KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3324 %0,25
48,7433 %0,45
4.854,54 % -0,05
Ara

BİR TROMPETİN ÖLÜMÜ

YAYINLAMA:

Cioran bir ulusun bandolara artık tepki vermediğinde söneceğini ifade eder ve “Gerileme trompetin ölümüdür” der.

Burada trompeti bir eğlence enstrümanı olarak alıyorum. Trompetin ölümü demek eğlencenin ölümüdür.

Eğlenceyi kaybettiğimizde her şeyi kaybediyoruz. Mutlu olmanın ayıp, sevinmenin günah, eğlenmenin cehennemlik suç olduğu bir coğrafyada hayat asık suratlı değil mi?

Bir toplum eğlencesini nasıl kaybeder?

Ya da eğlenmek nedir, ne için eğlenilir, ne elde edilir?

Eğlence bir sosyalleşme biçimidir. Osmanlı döneminde başta düğün alayı ve ölüm taziyesi olmak üzere, tekke, imarethane (aşevi), hamam, lonca, sürek avı, kıraathaneler, meddah, zenne, tiyatro (karagöz), meyhaneler, kerhaneler, keşhaneler, yemek davetleri, sünnet, okula başlamak, mezuniyet, hatim, mukabele, hafızlık, kandiller, mevlidler… cemiyette topluca bir araya geldiğimiz veya münferiden gerçekleştirilen eğlencelerimizdir. Eğlence derken yanlış anlaşılmasın, hastalık, ibadet, tahsil, geçim derdi dışındaki hayatımızı kastediyorum.

Cumhuriyet dönemindeyse önce kahvehane, sonra radyo, tiyatro, gazino, sinema (yazlık sinemalar), randevu evi, pavyon, gazino, lokanta (esnaf dahil), dernek/vakıf, mezuniyet, lunapark, sirk, stadyum, tv, arena, kütüphane, avm, spa, outdoor, camping, av, spor, ana okulu, üniversite kantini, okul/şirket kulüpleri, fuar, panayır/festival, restoran, kafe ve günümüzde internet kafeler, internet pornosu, yanı sıra web surfing, sosyal medya, evde bingo oyunları başta olmak üzere eğlenceler, altın günleri, bireysel olduğundan çok kolektif eğlenceler arasındadır… Gelecekte insanların nasıl eğleneceğini de eğlenceli buluşları belirleyecek.

Burada eğlencenin tarifini yapmayacağım. Eğleniyorsanız tarifi de içindedir. Ancak eğlencenin hem bireysel hem de toplumsal olana katkısının büyük olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Son yıllarda öncelikle neyi kaybettiğimize bir bakın.

Burada iki kitabı gündeme getirmek istiyorum. İBB yayınlarından çıkan İstanbul Eğleniyor (1870-1955 Cilt 1) adlı kitap. Diğeri Hovarda Alemi isimli çok ilginç bir kitap. İstanbul Eğleniyor kitabının yazarı kısa süre önce kaybettiğimiz değerli akademisyenlerimizden Prof. Dr. Özlem Kumrular.

Eğlenceyi faziletler, asık suratlılığı kusurlar arasında yerleştirmek gerekirken, gülmenin insanın başına felaket getireceği, eğlenmenin günah olduğu, zevk almanın cehennemliklerin tabiatında bulunduğu söylemleri kendi içinde tutarsız. Çünkü eğlenmek tabiatımızda var.

Eğlencesizlik daha beterin fanatizmi.

İt kopuk takımının eğlencesizlik mitosu benimsenirse bir katliama veya daha kötüsü yeni bir dine hazır olmak gerekir.

Bir zamanlar trompetler canlıydı, çalardı, biz güler, eğlenir, dans ederdik. İnsanların meydanlarda göz kamaştırıcı eylemleri olurdu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *