Prof. Dr. Turan Akkoyun’dan Yörük Sümbül Kadın incelemesi
Hareket halinde bir toplum olarak Türkler her çağda dünyanın dikkatini çekmiş, diğer göçerlerden farklı hususiyetler ortaya koymuş, bu yüzden sosyolojik değerlendirmelerin genelinde kabul gören yerleşik ve göçebe unsurlardan ayrı bir yaşam tarzlarının olduğu, bu yüzden "Bozkır Atlı Kültürü" olarak anılması, bilim dünyasında geç de olsa kabul görmüştür.
Toplulukların durumu birey açısından da geçerli görünmektedir. Mezopotamya’dan Mısır’a, Doğu Akdeniz’den Makedonya’ya göz ardı edilen, Hindistan'da Buda inancı, Roma hukukunda kadına her hangi bir değer vermezken, bozkırın asenaları devletlerarası müzakerelerde ve antlaşmalarda ağırlıklı bir yer bulabilmektedir. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Söke İşletme Fakültesi Dekanı, Adnan Menderes Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Turan Akkoyun, Yörük Hatunu Sümbül Hanım’a dair Yerli Düşünce Dergisinde “Sümbül Yörük Kadın” başlıklı bir inceleme yayınladı. Buna göre;
Türklüğün yürüyüş kervanı diyebileceğimiz yayladan yaylaya, kışlaktan yaylağa, doğudan batıya rüzgarlara, fırtınalara, boralara, güneşe aldırmadan asırlara meydan okurcasına mevcudiyetini sürdüren Yörükler arasında çok öne çıkmayan bir isim belki de bir unvan: Sümbül Hanım. Yörüklerin farklılığı sadece yaşam tarzlarıyla ilgili değildir.
Sümbül bir Yörük kızı ve hatunu olup, kendi halinde beylik görevi üstlenmiş olduğu şeklinde kanaat yaygındır. Silikleşen hatırasının ismi üzerinden iz sürüldüğünde Aydın İlinin Nazilli İlçesi Aksu Köyünde “Sümbül Konağı” diye anılan bir yer bulunmaktadır. İzmir İli Beydağ ilçesi Aktepe Köyü “Sümbül Kıranı” şeklinde bir kullanım bulunmaktadır. Her iki isim de aynı yer için kullanılmaktadır.
İsimleri birbirine benzediği hemen dikkat çeken Aksu- Aktepe köylerinin birbirine mesafesi yaya olmak üzere yarım saat kadardır. Her iki köy iki ayrı vilayetin [İzmir-Aydın], iki ayrı ilçenin [Beydağ-Nazilli] uzaklığıyla ters orantılı birbirine son derece yakın, yürüme mesafesinde yer almaktadır. Düğünleri, cenazeleri, eğlenceleri, sevinçleri, mutlulukları, üzüntüleri, tasaları, kederleri müşterektir. Her iki ilçenin geleneksel halk pazarı dahi Perşembe günüdür. Birbiriyle böylesine bütünleşen iki “Ak”, su ile tepeyi yan yana koymaktadır.
Bazı havalilerde Sümbül’ün yanına “Gız, Gelin, Ana, Kocana, Hatun, Hanım, Teyze, Hala” gibi isim unvanların eklenmesi yadırganmamaktadır.
Türklüğün teşkilatçılık anlayışı içinde Yörüklerin göçleri de belirli esaslar doğrultusunda yürütülürdü. Göç eden bireyin ya da toplulukların acıklı hikayeleri vardır. Yörükler ise sürekli göçmektedir. En küçüğünden en büyüğüne kadar her biri ocağın altına odun atarak harlı kalmasına katkı yaparlardı.
Kadınlar, gelinler ve kızlar da beslenme, şifa ihtiyaçlarını karşılamaya hazır bir halde hareket ederlerdi. Her hangi bir sorumluluk üzerine kalmayanlar da sahipsiz işleri kendiliğinden benimserlerdi.
Ayak bastığı yaylaların bıraktığı hatıralar, Türk kültürünün zenginliğini ortaya koyacak cinstendir. Ancak bunlar yazılı hale getirilemediğinden hafızalardan silinip gitmiştir. Nazilli-Beydağ-Kiraz ilçelerini ayıran dağlardaki yaylaların şahitliğindeki olaylar rüzgarların uğultusuyla boşluğa yuvarlanıp gözden kaybolmuşlardır.
Söz konusu üç şirin Batı Anadolu ilçesinin yaylalarında bulunan Sümbül Konağı, Yörüklerin ardında bıraktığı önemli bir hatıradır. Türk kültürünün yaşam tarzının unsurunu zihinlere kazımıştır. Buradan bir şahsı ya da aileyi değil obayı simgelemektedir. Belki de en önemlisi bütün bunların bir Yörük kadın merkezli olmasıdır. Böylelikle onların yaşam tarzındaki kadının yerini belirlemek, hatırlamak ve hatırlatma fırsatı da vermektedir.
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.