ABD’nin Gerçek Yüzü
Geçen haftaki “Hayvan Çiftliği” isimli yazımızda, ABD ile ilişkilerimiz neden bozuldu diye sormuş, sonrada cevabını yine biz vermiştik.
Ne demiştik?
İyi ki bozuldu. Bozulmasa, ABD bizi kullanmaya devam ederdi, onun için ABD ile ve Avrupa’yla ilişkilerin bozulması bizim hayrımızadır.
Bazı okurlarımız, geçen haftaki yazımızı çok ağır bulmuşlar. “ABD ve Avrupa’ya haksızlık yapmayalım” Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz.” “bizim yönümüz Batı olmalı” diye yazımızı eleştirmişler.
Ben bugün de aynı ifadeleri kullanacağım, ABD’nin ve malum güçlerin, bizi ve İslam coğrafyasını ne hale getirdiğinden de bahsedeceğim.
Saygıdeğer okurlarım;
Şiddetin kol gezdiği İslam coğrafyamızda her yeni güne uyandığımızda ABD ve Batı’dan bir devletin zulmünü lütfen görelim artık.
ABD İslam coğrafyasında darbeci, diktatör ve kukla idarecileri kullanıp dizayn etmeye çalışmaktadır. Müslümanlar, otoriter rejimlerden baskı ve işkence gördüğünden bu baskıların etkisiyle psikolojik ve duygusal bozukluklarla kişiliklerini kaybetmektedirler.
Dini ve tarihi ile bizim bir parçamız olan yanı başımızdaki devletlerde yaşanan çatışma ve savaş ortamında doğan her çocuk, dünyaya gözlerini açar açmaz şiddetle tanışmıyor mu?
Bu topraklardan Osmanlının ayrılmasından sonra İslam coğrafyasında her ailenin hayat öyküsü birbirine benzer kan ve gözyaşıyla yoğrulmadı mı?.
Yıllardır bu malum güçlerin desteklediği teröristlerle mücadele eden Kahraman ordumuzdaki İman ve enerji dolu gençlerimiz, ömürlerinin baharında, birer, ikişer, onar aramızdan ayrılıp gitmediler mi?.
Müslümanların yaşadığı her yer öyle tarumar ki, Müslümanlar arasındaki ihtilaf o kadar derinleşmiş ki, tam da zulmeden ABD ve Avrupa için rahat yenilir yutulur lokma halindeyiz.
Bölge insanı bu keşmekeş tablo karşısında aciz ve çaresiz. Birbirimize silah doğrultarak zalimleri sevindirmekteyiz.
Bilinçten yoksun Müslümanlar, Batılı hak belledik hakkın sırtına basarak batıla hizmet ettik.
Bazen Avrupa ve Amerikan’ın gazıyla arzulanmayan noktalara savrulduk, bambaşka bir tabloyla karşılaştık.
Şam Emevi Camii’nde topluca namaz kılma hayalimiz şimdilik suya düştü.
Türkiye’nin hakkı olan Kerkük petrollerinden pay alma gayretimizde yenik düşmüş gibiyiz..
Koca koca İslam şehirlerinden geriye gözyaşı kaldı. Bir de Rusya ve Amerikan’ın askeri üsleri kaldı.
Anlaşılan odur ki varılan sonuçtan hiç birimiz memnun değiliz.
ABD’nin Ortadoğu ve Suriye’de sergilediği şeytanlıkları yeni yeni anlamaya başladık, sonuçta ABD ile aramız açıldı diye üzüldük.
Türkiye’nin, müttefiki ve dostu(!) Amerika’dan parayla satın alamadığı silahları maalesef bize karşı silah sıkan PKK / PYD bedava alıyor ne olur bunları görelim artık.
Medya üzerinden çaktırmadan ilişkilerimizi geliştirmek ve onarmak adına yoğun bir mesai harcanıyor. Bunu da derhal bırakalım artık.
Diğer tarafta Mavi Marmara gemisinde 10 vatandaşımızı katleden Siyonist rejimin katil askerlerine açılmış dava da düşürülüyor. Bunu kaçımız biliyor.
Bunca katliam karşında Müslüman ülkesi dediğimiz ülkeler de Müslümanların çıkarlarını ötelediler. Mezhebim, kavmim derken dilim dilim bölündük ve bir avuç küfür karşısında silindik.
Geçen haftaki yazdıklarımı tekrar hatırlatmak istiyorum;
Türkiye’yi “Küçük Amerika Yapacağım” diyen Adnan Menderes’in başına gelenleri, 1960 ve 1980 Darbelerinden sonra idam edilenler neden idam edildiğini. Deniz Gezmiş ve arkadaşları vatan haini oldukları için mi yoksa “Altıncı Filo”ya defol dedikleri için mi idam sehpasına çıktıklarını. 28 Şubat süreci öncesi denk bütçe ve milli ekonomiden rahatsız olan ABD’nin yaptıklarını iyi okuyalım.
ABD’nin uzun yıllardan beri iyi ilişki ve müttefiklik içinde bulunduğu Türkiye yerine bir terörist yapılanma üzerinden bölgede dengeleri yeniden kurmaya çabalamadı mı? ABD 15 Temmuz’da TBMM’yi bombalatıp, ülkenin dört bir yanında tanklarla, uçaklarla, helikopterlerle darbe yapmaya kalkışanları organize etmedi mi?
Bitti mi yaptıkları? Hayır, bitmedi, bundan sonrada devam edecek. Irak’ta askerlerimizin başına çuvalı kim geçirdi? İsrail’de elçimizi alçak koltuğa kim oturttu? Hollanda’da dünyanın gözü önünde bayan bakanımızı saatlerce kim mağdur etti? Cumhurbaşkanımıza zehir zemberek hakaret içeren mektup kim yazdı? Libya’ya giden gemimize kim saldırıldı kimler arama yaptı?
Bu haftalık bu kadar diyelim ve yazımızı sonlandıralım.
Geçen haftaki yazımızdan sonra Siyonizm’in çalışma şekillerini araştırmayanlar lütfen araştırsınlar.
Ya da İngiliz yazar George Orwell tarafından 1945 yılında yayımlanan “Hayvan Çiftliği” adlı romanı okusunlar.
Ya da Hayvan Çiftliği Filmini izlesinler.
Türk-ABD ilişkilerinin bizim tarihimize yakışır bir şekilde ilerlemesi gerekir. Ancak kuralları milli siyaset izleyerek bu asil millet koymalı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.