ZİRVELERİN GÖLGESİNDE KAYBOLAN EZGİLER
Bir zamanlar şarkıları dinlemekle kalmaz, yaşardık. Evet eskiden müzik günümüzdeki gibi kolay tüketilmiyordu. Sevdiğimiz bir şarkıyı dinlediğimizde yaşadığımız o mutluluk…
Ebeveynlerin hemen hemen hepsi yeni nesil çocukların her şeyi kolay elde ettiği için mutsuz ve doyumsuz olduğundan yakınır ya, işte bu durum sanırım artık birçok şekilde karşımıza çıkmakta…
Dijital çağ, bilgi çağı, yapay zeka derken, sanki bizlerde birer mekanik canlılar haline dönüşüverdik. Evet eskiden kaset saran bir nesil vardı, istediği şarkıyı tekrar dinlemek adına verilen çabalar vardı…
Günümüzde ise;
Atla tuşu belki de en sık kullandığımız düğme haline geldi. Kendi hazırladığımız listelerin yerini müzik platformlarının hazırladığı listeler aldı. Bunların tüm dünya müziklerine ulaşmak için güzel bir sistem olması gerçeği kaçınılmaz ama insanoğlu işte…
Bilinçsiz tüketimi maalesef müziğe de uyguluyoruz. Sıkılana kadar beğendiğimiz bir şarkıyı dinliyoruz, zirvelere çıkıyoruz sonrada adını anmıyoruz. Belki de günümüz popüler müziğinin ortaya çıkma sebeplerinden biride budur…
Eskiden dinlediğimiz her tarzda usta isimler, özenle yazılan şarkılar vardı. Şimdi elektronik bir alt yapı sanki hepsi birbiriyle aynı, üzerine yazılmış duygusuz sözler ve hatta söz yerine yazılan garip ifadeler.
Ne yazık ki, bu şarkıları gençler belki eğlenme amaçlı dinleyip, internet ortamında yayarak zirveye taşımaktalar. Peki ya sonra… Minicik çocuklar ağızlarında anlamlarını bilmedikleri argo tabirlerle şarkılar öğrenip söylüyor. Büyüdüklerinde geçmişte dinledikleri şarkıları böyle hatırlamaları üzücü olacak gerçekten. Kişilik gelişimlerine olan etkilerinden bahsetmiyorum bile.
Peki neden iyi müzisyenlerin yerini elektronik altyapılı, kolay hazırlanan, kullan at parçalar aldı?
Artık şarkı yaratabilmek için; sesin güzel olsun olmasın, güzel enstrüman çal veya çalma fark etmez. Sistemi biraz anlıyorsan cıstaklı bir alt yapı hazırla, yüzeysel sözlerle süsle, tüketim odaklı bir dans müziği hazırla yeterli…
Dijital platformlar, küresel bir müzik tekeline hizmet ederken dinleyicinin seçimlerini bu tarz müzikleri öne çıkararak kötü etkileyebiliyor. Popüler listeleri belirleyen algoritmalar ve büyük müzik şirketleri sayesinde sadece belirli türler ön plana çıkarken, yerel ve bağımsız sesler ise görünmez hale geliyor.
Bu tek tipleşmiş yapı, ne yazık ki yetenekli müzisyenlerin üretim isteğini azaltıyor ve onları sessizliğe itiyor. Sanatsal derinlikten yoksun, içi boş kalıplarla bezenmiş, birkaç tekrarın ötesine geçemeyen, şarkıların müzik listelerinin zirvesinde olması, çağımızın estetik algısındaki değişimin en çarpıcı göstergelerinden biri ve bu şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücü de oluyor.
Bahsetmeye çalıştığım aslında bir döngü, bizim kolay tüketip sıkılmamız, bize sunulan hizmetin kolay ve basit üretilmesine neden olmakta. Gençlerimize kültürel değerlerimizi, yöresel müziklerimizi, kültürümüze ait enstrümanlarımızı, aşıklarımızı, ozanlarımızı, müzik alimlerini ve eserlerini dinleterek ve öğreterek müzik tercihlerini daha kaliteli bir hale getirmek mümkün.
Sanatımızı, müziğimizi kurtarırsak daha mutlu bir toplum yaratabiliriz.
“Unutmayalım ki müzik ruhun gıdasıdır.’’