Bakan Kurum, Paris Anlaşmasını anlattı
Bakan Kurum, Müsilaj Sorununu Araştırma komisyonu görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Türkiye’de 2000’li yıllarda meydana gelen meteorolojik afetlerin sayısında, 1960’lı yıllara göre 3 kat, sigorta kayıpları açısından 15 kat ve ekonomik kayıplar açısından 9 kat artış olduğunu söyleyen Kurum, “İstanbul’da yaşanan seller, Çukurova’da görülmemiş yağışlar; Konya’mızda görülen obruklar, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Kastamonu, Bartın ve Sinop’ta yaşanan seller;Antalya ve Muğla başta olmak üzere ülkemizin farklı bölgelerinde orman yangınlarıyla karşı karşıya kaldık. Özellikle Marmara Denizi’nde hakikaten daha önce bu boyutlarda büyük ve yaygınına rastlanmamış müsilaj gibi bir problemle karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.
Müsilajın iklim değişikliği nedeniyle Marmara Denizi’nde artan sıcaklığın denizde oluşan durgunluk nedeniyle Marmara Denizi’nin bir göl gibi davranmaya başlamasının ve insan eliyle oluşan kirlilik olduğunu kaydeden Kurum, “Bu 3 temel etkenin sonucunda; denizde yaşamı olumsuz etkileyen azot ve fosfor gibi zararlı maddelerin oranı artıyor, oksijen azalıyor, denizdeki canlı çeşitliliği azalıyor, yaşam azalıyor. Yüzeyi kapatan deniz salyası nedeniyle deniz canlıları yeterli güneş ve oksijeni alamıyor. Bu da; balıklar tarafından tüketilmesi gereken ve deniz salyasının oluşmasına neden olan fitoplanktonların hızla çoğalmasına neden oluyor. Sonuç olarak da karşımıza bu görüntü çıkıyor. Tabi müsilaj sadece ülkemizde değil; Avustralya’dan Baltık Denizi’ne, Tiren Denizi’nden Japonya ve Adriyatik’e kadar dünyanın farklı noktalarında çeşitli sebeplerle zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Hemen ifade etmek isterim ki; Çevre laboratuvarlarımızda, ODTÜ, TÜBİTAK ve bilim insanlarımızla yürüttüğümüz ileri analiz ve test çalışmalarımız sonucunda; müsilajın tehlikeli atık olmadığı veya toksik özellik göstermediğini tespit ettik. Şunu çok rahat söyleyebilirim ki; devam eden çalışmalarımızla Marmara Denizi’miz her gün bir önceki günden daha temiz oluyor. Kötüye gidişi durdurduk. Artık balıklarımız dönüyor, biyolojik çeşitlilik yavaş da olsa artıyor, oksijen seviyesi artıyor” şeklinde konuştu.
Müsilaj konusunda Marmara Denizi’ni merkeze alan izleme faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını belirten Kurum, “2021 yılı Haziran ve Eylül aylarında izleme çalışmalarımızı daha da genişleterek 700 kilometrelik tarama hattında ve toplamda 441 noktada gerçekleştirdik. Yaz başında özellikle 10-25 metre derinlikte sıkışan ve yoğun biçimde görülen müsilaj tabakalarını Eylül ayında gözlemlemedik” değerlendirmesini yaptı.
Bakan Kurum şöyle devam etti:
“Atıksu arıtma tesislerinin deşarj standartlarının kısıtlanmasına yönelik olarak “Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi”ni 22 Haziran’da yayımladık. Genelge ile, her bir sektör için yeni bir deşarj standardı düzenlemesi yaptık, yaklaşık yüzde 50’ye kadar kısıtlamalar getirdik. Ardından, uzmanlardan müteşekkil 15 Alt Çalışma Grubu oluşturduk. Eylem planımız kapsamında yaptığımız tüm çalışmaları, çalışma gruplarımızın hazırladığı raporlar doğrultusunda tamamen bilimsel bir zemin üzerinde yürütüyoruz. Yani atıksu arıtma tesislerimizle ilgili tespit çalışmalarımızı da temizlik çalışmalarımızı da tamamen bilimsel yöntemleri baz alarak sürdürüyoruz. Yine Marmara Belediyeler Birliği bünyesinde Bilim ve Teknik Kurulu’muzu 23 Haziran tarihinde oluşturduk. Bilim ve Teknik Kurulumuz tarafından müsilaj ile mücadele tüm boyutları ile bilimsel olarak değerlendirilmektedir. 7 Temmuz 2021 tarihi itibariyle; müsilaj temizleme çalışmalarımızı Marmara Deniz yüzeyinde müsilaj görülmemesi sebebiyle tamamladık. Toplam 11 bin 129,3 m3 müsilajı toplayarak bertaraf ettik. 14 Temmuz 2021 tarihinde Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu 2. Toplantı’mızı gerçekleştirdik. Üniversitelerimiz ve belediyelerimizle Noktasal Kaynaklı Kirliliğin Tespiti Projesini yürütüyoruz. Proje kapsamında 445 evsel, kentsel ve endüstriyel atıksu arıtma tesisini yerinde inceledik. 201 tesisle ilgili yapılması gerekenleri belirledik. Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerimizde denetimlerimize 7/24 esasıyla devam ediyoruz. Bölgede adeta denetim seferberliği ilan ederek Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı, en geniş katılımlı çevre denetimi çalışmasını başlattık. Bu çalışma kapsamında Marmara Denizinde kirliliğe neden olabilecek muhtemel kirletici kaynakların tamamını denetledik. Bugün itibariyle toplam 13 bin 140 kara kökenli kirletici, 75 bin 411 deniz aracı olmak üzere toplam 88 bin 551 denetim gerçekleştirdik. Yapılan denetimlerle 899 işletmeye ve 99 deniz aracına toplam 131 milyon 600 bin lira idari para cezası uyguladık. 140 işletmenin faaliyetini durdurduk.”
Marmara Denizi’nae yönelik bir stratejik plan hazırladıklarını söyleyen Kurum, “Tarım ve Orman Bakanlığı’mızla TÜBİTAK-MAM 2021 yılında Marmara Denizi Havzası Yayılı Kaynaklı Kirlilik Yükleri ve Alınacak Tedbirler çalışması yaptılar. Havzada, 329 bin 387 ton/yıl toplam azot ve 78 bin 257 ton/yıl toplam fosfor kirliliğin oluşma potansiyeli olduğu tespit edildi. Marmara Denizi’ne toplam azot ve toplam fosfor kirliliğinin ne kadarının ulaştığına ilişkin modelleme çalışması devam ediyor. TÜBİTAK-MAM tarafından Marmara Havzası’nda kaynağında oluşan kirliliğin denize ulaşmaması amacıyla yapay sulak alanların inşa edilmesi önerildi. Yapay sulak alan inşa edilebilmesi için 28 adet potansiyel yapay sulak alan yeri belirledik. Çalışmalarımıza başladık. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklı kirliliğin önlenmesine yönelik iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor. Bu yıl Marmara ve Susurluk Havzalarında bulunan 7 ilimizde toplam 53 proje kapsamında 128 bin dekar araziyi Modern Sulama Sistemleri ile sulamak için yüzde 50 hibe desteği veriyoruz. Şu an iyi ve organik tarım uygulamaları yapılan mevcut alan bin hektar. Biz bu alanı 2024 yılında 10 bin hektara çıkaracağız” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.