KONYA HABER
Konya
Açık
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,2046 %0,25
48,7843 %0,46
9.042,66 % 1,78
Ara
yazar
Nalçacılılar Taraftarlar Derneği Seydişehir Başkanı
Tüm Yazıları

POZİSYON YOK, RUH HİÇ YOK!

YAYINLAMA:

Küçük bir kereste atölyesiydi burası. Aynı ekip, aynı masalarda, aynı talaş kokusunun içinde çalışıyordu. Usta Recep artık yaşlanmıştı; elindeki keser titriyor, gözleri metreye yetişemiyordu. Ama o olmazsa, sanki atölyenin ruhu da eksik kalacaktı. Her hatayı o kapatır, her eksik ölçüyü o düzeltirdi. Bir gün yeni bir usta geldi — genç, hevesli, kendi yöntemleriyle iş yapmak isteyen biri: Çağdaş Usta. Çıraklar önce umutlandı, sonra çekindi. Recep Usta sessizce kenara çekildi. İlk günler işler aksadı; tahtalar ölçüyü tutmadı, sesler birbirine karıştı. Ama sonra herkes fark etti ki mesele kimin daha iyi kestiği değilmiş; mesele tahtaların aynı ritimde kesilmesindeymiş. Bir sabah, genç usta eline planı aldı, herkesin işini tek tek izledi. Kim nerede eksik, kim nerede parlıyor, anlamaya çalıştı. O günden sonra atölyede sesler yeniden uyum buldu. Kimi hâlâ eski ustayı özlüyordu, kimi yenisine güvenmeyi deniyordu. Ama herkes biliyordu: Tahta, tek bir elin değil; tüm ellerin emeğiyle şekil alır.
Tıpkı bu atölye gibi, Konyaspor’un da yeniden ritmini bulması gerekiyor. Konyaspor kadrosunun Süper Lig seviyesinde olmadığını, iyi bir on bir olduğu hâlde kulübede ciddi sıkıntılar yaşadığımızı ve bu kadrodan Recep Hoca’nın maksimum puanı aldığını defalarca söylemiştim. Bazı insanlar ağzıyla kuş tutsa da kendilerini sevdiremeyip hak ettikleri değeri göremezler. Ancak öyle insanların kalitesi, gidince anlaşılır. Recep Hoca’nın kalması gerektiğini savunanlardandım. Fakat o devir bitti.
Şimdi Çağdaş Hoca ile yeni bir maceraya atıldık. Artık eskiyi konuşmanın Konyaspor’a bir faydası yok.
Yine de bu değişimde yönetimin kendi geleceği açısından büyük bir hata yaptığını düşünüyorum. Çünkü alınan her kötü sonuçta ibre sadece birkaç oyuncuya ve Recep Hoca’ya dönüyordu.
Tabiri caizse, Recep Hoca tepkileri sünger gibi çekiyordu. Artık bu tepkiler doğrudan yönetime yönelecektir. Çağdaş Atan’ı ilk maçından eleştirmek haksızlık olur, hele ki dört günlük bir zaman diliminde... Fakat hocam, insan şöyle eline tableti ya da bilgisayarı alır, en azından özete bir bakar: “Kim ne yapmış?” diye. Kimseyi, hiçbir takımı  küçümsememek gerekir. Ama böyle toplama, evinde galibiyet alamamış bir takıma bu şekilde mağlup olmayı da sindirmek de kolay değil.
Hadi geçtim özeti; artık her şeyin istatistiği, verisi var. Ya biri demedi mi: “Jin Ho bu takımın son dönemde parlayan yıldızı, ona kesik atmayalım.” diye?  Bazen yokluklar, bazı oyuncular için fırsattır.
Bingöl maçında izlediğimiz ve çok beğendiğimiz Utku, Konyaspor ve Türk futbolunun geleceği açısından verilen bu fırsatı en iyi şekilde kullandı. Keşke Calusic yerine Ahmet Tırpancı oynasaydı. Zira ben kendisinin profesyonel bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum. “Halı sahada bile oynatmam.” dersiniz ya, öyle bir yetenek… Genç Ahmet oynasaydı keşke.
Konyaspor’un artık sol bek mevkii için kaptanıyla oturup kendisine teşekkür etme vakti geldi. Uzun zamandır o bölgede sorun yaşamamamıza neden olan kaptan artık yaşlılık sinyalleri veriyor.
Orta açma, top kesme, pas arası ve duran toplar gibi ekstra yetenekleri varken, şimdi ne oynadığı konusunda kendisinin de pek fikri yok gibi. Bu sezonu tecrübeyle götürüyor; ancak ne top kesebiliyor, ne orta açabiliyor. Üstelik fizikli oyunculara karşı çok zorlanıyor. Pedrinho’ya Arap Yarımadası’ndan teklif geldiği gün keşke gönderilseydi. Eskiden bir şut çeker, gol ya da asist katkısı verirdi. Şimdi o da yok. Morten tam anlamıyla “bal yapmaz arı.” Koşuyorsun, mücadele ediyorsun ama skor katkısı yok, maça etki yok; sadece koşuyorsun. Aslında sen görev adamısın; sana ne yapman gerektiği söylenecek, sen onu yapacaksın. Ne fazlası, ne eksiği… Sorumluluk ve risk yok. Takımı Aykut Kocaman yönetse, her maçın banko on birinde olurdun.  Konyaspor’un üzerinde ölü toprağı var derler ya; tam olarak öyle bir silkelenmeye ihtiyacı var. Aslında elinde bir fırsat da var: Antalya maçı. Bu maçta alınacak galibiyet şehri ve takımı kendine getirecektir. Çağdaş Hoca’nın takımı tanıması açısından bu milli ara çok iyi oldu. Adil ve Uğurcan dönecek, arkalarında da kapı gibi Utku var. Hocam, senin yerinde olsam ilk bölümde maksimum puan almaya bakarım; çünkü sen sistem hocasısın. Takım oturana kadar mağlubiyetler anlaşılabilir ama sayısı artarsa sorgulama başlar. Tavsiyem: önce puan odaklı, sonra sistem odaklı ol. İstatistik olarak Konyaspor bu sezonki en kötü maçını oynadı. Ortada kabul edilebilecek tek bir hareket bile yoktu. Olumlu anlamda sadece Utku dikkat çekti. Konyaspor böyle ruhsuz bir oyunu bu sezon görmemiştik. Sıfır pozisyon, isabetsiz ortalar , dağlara taşlara giden şutlar. Sabredeceğiz… Hocaya güvenip destek olmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.
Bekleyip göreceğiz, hayırlısı.
Maçı sözü: Dipte değiliz, ama yerimiz de rahat değil.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *