KONYA HABER
Konya
Açık
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3102 %0,23
48,8410 %0,44
4.870,01 % 0,27
Ara

“BANA NASIL DAVRANACAĞINIZI ÖĞRENECEKSİNİZ!”

YAYINLAMA:

Son yıllarda gördüğümüz, duyduğumuz ve artık sıradan haline gelen hadiselerden biri daha...

Yer: İstanbul'da bir ortaokul

Ara dönemde başka bir okuldan gelen bir öğrencinin başka bir öğrenciye akran zorbalığı yaptığını gören kadın öğretmen, zorbalık yapan öğrenciyi uyardı. Uyarıya sinirlenen öğrenci “Bana nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz” diyerek babasını okula çağırdı. Okula gelen baba, çocuğuna “Bu mu?” diye sorduktan ve evet cevabı aldıktan sonra koridorda gördüğü öğretmene saldırdı. Saldırganın tekme ve yumruklarıyla yaralanan öğretmen, ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Çocuğun kurduğu “Bana nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz” cümlesi ve velinin hiçbir şeyden habersiz yürüyen öğretmene yumruk atması, üzerinde haftalarca durulup düşünülmesi, konuşulması gereken bir konu. Fakat bu da diğer olaylar gibi sadece haber olarak paylaşılıp unutulacak. Zira kısa süre önce duyduğumuzda yüzümüzün kızaracağı, çocuklarımıza izletemeyeceğimiz haberleri artık sıradan bir olay gibi görüp, duyup geçiyoruz. Kısa süre önce “Yok artık, bu kadar da olmaz” dediğimiz nice hadise toplum için sıradanlaştı. Değer yargılarımızı kısa sürede birer birer kaybettik. Değerler kaybedilince değersiz bir toplum haline geldik.

Avrupa ve Amerika’dan ithal edilen bireyselleşme ve özgürlük masalları ile toplumdaki kul ve kamu hakkı bilinci, saygı, empati, merhamet, adalet gibi değer yargılarımız iğfal edildi. Kur'an'ın emrettiği iyiliği teşvik ve kötülükten sakındırma görevini yapamaz olduk. “Bir yanlış gördüğünüzde onu elinizle, dilinizle düzeltin” hadisini uygulamak zorlaştı. Herkesin üç maymunu oynaması isteniyor.

Artık bazı şeyleri kabullenmemiz lazım. Doğulu muyuz batılı mıyız karmaşası son yüzyıl başta olmak üzere birkaç yüzyıldır devam ediyor. Deve kuşu misali ne deve olup yük taşıyabiliyoruz ne de kuş olup uçabiliyoruz. Yönümüzü batıya döndük, batılı gömleği giyeceğiz dedik ama biçilen gömlek bize üç beden büyük geldi. Oysa aynı olay batıda yaşanmış olsa öğretmen darp eden velinin elinden çocuğu alınır, kendisi de uzun süreli hapse atılır. Zira orada herkes hakkını ve hukukunu bilir, hak aradığında devletinin yanında olacağının bilincindedir.

Batılı olacağız derken bizde maalesef görev ve sorumluluklar öğretilmeden hak ve özgürlükler öğretildiği için herkes kendinde her türlü hakkı görmeye başladı. Adalet mekanizmasına güven sorunu yaşandığı için haksızlığa uğrayan ya da uğradığını düşünen kişi adaleti kendi kuralları ile sağlamaya çalışıyor. Yapılan bir yanlışı gören vatandaş, devletinin yanında olacağına emin olamadığı için yanlışa müdahale etmiyor.

Öğretmen bile öğrencisini uyaramayacaksa ortada acilen irdelenmesi ve çözülmesi gereken büyük bir sorun var demektir.

Bu olayı münferit bir olay görmemek lazım. Yapanın yanına kâr kaldığı bir düzenden bahsediyoruz. Polis dâhil kamu görevlilerin darp edilebildiği bir düzende vatandaşın can ve mal güvenliği büyük tehlike altında demektir. Cezalar caydırıcı değil. Sorunlu insanlar patlamaya hazır mayın gibi aramızda dolaşmaya, 38 sabıkası olan suçlu 39.yu işlemeye devam ediyor.

Tek tek sinek avlamak yerine bataklığı kurutmamız gerekiyor. Bunun için de adalet ve eğitim sisteminde kaynağını tarihimizden alan köklü değişiklikler yapılması elzem haline gelmiştir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza daha mutlu ve huzurlu bir dünya bırakma sorumluluğumuzu tekrar hatırlamamız lazım.

Gerçi insan canını ve toplum sağlığını tehdit eden başıboş köpek sorununun bile yıllardır çözülemediği bir ülkedeyiz. Dolayısıyla bu tür istekler hayalden öteye gidemeyecek gibi görünüyor maalesef...

Olumlu adımlar atılmıyor değil elbette. Eğitim müfredatında güncelleme ve sadeleştirme yapılıyor. Bu güncellemenin neler getireceği, neleri değiştirebileceği önümüzdeki yıllarda daha net görülecektir. Olumlu ya da olumsuz konuşmak için henüz çok erken.

Ama şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki topluma faydalı insan yetiştirmeyi, toplumun değerlerini ve kültürümüzü öğrenciye benimsetmeyi hedef alan bir eğitim sistemini hâlâ kuramadık. Amerika ile imzalanan Fulbright anlaşmasının hâlâ yürürlükte olduğunu düşünürsek kolay kolay da kuramayacağız gibi görünüyor.

Ümitvar mıyız? Olmaya çalışıyoruz.

Üstad Rasim Özdenören'in dediği gibi “Hem bu deveyi güdeceğiz hem de bu diyarda kalacağız! Çünkü deve de bizim, diyar da.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *