KONYA HABER
Konya
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9157 %0,77
47,9224 %1,05
4.383,41 % 0,12
Ara

İYİMSERLİĞİN YETMEDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

YAYINLAMA:

Sorunlar parçalanamıyor, çözümlerin hemen hepsi son derece kafa karıştırıcı ve her geçen gün büyüyen bir sorunlar yumağı çepeçevre insanlığı sarıyor.

İklim değişikliğiyle insanların ve toplumların varoluş ve yaşayışlarındaki değişim sanki bir birini tamamlıyor.

Başta kirli bir enformasyon ve bu kirli enformasyon karşısında yönetimlerin son derece sert ve ucu açık kararlar alarak özgürlükleri kısıtlaması. Asıl sorun belki de budur: Yani sorunu göstermemek için bütün çözüm yollarını da sert bir yönetim anlayışı ile kapatmak.

Görmezden gelmenin asıl körlük olduğunu bilmeyen yoktur.

Görmezden gelmenin bir süre sonra sorunları daha da büyüteceğini ve artık çözemeyeceğimiz bir noktaya getireceğini de bilmeyen yoktur.

Belki de bu durum Ortadoğu yönetim biçimlerine has bir olgudur: Bir iktidar kendi yetersizliğini kapatmak için şiddete, sansüre ve kirli bir enformasyona kendisini kaptırıyor. Toplum ve bireyler de öyle…

Sorumlunun peşinen ilan edildiği her yerde hayat bir önyargı yaşamıdır.

İnsanlar bir anda yer değiştiriyorlar bazı insanların kararlarıyla: Masumken bir anda suçlu olabiliyorlar. İyiyken bir anda kötü olabiliyorlar…

Sürekli düşman üreten bir sistemde iyimserliğin korunması imkânı da har geçen gün daha da zayıflıyor. Güvenebileceğimiz, devleti devlet yapan, iktidarı iktidar yapan bütün kökleşmiş mümkünler yerini bilmediğimiz, kirli olarak kendi varlığını dayatan şeylere bırakıyor veya bıraktırılıyor.

Vasatlığın iktidarı her artık şikâyet edilecek noktayı da geçmiş durumda ama bu olağanüstü durum karşısında bir çözüm yolunu geliştirebilecek nitelik de hemen hiçbir yerde görünmüyor.

Kendimize dönelim”, “kendi dünyamızı yaşayalım” dediğimiz yerde hiçbir pratik ve yaşam deneyimi olup bitenleri bizden uzaklaştırmıyor aksine hemen her türlü olumsuzlukla zehirli bir vatuzla yaşıyormuş gibi yaşamak zorunluluğunu tecrübe ediyoruz.

İnanılması güç olan iyimserliğin nasıl olup da yetmediği o eşik!

Yozlaşmanın köleliğine bu derece aşkla bağlı olmayı anlayabilmek sadece güçlü bir muhakeme, saf bir bilgi, sağlam bir kültür gerektirmiyor asıl cesaret gerektiriyor. İnsanlar, toplumun bazı kesimleri, iktidar veya muhalefet kararsız bir fırtına gibi; kendi yaptıklarıyla ilgili söylenen her doğru veya bulunan her çözüm yolu karşısında her şeyi bir anda yıkabilecek potansiyeli barındırıyor ve yıkıyor da.

Doğruyu dürüstçe istemeyenin, gerçeği bütün çıplaklığıyla kabul etmeyenin, bilinçli bir görmezden gelmenin hiçbir cezai karşılığı olmayan yıkıcı hazzı karşısında iyimserlik, samimi, umutlu, tutarlı, inançlı, kararlı ve vaat edilmiş o sahici hedefe odaklı hangi güçlü yanıyla karşı koyabilir ki?

Bitip tükenmek bilmeyen bir iyi niyet ve umut da bir hastalık biçimi değil mi artık?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *