Siyasi Küreselleşme ve Ulus Devlet
Siyasal küreselleşme, yani bugün üçüncü ülke toplumlarının kendilerine ait olduğunu zannettiği pek çok kavram ‘evrensel’ olduğu iddiasıyla toplumların bilinçaltına yerleştirildiğinden, ulus devlet kavramı bu toplumlarda yeni yeni taraftar bulmaktadır. Fransız devrimi bir yandan değerleri evrenselleştirmiştir ama, bir yandan da ulus devleti körüklemiştir. Geçmişteki dünya savaşlarının çıkışında da, günümüzdeki çeşitli düzeylerdeki etnik çatışmalarda da, Avrupa’daki ırkçılık ya da Osmanlı devletinin dağılmasında da mevzubahis düşüncenin etkileri vardır. Bir başka deyişle küresel düşüncenin yaygınlaşması ulus devleti olduğu kadar ‘etkin’ ülkeleri de nüfuz altında tutmuştur-tutmaktadır. Nitekim bugün ‘Batı’nın korkulu rüyası olan ırkçılık bahsettiğimiz durumla ilgilidir.
Günümüzde yeni ve ‘küresel’ olanı tehdit eden ise, özellikle İslam toplumları bakımından, ‘orijinal’ olana yani köklere duyulan ilgidir. Neo-Osmanlıcılık çok korkutucu gelmektedir mesela bu çevrelere ve içerideki uzantılarına… Sözgelimi Türkiye güçlendikçe, hiç kimse yüzyılın başındaki devrimlerin etkisinden endişe etmiyor. Ama ‘Osmanlı geri mi dönüyor’ tartışmaları her düzeyde yapılıyor; yine söz konusu çevreler ve içerideki uzantılarınca… Gerçek; küresel düşünce ve değerlerin inişe geçtiğine dairdir çünkü...
‘Neo’ olan, yani ‘yeni yorumu ile eskiye dönüşü anlatan’ gelişme ‘ulus’ devlete ilişkin olandır. Konuya içerisinde yaşadığımız toplumun penceresinden bakıldığında; son yüz yılda savaşmaktansa; ‘on yılda on milyon Osmanlı düşmanı yetiştirmek’ (alıntı; gazeteci Kemal ÖZER) onlar açısından daha doğru bir seçenekti.’ Zira yine bir başka düşünürümüz olan Oktay Sinanoğlu’nun tesbitiyle; ‘bir millet her nesilde yeniden doğar.’ Belki on milyon bu bakımdan kaybedilmişse de bir o kadarı, ‘sivil inisiyatif’ eliyle kurtarılmıştır.
Türkiye’nin de içerisinde olduğu ‘nüfuz altındaki milletler’ bakımından aydın olmak işbirlikçilik, hatta ihanet katsayısına bağlıdır. Bu türden ‘aydın olmak’ Batı tarafından ihanete muvaffak olduğu ölçüde benimsenir’ (Cemil Meriç). Cahit Zarifoğlu’nun paralel tesbitiyle; ‘Batı'nın planlarını kendi fikirleri zanneden ve aydın geçinenler içine batı kaçmış 'ahmaklar’dır. Oysa bakın Henry Kissinger’ın konu ile ilgili tesbiti nasıl; ‘Amerika iki sebeple güçlüdür; birincisi ülkesindeki vatan hainlerini bulur ve öldürür. İkincisi de diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur ve kullanır.’ Bize de görmek nasip olur mu ki…
Kölelik-zihinsel bağlılık gönüllü olunca karşılığı da oluyor. Onca yıl çilekeş Anadolu insanı geri zekâlı oldukları için mi yarı aç yarı tok köyünde dünyadan bihaber yaşamıştır sanıyorsunuz bu ülkede!... Ya da ‘yabancı’ okul ve ülkelerde eğitim alma fırsatı bulanlar işgal ettikleri makamları yüksek IQ’larına mı borçludurlar… Neyse ki; çılgına da dönseler artık Anadolu çocuklarının da sesleri çıkmaya başladı şükür… Onlar da bir bütün olarak ‘muhalif’ oldular.
APO’yu Suriye barındırıyor diye 1998’de savaş açma noktasına gelmiştik hatırlarsanız... Oysa günümüzde bütün FETÖ’cüler söz konusu küresel merkezlerde barınıyor. Amerika aradaki anlaşmalara rağmen FETÖ elebaşını teslim etmedi Türkiye’ye… PKK’yı yıllarca aleyhimize silahlı güç olarak kullandı. Durumu çözümleyen jandarma komutanını da ortadan kaldırdı (Eşref BİTLİS). Ya da ‘Jan’ Dündar hangi sebeple Almanya’da cumhurbaşkanı düzeyinde kabul görmüştür sizce... DW’nun, BBC’nin, Euronews ya da VOA’nın memleket lehine yaptığı hangi yayın vardır. Çalışanların hangisi bu milletin kültürü ile ilintilidir.
Nobel Edebiyat Ödülü verilmiş Orhan PAMUK hangi yanıyla bu milletin kültür, medeniyet ya da edebiyatını temsil eder. Ya da kendisine bakanlık verilen Cem ÖZDEMİR’in ülke-millet, kültür-medeniyet namına hangi katkısı olmuştur. Ama Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ düşüncesinden (Ermeni soykırımı iddialarına karşı çıktığından) ve kıyafetinden dolayı Belçika’da siyaset yapamamıştır.
Başkan Nixon dönemi Hazine Bakanının (John Connally) ‘dolar bizim paramız ama sizin probleminiz’ sözü konuyu özetlemektedir aslında… Zira kurduğu para sistemi ile dünyayla kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaktadır Amerika... Küresel siyasal düzen de öyle… Öylesine nüfuz etmiş ki içerideki ‘beslemelere’; beslemeler onların adamı, bizim de derdimiz…