Hangi Optimal
“Maaşına zam yapılacağına dair hiçbir umut yoktu...”
Nikolay Gogol- Palto
Palto, ekonomik dengesizliklerin bireyi nasıl görünmez, güçsüz ve kaderci hâle getirdiğini gösteren ünlü bir Rus hikâyesidir.
Optimal seviye” gibi kavramlar ekonomide denge arayışlarıyla ilgili bir kavramdır.
Biten Keynes, yorulan Monetarizm, tatile çıkan Neo-Klasikler ’in ardından sunulacak yeni model: “Optimalizm “ gibi görünüyor…
Geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Işıkhan’ın "Komisyondan hem çalışanlarımızın refahını koruyan hem de işverenlerimizin üretim ve istihdam gücünü gözeten optimal bir seviyenin ortaya çıkacağına inanıyorum" sözlerinin ardından çok konuşulacak ekonomide yeni bir kavram daha kazandık “optimal zam”
Az da olsa Finansal Okuryazarlığı olanlar bilirler ki “ekonomik tutarlılık” denilince akla gelenler arasında; reel ücretlerin arttığı, çalışanların alım gücünün yükseldiği, enflasyonun altında kalınmayan ekonomik durumlar gelecektir.
Optimal zam açıklaması ümit ederiz ki “Nominal umut” artışına dönmez… Yapılan artışlar çalışanların alım gücünde bir önceki maaş gelirlerine göre ileriye değil geriye doğru gidecekse yapılmak istenenin psikolojik denge olduğu da anlaşılacaktır.
Yunancada ekonomi ev idaresi /tasarruf yönetimi olarak ta tanımlanır. Dünyada yaşanan ekonomik krizler aklı, iradeyi, ahlakı etkileyen krizleri de doğurmakta. Algıların olguların önüne geçtiği ekonomilerde, algılar değişse de yaşanan gerçekler değişmeyeceği için yaşanan/yaşanacak krizlere çözüm üretilmesi de hayalden öteye geçmeyecektir.
Çalışanlar yapılacak zamla ilgili şu soruyu yöneltebilirler:
— “Bu optimal zamla geçinir miyim? Alım gücüm bir önceki maaşıma göre artacak mı? ”
Ekonomiden sorumlulardan gelecek cevap:
— “Geçinmek optimal değil, idare etmek optimal.” Şeklinde bir gerçekliğe sahip olacaksa ümitlerde boşa çıkacaktır.
Optimal kuralı ile ilgili ufak araştırmalar yaparsanız karşınıza şöyle bir durum çıkacaktır:
İktisatta bireysel kazancın, politikada birey ve grup tercihlerinin ahlâkî ve hukukî sınırını belirleyecek uygulamalar ve buna yönelik atılacak adımlar vb.
Bu kavram üzerine konunun ekonomik yönden uzmanları çok şeyler söyleyecek olmakla birlikte en azından üzerinde sorgulama yapabileceğimiz bir kavramla daha karşılaşmış olduk.
Toplumlar farklılıklarda tevhid anlayışına aykırı olmayacak şekilde birleştikleri ölçüde mutlu ve huzurlu yaşarlar. Toplumlarda doğal süreç içerisinde farklı inanç ve düşüncelere bağlı olarak anlaşmazlıklar, çıkar çatışmaları hedef ve amaç farklılıkları olacaktır. Bu tür durumlarda herkesin tercih, tavır ve davranışlarını diğerlerinin durumlarında dezavantaj medyana getirmeyecek şekilde pratiğe geçir(il)mesi ancak optimal düzenlemelerle olacaktır. Sayın Bakanın bahsettiği optimal seviyeden anlaşılacak ta bu olsa gerek.
Hedonik mutluluğun yerine (bireysel mutluluk), ödomonik mutluluk (toplumsal olan nihai mutluluk) isteniyorsa doğru manada optimal seviyeyi yakalayacak uygulamalar hayata geçirilmeli diye ümit ediyoruz.
İnsanı ekonomiye değil, ekonomiyi insana bağlayan bir dine mensup olarak ta ekonomik sorunları doğru okuyacak ve çözecek birikime de sahip olduğumuzu hatırlayarak ta işe başlamak gerekiyor. Çünkü hem ticaret hem de faizi helal sayan Kapitalizm, türlerine göre kısmen de olsa ticaretle birlikte faize farklı kısıtlamalar getiren sosyalizmin ve diğer sayılacak her türlü “…izm” ler kanayan toplumsal yaralara ve ekonomik krizlere çare olamamışlardır.
Ekonomik ve kültürel optimallik konusu da işin içine girince hangisinin tercih edileceği de ayrı bir tartışmaya neden olacaktır.
Tarih sahnesinde ‘’siyasi, iktisadi, kültürel emperyalizme’’ karşı kendi toplumuna özgü, aidiyeti, kimliğine uygun çözüm önerileri ve alternatif programlar üretemeyen hiçbir ülkenin ahlaki, kültürel, iktisadi ve siyasi bakımdan bağımsız olduğuna şahit olunmamış, farklı dönemlerde ekonomik buhranlar karşısında büyük mücadelelerle elde ettiği kazanımları çok kolay kaybettiği de görülmüştür.
Fiyatların uzun sure sabit tutulması mümkün olmadığı gibi, emeğin değerini de dondurmak mümkün değildir.
Optimal seviyeye bakışımız ne olmalı?
Öncelikler arasında üretilen mal ve hizmetlerin bol, kaliteli ve ucuz sağlanması yönünde adımlar atılmalı. Buda kazanılan ücretlerin doğrudan alım gücüyle ilgili bir durumdur.
Optimal Seviye Ne olmalı sorusunun cevabı içinde kadim kaynaklarımıza kulak verelim:
"Bir kimse bizim işimize tayin olunursa, evi yoksa ev edinsin; bekarsa evlensin; hizmetçisi yoksa hizmetçi ve biniti yoksa, binit edinsin. Kim, bunlardan fazlasını isterse o, ya emanete hıyânet eder veya hırsızlığa düşebilir" (Ebû Dâvud, Imâre, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 299).
Beşinci Raşid Halife Ömer b. Abdülazîz (ö. 101/720) işçi kesimine şöyle seslenmiştir: "Herkesin barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana karşı yararlanacağı bir atı ve ev için gerekli eşyası olmalıdır. Bu imkânlara sahip olmayan kimse borçlu (gârim) sayılır ve zekât fonundan desteklenir" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, Nşr. M. Halil Hurras, Kahire 1388/1968, s. 556).
Yukarıdaki ölçüler içinde, “uygun işe uygun ücret” çizgisinde gelebilecek ücret artışlarıyla ilgili dile getirilen “optimal seviye “ yakalanamayacaksa özümüze dönme noktasında alacağımız halen çok yol var demektir.
Ekmeğin pahalı, emeğin ucuz olduğu, sermayenin belli elitlerin kontrolünde olduğu bir dünyada elbette bunları anlamakta anlatmakta zor…
İnsanlara dünya ve ahirette rahatlığı sunacak, optimal seviyeye kavuşturacak bir iktisat bilim dalına en kısa sürede kavuşmak ve hayat geçirmek dileğiyle…