Toplumsal Çöküş 3: Aile Yapısının Yozlaşması
Aynı Evde Yabancılar
Bugün pek çok evde aynı çatı altında yaşayan insanlar, birbirine yabancılaşmış durumda. Anne-baba iş yoğunluğundan çocuğuna vakit ayıramıyor. Çocuk ekranların büyüsüne kapılmış, sanal dünyalarda kayboluyor. Evde sohbet yok, göz teması yok, ortak değer yok. Herkes kendi köşesinde, kendi cihazına gömülmüş.
Sahi, aynı evin içinde birbirimize ne kadar dokunabiliyoruz?
Sevgi Yerine Çıkar
Eskiden aile bağlarını ayakta tutan şey sevgiydi, fedakârlıktı, sadakatti. Şimdi ise ilişkiler daha çok çıkar, menfaat ve hesap üzerine kuruluyor. Birbirine tahammül edemeyen çiftler, gösteriş uğruna sahte mutluluk pozları veriyor. Çocuklar ise bu yapaylığın ortasında savruluyor.
Boşanmalar arttı, evlilikler zayıfladı. Aile dediğimiz kavram, yalnızca bir “kağıt üzerinde birliktelik” gibi algılanmaya başladı. Oysa aile, sadece aynı soyadı taşımak değil; merhameti, güveni ve sorumluluğu paylaşmaktı.
Kültürün Aşınması
Televizyon dizileri, sosyal medya ve popüler kültür; aileye dair algılarımızı hızla dönüştürdü. Sadakat küçümsendi, sabır değersizleştirildi, tüketim ve zevkler merkeze alındı. “Anında haz” mantığıyla yetişen bir nesil, fedakârlığın kıymetini nereden bilecek?
Aile, kültürün en güçlü taşıyıcısıydı. Ama kültür aşındıkça, aile de çözülüyor.
Çocuğun Kaybolan Dünyası
Ailenin yozlaşmasının en ağır bedelini çocuklar ödüyor. Sağlam bir aile yapısı çocuğa özgüven, vicdan ve sorumluluk kazandırırdı. Şimdi ise çocuklar sevgisizliğin, ilgisizliğin ve kargaşanın ortasında büyüyor. Sonra da soruyoruz: “Bu gençler neden böyle oldu?”
Cevap çok basit: Çünkü biz onları köklerinden kopardık.
Umudu Onaran Aileler
Yine de tüm bu tabloya rağmen hâlâ umudu taşıyan aileler var. Zorluklara rağmen birbirine kenetlenen, sevgiyi alışkanlık haline getiren, çocuğunu ekranlara değil hayata bakan gözlerle büyüten aileler… Onlar toplumun geleceği için sessiz bir umut ışığı.
Çünkü biliyorum ki bir toplumun kurtuluşu, fabrikalarda, meclislerde ya da ekranlarda değil; evin içindeki sofralarda, anne-babanın çocuğuna verdiği sevgide başlar.
Ve kendime şu soruyu soruyorum:
Biz ailemizi koruyamazsak, toplumu hangi temelin üzerine inşa edeceğiz?