KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3519 %0,34
48,6588 %0,57
4.887,74 % 0,06
Ara

Osmanlı’da aile

YAYINLAMA:

Bugün, Osmanlı'da anne, baba ve çocukları, kısaca Osmanlı'yı Osmanlı yapan aile den bahsedeceğim.

Çeşitli siyasi dönemlerde geçen Osmanlı devletinin gerek hayat şartları, gerek gösterdiği siyasi gelişmeler, gerekse kültür etkileşimle "Aile" kurumunda değişimler ve gelişimler mutlaka gözlemlenmiştir.

Kuruluş döneminde aileyi en çok etkileyen iki faktör din ve geleneklerdir.

Kadını aile içerisinde hem din hem de örf itaatkar ve fedakar bir yapıya itmiştir.

Sadece kadını değil, aynı zamanda erkeği ve aile içerisindeki çocuğunda hareketlerini, yapısını, konumunu etkilemiştir.  Sonraki dönemlerde de bu etkinin sürdüğünü görmekteyiz.

Ailenin oluşması, yani evliliğin meydana gelmesi toplum tarafından desteklenmektedir. Çünkü evlilik hem toplumsal yapının düzenini hem de soyun devamını sağlanmaktadır.Evlilik bir anlamda aileyi meşru hale getirmekteydi. Zira sağlıklı bir toplumun oluşturulması için ailenin ihmal edilmemesi gerekmektedir. Osmanlı’da belirli yaşa gelen erkek ve kız, elbirliğiyle evlendirilmektedir. Genelde sosyal şartlar eşit ve yakın olanlar birbirileriyle evlenmektedir. Ama aksi durumlarda azda olsa söz konusudur. Fakir kızla zengin erkek, fakir erkek zengin kız evliliği batıdaki evliliklerde fazladır.

Bir aileyi aile yapan en önemli unsur kadındır. Eski Türk toplumlarında beri kadına değer verilirdi ve kadın toplumlarında ki işlevi çok önemliydi. Zaten göçebe toplumlarındaki tabiatında bunu zorunlu kılmakta. İslamiyet ten sonra kadının bu önemi ve değeri devam etmiştir. Osmanlı kadının kendine özgü bir yapısı vardır. Gerek hanımefendiliği, gerek hoşgörülüğü, mütevazılığı ve güzelliğiyle bilinen Osmanlı Kadını diğer ülke insanları tarafından takdir edilmiş ve beğeni kazandırılmıştır.

Kadın devlet tarafından verilen hükümle korunmaktadır. Mesela 1723’te Lâle Devri’nde, Telhîsî Mustafa Efendi’nin oğlu, yeni evlendiği kızı beğenmeyerek boşanmıştır. Kadı, kıza ayda 180 akça nafaka verilmesine hükmetmiş ayrıca kızın bütün çeyizinin ve evlenirken kocasından aldığı bütün hediyelerin baba evine götürülmesine karar verilmiştir. Ayda 180 akçanın bugünkü değeri 350 dolardan fazladır.

Dul kalan kadınlara gösterilen bu ilgi sebebi aile kurumunun masumiyetinin korunmasına yöneliktir.

Tüm Osmanlı Padişahları dul kadınlara sadaka verirdi. Bu bakış açısı toplumun her kesimine de yansımıştı...

Çocuk son derece şefkate değer bir varlıktı. Çok disiplin, terbiye ve adap içinde yetiştirilirdi ama asla dövülmezdi.

Çocuğu ebe doğurturdu. Çocuk düşürten ebelerin çalışma izni iptal edilirdi. 5‘ten fazla çocuğu olan aile, otomatik şekilde devlet himayesine alınırdı.

1861’den itibaren ebelik yapacak Müslüman, Hıristiyan, Musevi bütün hanımların, mektep-i tıbbiye de imtihan geçirecek ruhsat almaları şart kondu.

Doğumun üçüncü günü çocuğa adı, bir toplantı yapılarak babası tarafından konulurdu. Baba, bebeği kucağına alıp kulağına üç defa ezan okur, üç defa adını söylerdi. Sonra misafirler ağırlanırdı.

Çocuğun sünneti ailenin ve çocuğun hayatında özel bir öneme sahipti. Bu yüzden düğün törenine konu olur ve bu tören ailenin imkânlarına göre toplumsal anlam ve içerik kazanırdı. Evlilik merasiminde olduğu gibi sünnette de geniş bir davetli grubu olurdu...

Osmanlı’da aile konumunda ailenin reisi erkektir otoritenin merkezidir. İslâm dini ailenin merkezine erkeği koymakta, bunun dışındaki tüm statüleri ona göre belirlemektedir.

Kadının kocasını hoşnut etmesi onun bir görevi olduğu kadar edebi mutluluğunun da bir gereğidir.

Kocası kendisinden hoşnut ölen bir kadın, "cennete girecektir" çocuklar ise aile reisinin genel kabulleri ve değerleri doğrultusunda sosyalleşeceklerdir.

 

Çocukların büyüklerinin karşısında söz söylememe davranış hakkını kısıtlayan tarihsel gelenek son dönemlerde ortaya çıkmıştır.

İşin özü ve özeti; Osmanlı Devletinde aile kurumu çok önemli idi ve bu kurum toplumca destekleniyordu. Toplumun genel refahı için düzenli bir aile olması gerektiğine inanılırdı. Osmanlı Devleti’nde "aile" çok önemsendiği için bir aileyi aile yapan "kadın"a çok değer verilirdi. Osmanlı'da kadın da, erkek de, çocuk da, haddini bilir ve davranışlarını ona göre düzenlerdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *