Ahlâkî yozlaşma
Yazımıza "Önce Ahlak ve Maneviyat" diyerek başlamak istiyorum.
Ahlâk ne demektir?
Ahlak kelime anlamı olarak huy, mizaç ve karakter demektir.
Ya da insanın bir amaca yönelik kendi arzusuyla iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak durmasıdır denilebilir.
Peki yozlaşma nedir?
Yozlaşma ise bozulma ve kötüleşme demektir.
Bu tariflerden sonra ahlâkî yozlaşma ahlâkın kaybolması, kötüleşmesi ve bozulması diyebilir miyiz?
Tabii ki..
Yozlaşma toplumda bazı kötü alışkanlıkların artmasına toplumun çürümesine neden olur mu?
Neden olmasın?
Günümüzde çok ciddi anlamda ahlâkî yozlaşma yaşanmaktadır dersem yanlış bir ifade kullanmış olur muyum?
Tabii ki olmayız.
Bu ahlaki yozlaşmada televizyonlardaki programlar, diziler, filmler, özellikle internet adeta birer ahlak tahripçisi haline gelmiş midir?
Gelmiştir…
İletişim araçlarındaki kontrolsüzlük, günümüz insanının ahlâkını sürekli tahrip etmektedir.
İletişim araçlarında ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plana çıkması ve bunu göremeyen siyasiler din alimleri ve biz vatandaşlar bu çöküşün baş mimarlarıdır.
Bir ülkedeki siyasal yapı da toplumsal yozlaşma da önemli bir etken olabilir mi?
Olabilir.
Toplumda siyasetin kişisel çıkarlara alet edilmesi, siyasal kayırmacılık, rüşvet, adam kayırma yozlaşmaya sebep olmaktadır.
İslâm, bütün insanların ahlâklı olmasını zorunlu gördüğü gibi, siyasetçinin de ahlâklı olmasını olmazsa olmaz bir gereklilik olarak değerlendirmektedir. Siyasetçiler, ahlâktan bağımsız olma şeklinde bir ayrıcalığa sahip değildirler.
Kısaca söylemek gerekirse, siyasi gücü elinde bulunduran kamu görevlisi, kamu yararını özel çıkarı için kullanmamalı, hırsızlık, yolsuzluk yapmamalı, adam kayırmamalı, her konuda şeffaf olmalı, asla rüşvet almamalı,
Güldünüz değil mi?
Hani İslâm’da yolsuzluğa, torpile, rüşvete, hırsızlığa, haksızlığa, ahlâksızlığa, adaletsizliğe yer yoktu.
Kim olursa olsun hakka, adâlete ve güzel ahlâka uygun davranmak zorunda diyorduk.
Ahlâkî yozlaşmanın temelinde insan iradesinin iyi ve doğruyu seçmek yerine nefsine boyun eğmesi ve zamanla onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır.
Bu konularda mücadele etmesi gerekenler var tabi.
Diyanet işleri başkanlığının hazırlayıp camii imamlarına gönderdiği ZİNA ve MEDYA konulu hutbeyi geçen hafta dinledik.
Güzel takdir edilmesi gereken ifadeler vardı.
Hutbeyi dinleyenler takdir ederken, Hutbeyi dinlemeyenler kıyameti kopardı.
Biz de hutbeyi takdir ettik ve işte Diyanet böyle olmalı dedik.
Dedik, ancak yine de sormak istedik.
Diyanet, Zina serbest bırakılırken neredeydi?
Diyanet, İstanbul Sözleşmesi imzalanırken neredeydi?
Diyanet, 6285 sayılı kanuna göre ailemiz paramparça edilirken neredeydi?
Neden "Önce Ahlak ve Maneviyat"…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.