KONYA HABER
Konya
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9157 %0,77
47,9224 %1,05
4.383,41 % 0,12
Ara

İKLİM KRİZİ-2

YAYINLAMA:

Geçen haftaki yazımda iklim krizine kısa bir giriş yapıp bunun arka planında neler olabileceğinden bahsettim. Bu yazımda bu konuyu biraz daha detaylandırıp kapatacağım. En son ki yazımda dediğim gibi yapay et gündeme getirilip insanların önüne konulacak. Ve bununla ciddi karlar edilecektir. Çünkü tüm pazarı formatladıkları için burada ciddi bir kazanç elde edeceklerdir. Şu durumun olması veganlar için başarı sayılabilir fakat büyük et üreticileri bu alana yönelip büyük tarım arazileri almaya başlamışlardır. Bazı ülkelerde bireysel tarım belli kısıtlamalara maruz kalmaya başlamıştır.

“Cowspiracy : sürdürülebilirliğin sırrı” filmi tam da bugünler için yapılmış bir belgeseldir. Küresel çap da sorunları büyütmek ve propaganda yapmak için büyük medya platformları her zaman devreye girmiştir. Buradaki sorun küçülmüş ve regüle edilmiş bir endüstriyel hayvancılık sektörüyle desteklenen bir yerel hayvancılık  ABD'deki etin %80'ini üreten firmaların işine gelmiyor, çünkü kontrol edilemiyor. Kontrol etme arzusu güç zehirlenmesinin psikolojik anlamda getirisidir. “Verimliliği” arttırmak adı altında “Karlılığı” arttırmak için uğraşan büyük bir sermayeyi tek bir merkezde toplamak isteyen bir güç. Sonuçta büyük yemek zinciri olan firmalara eti(yapay et gibi )  kendileri vermek istiyorlar. Yani olaya ters baktığımızda suçu tükettiğimiz ete bağlayıp, diğer resimde ise sermaye sahipleri olduğunu görebiliriz. Kendi istediklerini “iklim krizi” adı altında yapmaları da gayet masumane olacaktır. Bu krizin bilim ayağına gelirse burada ise tümdengelim değil tersten gelip yapmalıyız. Böylesi bir iklim krizinin savaşından birilerinin ciddi anlamda güç ve kontrol elde edeceği kesindir.  İklim krizinin 65 milyondan fazla istihdam yaratması öngörülen ve toplamda 26 trilyon dolarlık büyüme oluşturacağı tahmin edilen bir sektör. Bunu tasavvur ettiğimizde ABD’nin gayrı safi hasılatından bile büyük bir bütçe olduğunu görüyoruz.

Bu alandaki trilyonlarca dolarlık pazarın güçlü ülkelere yeni gelir modelleri yaratırken yine bu ülkelere diğerlerine karşı yeni bir tahakküm modelleri verebileceği aşikardır. Böyle bir pazarı kimsenin reddedeceğini düşünemeyiz. İnsanlığın iklim krizi ike savaşa sokulup karbon emisyonu adı altında” tek bir pastaya” ortak edilmesi ve birbirine düşürülmesinin yönetenler açısından güçlü bir koz olduğunu da unutmayalım. Yıllık karbon emisyon sınırı için Paris İklim Anlaşması şimdiden 2,9 ton gibi bir sınır koydu bile. Bu da demek oluyor ki insan nüfusunun azalması gerekiyor. Böylesi koşulsuz verilen bir güç müthiş bir kontrol mekanizması verir. Suni kıtlıklar ile sorun büyütülüp İklim krizine de bağlanabilir. Diyeceksiniz ki bilim yalan söylemez. Bunu bir kenara bırakıp bilimin nedenli bir beşeri olabildiğini, nasıl taraflı olduğunu, istedikleri gibi yönlendirebildiklerini ve en önemlisi bunların kimin fonladığını anlamamız gerek. Şunu da belirtmekte fayda var bilimi değil bilim adamlarını dinliyoruz bunlar da beşerdir. Önümüzdeki süreçler bize bu bahsettiğim olayların olabildiğinin mümkün olduğunu gösterecektir. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *