Konya
Kapalı
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,8729 %0,77
47,8724 %1,05
4.383,41 % 0,12
Ara

Zihinleri ve yürekleri güçlü olan çalışanlar için

YAYINLAMA:

Ne istediğini bilen, kendi olmaktan korkmayan, zihinleri ve yürekleri güçlü olan, hedefine ulaşmak için Azim, Sebat ve Gayret kanatlarını her zaman açık tutan, geleceğini şekillendirmek, ülkesi ve milleti adına verdiği emekleri, harcadığı zamanın değerine inanan, insanlığın beklentilerini boşa çıkarmamak adına, hiç bir zaman pes etmeyen, gevşeklik göstermeyen, yeryüzünü imar ve inşa etme bilinciyle çalışan herkes için bu yazı kaleme alınmıştır.

14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü" olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik iş günü birçok ülkede resmen kabul edildi. Kadim kültürümüzde bizim için emeğin değeri 1890 Yılından önce de asırlar öncesinden dile getirilmiştir.

Emek Çekilmiş Her Şey Değerlidir...

Günümüzde Sarfiyatı çok fazla, karşılığı az aynı zamanda çok fazla zayi edilen bir değer olmaya devam eden emekler...

Sermaye karşısında hak ettiği üstünlük ve öncelik verilmeden bu zayiatı önlemek mümkün görülmüyor.

Sermaye ve emeğin çatıştırılmadığı, aksine birbirini desteklediği bir Dünya mümkün mü?

İşveren ve işçilerin Hakkaniyet Ölçüsünde Sorumluklarını yerine getirmesiyle elbette mümkün.

Kadim kaynaklarımızdan bir tespit:

Kutadgu Bilig müellifi bütün zaman ve mekânlarda geçerli olabilecek ve insanî öze dokunan şu tespitler ile emeğe bakışını tespit eder:

İnsan ömrünü hangi şeye sarf ederse, o şey sevimli can kadar kıymetli olur. Ömür aziz değil, emek azizdir; bu emeğe sarf edilmeyen hayata yazıktır. Hayat gider, insan buna acıdığını itiraf etmez; emek boşa giderse, bunun acısı uzun seneler unutulmaz.

(Kutadgu Bilig, s. 209-210)

Emek ve dayanışmanın, hakkaniyet ölçüsünde hayat bulması temennisiyle, yazımızda çalışanların beklentileri konusundaki düşüncelerimize kısaca değineceğiz.

“Şâyet, bir kimse bizim işçimiz olarak vazifelendirilirse, barınacak yeri yoksa kendisine bir ev edinsin; bekarsa evlensin; hizmetçiye ihtiyacı varsa o iş için birini tutsun ve eğer biniti yoksa bir binit edinsin. Kim, bunlarla yetinmez de daha fazlasını isterse, o, ya emanete hıyânet edecek veya hırsızlığa düşebilecek birisidir.”

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/299)

Çalışana sağlaması gereken hayat seviyesine işaret asırlar ötesinden gelmiş olmakla birlikte dünya halen bu seviyeyi yakalayamadığı için ekonomik krizler, adil olmayan gelir dağılımları ve bunların ortaya çıkardığı olumsuz tablolar ile boğuşmaya devam ediyor.

“Emek talebi, sermaye arzına bağlıdır” diyen Adam Smith; emeği bir meta gibi değerlendirip, ücreti emeğin arzı esasına dayandıran Ricardo; “Belli bir dönemde millî sermayeden işçi ücretlerine ayrılan fonun işçi sayısına bölünmesi ücret seviyesini belirler” kuralına göre “Ücret Fonu Teorisi”ni kuran John Stuart Mill; “Kâr, işçinin ücretinden çalınmış bir haktır ve ücret tamamen emeğe dayalıdır; dolayısıyla elde edilen mâmûlün hepsinde, eş bir ücret standardı olmalıdır.” diyen Marks, ve daha sonraları batı dünyasında en çok kabul gören ücret teorilerinden biri “Marjinal Verimlilik Teorisi” ve diğer bir çok uygulamalar ve sunulan reçetelerden hiç birinin yaraya merhem olamadığı yaşanan krizlerle ortada duruyor.

William Shakespare’e göre, beklenti, tüm kalp ağrılarının esas nedeni olmakla birlikte,

Çalışanın iş yerinden beklentileri karşılık bulduğu sürece yaşadığı mutluluk ile performansı doğrudan artacaktır.

Ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda, çalışanların öncelik verdiği en önemli şey iyi bir maaş diyenlerin sayısı oldukça çok olmakla birlikte acaba beklenti sadece bu mu?

ÇALIŞANLARIN BİR İŞTEN ÖNCELİKLİ BEKLENTİLERİ

1-Kararlara Katılma, Kişisel düşüncelerini uygulama imkânı bulması

2-Adil ve İnsanca Davranış, İyi işyeri koşulları, İyi iş arkadaşlığı bağları

3-Çalışma zamanı ve işin yapılması bakımından uygun koşulların olması.

4-Tatmin edici yasaların olması.

5-Yetenekli bir üstle çalışma, Üstler tarafından önemsenme

6-İşte başarılı olma

7-Gelecek güvencesi, İşin emin bir iş olması.

8-Daha yüksek ve iyi bir ücret

9-İlerleme, terfi etme Yükselme İmkânı

10-Sorumlu bir iş sahibi olma. Bir meslek edinme imkânı.

11- İşin toplumsal faydalarının bulunması.

Liste çoğaltılabilir, öncelik sırası da değişkenlik gösterebilir.

Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten yaratıcımıza sığınmayı öğütleyen bir dinin mensupları olarak çalışmayı yeniden değerlendirmeyi ve insanileştirmeyi başarmak yine bizlere düşüyor.

Ebedi' olanın kazanılması, geçici olan bu dünyada gerçekleştirilecek, kendimizi geliştirecek çalışmalarımıza bağlıdır. Kural iki dünya içinde geçerli…

“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm Suresi 39. Ayet)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *