KONYA HABER
Konya
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9467 %0,52
47,6723 %0,59
4.363,55 % -0,39
Ara

DUYARLILIĞA HAPSEDİLMEK VE SORUMLU HİSSETMENİN SUÇLULUĞU

YAYINLAMA:

Sezen Aksu’nun “bir çağ yangını” dediği yerde olabiliriz.

Kendimizi sorumlu hissetmek artık bir suçlanmayla birlikte işliyor. Neye karşı duyarlılık gösterirsek gösterdiğimiz o duyarlılığa hapsediliyoruz.

Belki her yer iyilik yapma fırsatıyla dolu ama yaptığımız her iyiliğin karşılığı bırakın ödülü zaman zaman bedeli ağır biçimde ödenen negatif reflekslerle karşılanıyor.

Sivil toplum artık neredeyse son nefesini vermek üzere.

Bir amaç için birliktelikler nedense bir tehdit olarak algılanıyor.

Başkalarının acısını konuşmak bir kovuşturma sebebi.

“Ona” ait olmayanın övüncünü paylaşmak sert bir eleştiri gerekçesi.

Sanki artık ne birbirimizin yarasına bakıp onu sağaltmanın yollarını aramamalıyız, ne de “ondan” olmayana övgüler düzmeliyiz.

Bir şefkat kırıntısı, “şu ağaca dokunma” demek, bir köpeğin başını okşamak, yere atılmış bir çöpü çöp kutusuna atmak neredeyse küçük düşürücü eylemler olarak görülmeye başlandı.

İmecenin ortasına adeta bir el bombası atıldı.

Hepimiz birbirimizden şüphe etmeye başladık. Hepimiz birbirimize kaygıyla bakıyoruz. Söylenmemiş, yapılmamış şeyler bir yılan gibi ortamızda yatıyor ve biz ne söylemeye, ne yapmaya cesaret bulamıyoruz.

Korku, ayıplanmayla, ayıplanma insanın kendi kendini suçlamasıyla karışmış durumda.

İhtimal böyle yönetmek çok kolay olsa gerek.

Duyarlılığı hapset, sorumlu hisseden suçluluk duygusuna kapılsın, herkes kendi kabuğuna çekilsin, hayat böyle sürsün.

İnsanları iyi niyetinden vurmak, samimiyetinden şüphe ettirmek, yardımseverliğini suiistimal etmek, dürüstlüğünü iğfale uğratmak…

Bazen kendi kendime “dönülmez akşamın ufkunda mıyız?” diye sormuyor değilim. Çünkü böyle bir durumun sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Bazı şeyleri yok ettiğimizde yerine konmuyor. Ancak şu da bir gerçek: Ekonomik kriz ne kadar derinleşirse ahlaki ve etik değerler de o kadar yozlaşıyor ama bundan daha önemlisi derin bir duyarsızlık kölesine dönüşüyor insanlar. Sonunda öyle bir yere geliyoruz ki “göze göz dişe diş!”.

Günümüzde geldiğimiz nokta çok da hayra alamet değil ama galiba dip yapmadan da bazı şeyler hissedilmiyor, düzelmiyor, düzeltilmiyor…

Söz aramızda, en zenginlerle en fakirler arasında her zaman garip bir benzerlik de var.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *