Yılmaz TAŞÇI

Yılmaz TAŞÇI

Bir Diriliş Eri Dünya Sürgününü Tamamladı

Bir Diriliş Eri Dünya Sürgününü Tamamladı

“Diriliş eriyim ben, Tekliğim ne Batı’nın tekliğine,

Çokluğum ne Batı’nın çokluğuna benzer…” diyen birey olmayı değil, şahsiyet olmayı önceleyen, 22 Ocak 1933 doğumlu Sezai Karakoç; 88 yaşında 16 Kasım 2021 tarihinde

“Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır” sırrıyla, zihinlere attığı hakikat tohumlarıyla vefat ederek, “uzatma dünya sürgünümü” dediği hayattan yeni bir varoluşa yol aldı.

Türk-İslam düşüncesi etrafında eserler vermiş çok yönlü, usta kalemlerimizden biridir. Onun adıyla özdeşleşen “Diriliş” düşüncesi geri kalmış İslam ülkelerine, kurtuluş için sunulmuş, medeniyet merkezli bir içeriğe sahip bir reçete olmuş ve geride bıraktığı eserleriyle de olmaya devam edecektir.

“Her evde kutsal kitaplar asılıydı Okuyan kimseyi göremedim. Okusa da anlayanı göremedim” diyen Sezai Karakoç gerçek bir Hakikat yolcusuydu.

Sovyetler Birliğinin Sovyetler birliği olduğu dönemde yazarlarına söylediği rivayet edilen sözleri hatırlayanlar olabilir:

“Düşünmeyin!

Düşünüyorsanız konuşmayın!

Konuşursanız, söylediklerinizi yazmayın!

Yazarsanız yazdıklarınızı teşhir etmeyin!

Yazdıklarınızı teşhir etmeniz gerekiyorsa onları imzalamayın!

İmzaladınızsa, hiç olmazsa yazdıklarınızı merasimle inkar etmeye hazırlanın!’’

            Bu sözlerin benzerini ve daha fazlasını farklı akımlardan da duyduk ve yaşıyoruz…

Hakikat dışı tüm düşüncelerin, …izm’lerin en çok korktuğu şey, mahvetmeye giriştikleri yerli kültürün dirilmeye başlamasıdır.

En çok, kültürün dirilişine kendini adamış olanlara düşman olanlara, …izm’lere inat olan Sezai Karakoç “Tırmandığını unuttunsa düş ve yeniden tırman.” diyerek her zaman diriliş mücadelesini canlı tutmayı, var olmayı, düşünme diyenlere inat düşünmeyi, düşündüklerini yaşamayı, anlatmayı, imzalamayı, inkar etmemeyi ve dik durmayı öğütlemiştir.

Necip Fazıl Kısakürek’in “Düşün genç adam, düşünmenin ne kadar haysiyetli bir şey olduğunu düşün” dediği gibi haysiyetli düşünmeyi ve bu uğurda çaba gösterilmesi gerektiği konusunda her zaman örnek alınması gereken şahsiyetlerden birisidir Sezai Karakoç.

Sezai Karakoç’un çok yönlü er kişiliği, fikirleri ve tespitleri mutlaka gençlerimize tanıtılmalı, tanıtılmaya da devam edilmelidir. O’nun eserlerini okuyanlar aşağıda sunacağımız bazı tespitlerine aşina olacaklardır.

Sezai Karakoç:

-Materyalizm’i çağımızın üzerine çöken kâbus olarak görür. “Çağımız, insan ruhunun koymak istedikleri bakımından, tam bir “düşükler çağıdır.” Tabii doğumlardan çok, doğumsuz düşükler çağı. Hatta daha ileri gidilerek denilebilir ki, çağımız, yaygın bir ruhi kürtaj çağıdır. Ruhi planda beklenen her yeni doğum, kaskatı kemikleşmiş, yani kurumlaşmış maddi sultalar tarafından, vaktinden önce “düşürülmektedir

-Çağımızda insanoğlunun en büyük talihsizliği olarak, “eski!” psikozuna yakalanmış olmasıdır der : “‘Yeni’ manisi ya da ‘eski’ fobisi, Hakikat Uygarlığının ‘sabır ve hak’, ‘sabır ve merhamet’ özlerini zedelemekte olduğunu belirtir

-Çağımızda insanoğlunun mutsuzluğunun asıl kaynağı olarak, “öteki dünya”ya inanmamayı görür. “İnsanlığın somut bir inanç olarak Ahiret inancına dönmesi gerektiğini ve onu bilmenin yeterli olmadığını,teorik bir inançtan çıkararak yaşanır olması gerektiğini söyler.

- Toplumlarda yaşanan krizlerin gerçek anlamıyla, ne siyasi ne de zihinsel kaynaklı olmadığını, krizin tam ve gerçek anlamıyla bir “ruh” bunalımı olduğunu, ancak bunun psikolojik anlamda bunalım değil, metafizik anlamda bunalım olduğunu belirtmesi oldukça dikkat çekicidir.

-Dünyanın, ülkemizin, insanlarımızın çektiği buhranı, bir ahlak buhranı olarak görmüş, bugünkü insanların yılanların, akreplerin, tilkilerin ve domuzların görüntü halindeki ahlaklarıyla ahlâklanmış olduklarını söylemiştir. Eserlerinde en büyük davanın, ruhun diriliş davası olduğunu ve bu davanın da Kur’an ahlakıyla ahlaklanmak davasından başka bir şey olmadığını söylemiştir.

-“Bir şey haddini aşarsa zıddına dönüşür.” kuralına göre şu aşırı akılcılık dünyası, bir nevi çılgınlık dünyasına dönüşmüştür” diyerek de, günümüzde sıkça duyduğumuz ‘’Yeni Normal (!) ‘’ söylemlerinde bulunanların durumunu da bizlere anlatıyor diye düşünmekteyim.

-Batı’nın, Doğu’yu “turistik” gözle, Doğu’nun ise Batı’yı “hayranlık, aşağılık ve öç-nefret duygularıyla” gözlemlemekte ve sağlıklı veriler elde edememekte olduğunu söyleyen Karakoç, ulaşım ve iletişim araçlarının sağladığı imkânı da yüzeysel bir alışverişten başka bir şey olarak görmemiştir.

            -İnsanlığın umutsuzluğunun ve susuzluğunun giderilme reçetesinin,  Hakiki bir Allah inancı ve İslami bir yaşam tarzı olduğunu bizlere sunar. İnsanlığın din, ideoloji ihtiyacı olduğunu ve bunu karşılayacak bir evrensel görüşe muhtaç olduğunu söyler, inanç ve hayatı düzenleyen kadim ve çağdaş olan; hem geçmişi değerlendiren, hem geleceğe bakan İslam’ın susuzluğu gidereceğini işaret eder.

 Bilmedikleri (!) İslam’a düşman olanların, sadece kendilerinin değil, Müslümanların bile yaklaşmaması için, ellerinden geleni yaptıklarını, insanlığın onunla buluşmaması için zorun ve hilenin en yakası açılmadıklarını denedikleri tespitinde bulunur.

-Yanlış kader anlayışımızdan vazgeçmemizi, kendimize yabancılaşma hastalığımızdan kurtulmamızı öğütler.

-Müslümanların namaz kılma, oruç tutma, kötülüklerden kaçınma gibi isteklerini sadece yeterli gören zihniyetin aslında Müslüman’ı oyalayan bir zihniyet olduğunu, çünkü bahsedilen ibadetler ve eylemlerin öncelikle bir şuur kazanmayla, bir ideal edinmeyle ve bir ortam hazırlamanın sonucunda mümkün olabileceğini belirtir ve ancak O zaman dinin hakkıyla yaşanacağını ve bu yaşayışın sürekli olacağına inanır. Yoksa zaten çöküş ibadetlerini yapan bir halk varken gerçekleşmişti derken de yaşanılır, hayata hakim bir İslam anlayışının olması gerektiğini bizlere söyleyen Sezai Karakoç’un mücadelesi, geride bıraktığı derin düşünceleri ve diriliş neslinin amentüsündeki tespitleri ışık olamaya devam edecektir inşallah.

Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte derin düşünmenin yerini hazır düşünmenin aldığı herkesçe malum. Hazır düşünmeyle birlikte, gençlerin hayatı sorgulaması çoktan tarihin derinliklerine gömüldü.

Teknolojinin ve konforun getirdiği bireysellik psikolojisi, gençlerin bir ideal etrafında

kenetlenmesini de engellemektedir. Konformizm hastalığı Covidden daha hızlı şekilde yayılmaya devam ediyor ve bütün bunlarla birlikte önlemler alınmazsa gençlerimizin sağlıklı ideallerini kaybetmekte oldukları da bilinen bir gerçek. Bütün bunların çözümü içinde fikir aşısı gerek.

İmam-ı Gazali hayat gerçeğini anlatırken yüzyıllar öncesinden bize şöyle sesleniyor: “Dilediğin kadar yaşa, yine de öleceksin. Dilediğin kişiyi sev, yine de ondan ayrılacaksın. Dilediğin kadar çalış ve amel et, muhakkak onun karşılığını bulacaksın.”

Gençlerimize kazandıracağımız fikir aşılarından birisi de “İnsan peşinde koştuğu şey kadar değerlidir, her kişi’nin değil, er kişi’nin gittiği yoldan gitmek kıymet katar insana” düşüncesi olmalıdır.

            Geride bıraktığı eserlerle, dünya sürgününü tamamlayan, er kişilerden Sezai Karakoç, kıymet arayan, hakikat yolculuğunda yol alacak gençlerimiz için güzel bir örnek olmaya devam edecektir. Rahmet ve minnetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz TAŞÇI Arşivi