Uğur Özteke

Uğur Özteke

Hepimiz kaportacı olmuşuz

Hepimiz kaportacı olmuşuz

Bugün izninizle yine farklı konulara değinmeyşe çalışacağız.

Ancak bugün ne yazarsam yazayım sabahleyin ziyaretimize gelen iki gönül dostu Mustafa Oral Bey ile Yazma Eserler Bölge Müdürümüz abimiz Bekir Şahin Bey’in anlattıkları yine dengemi bozdu.

Bizim de sürekli yakındığımız bu samimiyetsizliğin sonucu nereye varacak?

İnanın kimsenin de bu sorunun adresini bildiği yok.

Neyse hemen birkaç konuya giriş yapalım.

BU RAHATLIĞIN ADI NEDİR?

İnanın bazen kendi sorduğum soruya kendin cevap veremiyorum.

Sayın Valimiz ve Emniyet Müdürümüzün üzerinde hassasiyetle durduğu hurda kağıt toplayan araçların ana yollarda sürücülere yaptığı zulüm konusunda kendimce özel bir çalışma yapıyorum. İnşallah yakında paylaşırız.

Ama ondan önce dün saat 15 sularında Adana Çevre Yolu kenarındaki bir tali yolun üç tır sürücüsü tarafından nasıl kapatıldığı ve sürücülerin de araçlarını terk edip gitmeleri, dakikalarca sonra yolun ortasına aracını park edip giden sürücüyü bulduktan sonra bu sürücünün bana hiç sıkılmadan pişkince “Ne yapalım yol kapalıydı ben de bıraktım gittim” demesini içime sindiremiyorum.

Hepimiz kaportacı olmuşuz

Yani anayolun hemen başlangıcında bir insanın acelesi olabilir her an ambulans, polis ya da bir itfaiye aracının girmesi gerekse ne olacak?

İnsanımızın bu rahatlığı sizce hayır mıdır?

KONYA ADLİYESİ’NDEN İLGİNÇ BİR DUYUM ALDIM

Geçtiğimiz hafta içerisinde bir avukat abimiz ile sohbet ederken çok ilginç bir bilgi aldım. Daha önceki yazdığım gazetede dile getirmiş oradaki köşemde yazmıştım. Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Ramazan Solmaz Bey’in Adliye personeli için mesai saati başlangıcı konusundaki hassasiyetini yazmıştık.

Hukukçu dostumuz geçtiğimiz hafta bir Hakim Beyin duruşmalara saatinde gelmemesi üzerine bir grup avukatın tutanakla durumu belirlediklerini ve konuyu üst makamlara duyurmak için harekete geçtiklerini anlatıyordu.

Bence bu işe ilk önce Sayın Başsavcımız el atar gibi geliyor.

SGK BİNASI BOŞ DEMİŞTİK YA

Geçen haftaki yazılarımızda Büyükşehir’in kiralık bina aradığını bu boş binalardan birisinin de eski SGK binası olduğunu yazmıştık.

Yine bir abimiz o yazının çıktığı gün şu bilgiyi veriyordu;

Eski SGK binasının İCRA MÜDÜRLÜKLERİ VE MAHKEMELERİ için tahsis edildiğini bu konuda da protokol imzalandığını bilmeni isterim.”

***

Aldık kabul ettik.

Teşekkürler değerli büyüğüm.

***

KAPORTA SIKINTILI

Dedik ya dün sabah iki büyüğümüz ile dertleştik. Onların anlattıkları ile canımız sıkıldı. İşin özü millet ve insan olarak artık sadece kaportaya yani dış görüntüye önem veriyoruz. Dışı havalı temiz arabası son model evi de lüks ise tamam. Öyle mi?

Yazık önce iç güzelliği baylar bayanlar önce içimiz.

BU TOHUMU SİZ EKEBİLİR MİSİNİZ?

Bir din görevlisi abimiz ile geçen gün kendisi ile sohbetimizde toplumun içinde bulunduğu karmaşıklığı konuşuyorduk.

Aynı günün akşamı abimiz bize şu hikayeyi gönderdi:

Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı..
Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi; “Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak…”
İmparator dudak büker; “Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?”
Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; “Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz..”
İmparator kahkaha atarak; “Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni..” dedi.
Yoksul adam; “Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım..
Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz…”
İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle; “Ben imparatorum bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim” dedi..
Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti. “Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar başı eksin..”
Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti.
Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar..
Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve;
“Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim.” dedi.
Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı.
Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi..
Sonra da gülerek;
“Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter…” dedi.
Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz?
Okumayı, hele hele uzun yazıları okumayı pek sevmeyen bir toplumuz, ama bence güzel bir yazı diyordu.

Ne dersiniz sizce de güzel değil mi?

 

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Senin değilse alma, doğru değilse yapma, gerçek değilse söyleme, bilmiyorsan sus.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Tek şeritli yolda motor ya da bisiklet ile ters yönden ısrarla araçların üzerine üzerine gelmediğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Uğur Özteke Arşivi