da torunu. Önlerinde uzun saçlı bir genç bir şeyler yiyor. Çocuk tutturmuş ben de isterim, bana da al diye.
Teyze öndekini dürtmüş. “Age gızım şo piskividen bizim toruna da vir.”
Oğlan gülerek. “Teyze ben kız değilim.” diyince. Teyze
“Ana gızım ben senin yini gelin olduğunu nerden bileceğdim”.
....................
İki Konyalı arkadaş Antalya’ya kaçamak yapmaya giderken yolda bir anlaşma yaparlar. Düzgün konuşalım, ne yaparsak yapalım Konyalı olduğumuzu çaktırmayalım diye. Neyse yol biter Antalya’ya gelirler. Ama hava o kadar sıcak ki ağızları kurur. Bir yerlerde oturup birer gazoz içmeye karar verirler. Neyse şöyle canlı bir mekan bulup otururlar. Biri diğerine der ki “Len oğlum siparişi virirken çok tikkat it ‘G’ lara filan ‘G’ dime.” Öteki hazırlanır ve garsona döner “Karson bey bize iki Kazoz”
..........
İyi tatiller.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Yanlış anlıyorsanız fikriniz yok. Eğri ile doğruyu ayırt edemiyorsanız aklınız yok. Yalana sahip çıkıyorsanız ahlakınız yok.
NE ZAMAN ADAM SOLURUZ?
Maskeyi dikiz aynasına takmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.