KONYA HABER
Konya
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9471 %0,52
47,6932 %0,58
4.362,48 % -0,41
Ara

Takıntı

YAYINLAMA:

Çoğumuz hayatımız süresince sebepli sebepsiz birçok şeye kafa takarız. Hele hele kafaya takılmaması gereken o kadar basit şeylere kafaya takar, günlerce onu beynimizde taşır, dilimizle de lanet okuruz. Mesela insanların size nasılsın dememesine, beklediğinizin beklediğiniz zamanda gelmemesine, yemeğin tuzunun azlığına, bahçenizde yabani otların birikmesine, çöpün kokmasına, arabanızın kirlenmiş olmasına, elbisenizin ütüsüz olmasına, sevdiğiniz bir dizinin o hafta bir siyasi propaganda yayını nedeniyle yayınlanmamasına ve bunun gibi çözümlenebilmesi mümkün olan çok basit şeylere kafayı takarsınız.

Yaratılan her şey bir gün ölecek, bu âlem için yok olacak. Herkes bunun farkında ama belki unutanlar vardır diye söylüyorum. Tanıdığınız, tanımadığınız insanlar belli aralıklarla ölecek ve siz de bundan muaf değilsiniz, siz de öleceksiniz. Ölümü unutmayın ama o korkuyla, kafanızda sürekli gel git yapan ölüm takıntısıyla da yaşamayın. Ve yaşadığınız bu kısa bir an süresinde, az da olsa kafayı bu kaçınılmaz olağan şeylere kafanızı takarsanız hapı yuttunuz demektir. Çünkü kaçınılmaz şeylere kafa takıp hayatı mutsuz edecek kadar önemli şeyler değil. Muhakkak siz de mutsuzluğu göze alacak kadar da aptal değilsinizdir.

Aslında kafaya takma durumu o kadar kötü olmamakla birlikte, kötü olan gereksiz ve elimizden gelmeyen imkânsız şeylere odaklanmaz, çözümlenmesi kolay olan şeyleri de çözümlersek, bu da insanın kendini yenilemesi ve geliştirmesi anlamına gelir. Olması gereken şudur. Bu odaklandığınız, takıntı haline getirdiğiniz şeylerden hangisinin imkânlar dâhilinde, hangisinin imkânlar dışında olduğunu bilmek, ona göre takıntı yapmak ve sizin gelişiminiz için hangisinin daha verimli olacağı konusunda öncelik sırasını bilmeniz gerektiğidir. Yani kıymet verdiğiniz, hayatınızı kolaylaştıran veya sizin için önemli olan şeylerle önemsiz şeyleri ayırt etmeniz gerekir. Aslında insanlara da hak vermek gerekir. Bu o kadar basit değil. Uzun aşamalı tecrübe ve birikim ister. Çünkü insan, sık sık sevmediği şeylerle karşı karşıya kalır, önüne engeller çıkar, başarısızlıklarla karşı karşıya kalır

Başarısızlıkla karşı karşıya kalışınızla her şeyi kafaya takışınız sizi rahatsız eder. Çünkü bilinçaltınıza yerleşmiş olan kesintisiz mutluluk ve yaptığınız her işte elde ettiğiniz başarı sonucunda hak ettiğiniz ödülü almanız gerektiği ve her şeyin sizin isteğiniz doğrultusunda olma isteği yatmaktadır. İşte bu sürekli, kesintisiz mutluluk düşüncesi, bir hastalıktır ve bu gerçekleşmediği zamanda sizin için yıkımdır. Bu da sizde kişisel yetersizliği ve eksikliği ortaya çıkartır. Çünkü karşınıza çıkan olumsuz davranış ve başarısızlıkları kendinize karşı tavır algılar, olaylara, insanlara karşı suçlama ve tepki koyma hakkınız olduğunu düşünür, belli çerçeve içinde kısır döngüyle yaşar, hiçbir şekilde sonuca varamazsınız.

Aslında bu kafaya takma durumu belli bir yaştan sonra oluşan bir durum da değildir. İnsanların doğuşundan itibaren var olan bir olgudur. Bebek acıkır ağlar, çocuk oyuncağını beğenmez kırar, alınan elbisenin rengini beğenmez ağlar, verilen şekerin azlığından şikâyet eder, ağlar. Kıyafetlerini kendi seçememesi, vitrinde gördüğünün alınmaması ve bunun gibi isteklerinin istediği anda yerine gelmemesiyle yaradılışından gelen takıntısını ortaya çıkartır.

Belli bir zaman sonra gençlik yıllarında onun için hayat daha bir eğlencelidir ve hayat onun için sadece bir eğlenceden ibarettir. Ama onun bu eğlencesini ortadan kaldıran bazı takıntılar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Çocukluğunda olduğu gibi elde etmek istediği şeylere o anda kavuşmayı ister. İstekleri gerçekleşmeyince de takıntıları ortaya çıkar. Kendine bir çizgi oluşturmaya çalıştığı için hakkında söylenenlere kafayı takmaya başlar. Bir arkadaş edinir, sevgili veya sadece arkadaştır. Onu sevdiği kadar o da onu sevmiyorsa al sana bir takıntı. Ona mesaj attığı zaman mesajına hemen cevap gelmezse, dünyasının sonunu getiren bir olaymış gibi bir takıntı oluşur.

Ama bu takıntıların ne kadar gereksiz olduğunu zaman geçtikçe, yaşlandıkça anlar insan. Eskiden değer verdiği ve takıntı yaptığı şeylerin önemsizliğini, düşüncelerine değer verdiği insanların artık onu o kadar etkilemediğini görür. Belki sadece şunu düşünür. Onun için neler önemli ve neler önemsizdir? İşte o zaman anlar önemsiz olanları kafaya takmamayı, önemli gördüklerinin kafaya takılması gerektiğini.

Belki bir zamanlar takıntı yaptığınız ne varsa, bir iş veya gönül ilişkisinde ki reddedilişin sizin için ne kadar hayrlı olduğunu görürsünüz. Çünkü sizin hakkınızda ki yüzeysel düşünceler, sizi başka bir mecraya yönlendirmiş ve sizin orada başarılı olmanızı sağlamış olabilir. O zaman insanların sizin hakkınızdaki yüzeysel düşüncelerine kafa takmamayı seçer ve yolunuza bakarsınız. İşte bu saatten sonra neyi ne kadar kafanıza takacağınızı öğrenmiş olursunuz ve gerçekten değerli şeylere değer verdiğiniz, onları kafanıza taktığınız zaman rahatlarsınız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *