DİBİ GÖRDÜK

Bazen sahada top adeta senden kaçar. İki pas yapamaz hale gelirsin. Adımların ağırlaşır, sesin kısılır ve defansın yetmez. Bir metre önünde olan biteni görürsün ama beynin sana o müdahaleyi yaptıramaz. Ne yapmaya çalışırsan çalış, olmaz! İşte futbolda oyunun dip noktası burasıdır. Tabii dibi görmeyi bitmek olarak görmek yanlış olur. Oyun olarak düşeceğin daha aşağısı yoktur çünkü artık korkun yoktur ve kaybedecek bir şeyin de… Çünkü dibi gören herkesin tecrübe ettiği şey şudur: Artık tek yön yukarıdır. Konyaspor-Kocaeli maçını milli takımımızın İspanya hezimetine benzettim. İspanya maçında yenilen 6 gole rağmen, sonrasında yapılan 2 maçta atılan 10 gol!

Konyaspor, Recep Uçar geldiğinden beri oyun olarak en kötü maçını sergiledi diyebiliriz. Bu maçı “kadromuz eksikti, Anadolu takımıyız, kısıtlı imkânlarımız var, kadro genişliği ve kalitemiz ona göre” gibi bahanelere sığınmadan anlatmak gerekiyor. Kendisine ve oynatmak istediği sisteme saygı duyduğum Recep Hoca ile eleştirilerime başlamak istiyorum. Futbol literatüründe Ömer Üründül ile özdeşleşen “bloklar arası bağlantı” tam da bu maç için güzel bir tamlama olabilir. Hocam, elinde Marko yok ve son dakika yerine oynayacak Ufuk da sakatlandı. Sen, Pedrinho ve Morten ile ancak bir Marko elde edebilirsin ki o da 90 dakika bir kişi eksik oynamak anlamına gelir.

Bu tercih ile Melih de performans olarak düşüşe geçmiş gibi görünüyor. Yani bir eksiğe karşı üç eksiklik; büyük bir handikap! Takım kaptanları çıkamaz, çıkarılamaz diye bir algı olmadığını düşünüyorum.

Her ne kadar düzgün ayaklı, asist ve duran top özelliği olsa da Guilherme’nin bir hafta dahi olsa dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Konyaspor orta sahaya Bazoer, Bardhi ve Melih ile başlasa en azından top yapar, pas bağlantıları kurardık. Tamam, Bazoer stoperde büyük hatalar yapıyor, antrenmanlarda çalışmayı sevmiyor olabilir ama en azından orta sahada kullandığınızda hatası telafi edilebilir.

En azından geçiş döneminde kullanılabilir diye umuyorum. Konyaspor tarihinde en iyi 3 sol bek kim diye sokağa çıkıp sorsam, Guilherme Sitya’yı bu isimler arasına koymayan olmaz sanırım. Ancak sezon başından beri süregelen performans düşüklüğü nedeniyle, en azından bir hafta dinlendirilmesi gerektiği görüşünü savunuyorum. Zira kaptanlar kesik yemez diye bir ayrıcalığımız yok!

Calusic geldiğinden beri bir adım ileriye gidemeyen bir arkadaş. Oynadığında Uğurcan’ı mumla arıyoruz. Devre arası transfer döneminde stoper alınmalı. Tabii Jevtovic’in mevkiini de es geçmemek gerekiyor. Bosna ve İskandinav pazarında bolca, uygun fiyata bulabiliriz. Morten, geldiği takımda sevilen ve geri gelmesi için taraftar tarafından baskı yapılan bir oyuncuydu. Nedense saman alevi gibi… Göztepe maçında oynadığı kısa sürede ağzım açık izlemiştim.

Dün birçok oyuncu gibi yok hükmündeydi. Ndao ya bu arkadaş adam eksilten, oynadığı kanadı duman edem bir adamdı. Tamam skor katkısı oluyor ama bazen çok düz kalıyor. Bizim bir Ştefanscu vardı sahi ne oldu ona? Pedrinho, bir hoca bu oyunla sana 90 dakika nasıl sabreder anlamakta zorlanıyorum. Hele o penaltıyı bir kaçırsan çok daha ağır şeyler yazabilirdim. Bu takımın penaltıcısı Bardhi ise, o topu bırakacaksın! Melih tamamlayıcı bir oyuncu ve önündeki iki oyuncunun performansı kötü olduğunda enerjisini 90 dakikaya yayamıyor ve tükeniyor. Bu kadar kötü senaryo yazdık, bir de karşı tarafa bakalım. Selçuk İnan, saygı duyulması gereken teknik direktörlerden. Bir sistemi olan, takımları kilitlemeyi çok iyi yapıyor. Bunun örneğini Antep’teyken yine bize karşı göstermişti. Tamam sen eksiksin de onlarda tam kadro değil!

Kabul edelim, Konyaspor’u çok güzel kilitlediler. İstediği oyun düzenini tamamen uygulamayı başardılar. Golü bulmasak maç, inanın 5-6’ya gidebilirdi. Konyaspor, Kocaelispor’a yenilmedi aslında; kendi kendine yenildi. Bu kadar çok eksik oyuncudan 3 puan almayı bekleyemezdik. Konyaspor, yazının başında söylediğim gibi oyun olarak dibi gördü. Artık yukarıya tırmanmaya başlaması gerekir. Aslında ellerinde çok güzel bir fırsat var. Çarşamba günü oynanacak olan Beşiktaş maçı… Bu maçı kazanmak, bir anlamda Galatasaray’ın Liverpool galibiyeti etkisi yapabilir. Karşılaşmanın ilk yarısında ceza sahası dışından şut dahi atamayan, topa sahip olmayı bırakın, 150 başarılı pas yapabilen, topu 1 dakikadan fazla ayağında tutamayan bir Konyaspor vardı. Maç 1-3 olduğunda yenilen kontralardan unutulmaz bir hezimet gelebilirdi. Dediğim gibi, neyse ki 2. golü bulduk da Kocaeli geriye çekildi. Bu, kabul edilebilecek bir mağlubiyet olmasa da, bu kadar kötü oyuna rağmen Umut son dakika o golü atsa, puan almayı başarmış olacak ve belki de birçok şeyin üzeri örtülecekti. Bazen mağlup olmak da güzeldir. Ayaklarınızın yere sağlam basması ve ne olduğunuzu görebilmek için. Bakın, skor yazarı olmadım hiçbir zaman. Bu bahsettiğim, kazanmak ya da kaybetmekle alakalı değil. Oyun, mücadele, hırs… Hiçbir şey göremedim.

Ya, ilk yarı gol beklentisi 0.04 olabilmesinin açıklaması var mı? Çarşamba günü bu lekeyi temizleyeceklerini umuyorum. Son sözü federasyona ve hakemlere ayırdım. Mağlup olmamıza rağmen hakem son derece güzel maç yönetti. Mağlubiyette alıştığımız şekilde payı yoktu. Bu şekilde mağlup olsak da doğru düdükler çaldıklarında alkışlıyorum.

Gelelim federasyona. Arkadaş, 21 blok kapatmak nedir? Ne duydunuz, ne gördünüz de 21 tane bloğu kapatma ihtiyacı hissettiniz? Kusura bakmayın, adil değilsiniz! 42 bin kişilik stadyumda bireysel olarak 100 kişinin söylediği sözden 21 blok nasıl sorumlu tutulabilir?

Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş için aynı yaptırımı yapabilir misiniz? Tüm ülkeyi futbola küstürdünüz. Maç izlemeye gelene de hak etmediği şekilde siz cezalandırıyorsunuz. Sisteminiz kokuşmuş…

Maçın Sözü: Dip, battığın yer değil; kalkmazsan gömüldüğün yerdir.