KONYA HABER
Konya
Az bulutlu
31°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,0350 %0,80
48,0868 %0,92
4.443,92 % 1,11
Ara

İRAN SİNEMASI PARMAKLIKLAR ARDINDA

YAYINLAMA:

Dış politika gündeminde Ortadoğu’daki dengeleri bolca konuştuğumuz bir haftayı geride bıraktık. Daha çokça konuşacağımız aşikar ama; bugün siyasi iklimden çıkıp, Ortadoğu’nun sinema sanatına göz atalım. İran sineması, artık dünya çapında kendini kanıtladı. Uluslararası sinema ödüllerini toplarken, adından söz ettirir oldu. Peki İran bu başarılı yönetmenlerin kıymetini ne kadar biliyor?

Şu anda İran’da üç yönetmen gözaltında… Üstelik üçü de uluslararası film festivallerinden ödüllerle dönen ve dünyada İran sinemasının tanınmasını sağlayan yönetmenlerden… İran'ın Abadan kentinde 10 katlı bir iş merkezinin çökmesiyle 43 kişinin hayatını kaybetmiş ve protestolar başlamıştı. Eylemcilere sert polis müdahalesini eleştiren Mohammad Rasoulof ve Mostafa Aleahmad ve Cafer Panahi tutuklandı. Panahi için 6 yıl hapis cezası verildi.

irn.jpg

Aslında bakarsanız onlara en büyük ceza film çekememek… Geçmişte bu cezayla da karşı karşıya kalmışlıkları var, evet film çekmeleri bile yasaklandı. Gel gör ki, bu zorlu şartlara rağmen adamlar filmlerini öyle ya da böyle yapıyor ve izleyenlere başka bir dünyanın da olduğunu gösteriyor. Ancak ne yazık ki filmlerinin çoğunun İran’da gösterimi yasak… İranlı sinemaseverler için üzülmemek elde değil. Bu hayat dolu filmlerden mahrumlar ama siz mahrum kalmayın. Henüz keşfetmediyseniz, daha fazla gecikmeyin. İşte, şimdilerde parmaklıklar ardında olan bu İranlı yönetmenlerden Panahi’nin en sevdiğim filmi…

the-circle-1-celluloid-dreams.jpg

THE CIRCLE (ÇEMBER)

Erkek egemen İran toplumunda kadınların karşı karşıya kaldığı baskıyı eleştiren yönetmen Cafer Panahi, bu filmiyle Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü aldı.

Film adı üstünde; çemberi anlatıyor. Hayatlarımız da böyle değil mi zaten? Hepimiz doğduğumuz andan itibaren kendi çemberimizi çizmeye başlıyor, onun içinde yaşıyor ve çemberi tamamlıyoruz. Evlerimiz, bindiğimiz araçlar, çalıştığımız yerer, ailemiz, arkadaşlarımız… Hepsini o çemberin içine alıyoruz. Kimimiz yaşamı renklendirebilmek için çemberimizi genişletmeye, hatta bazen dışına çıkmaya çalışsak da, ne kadar başarabiliyoruz? Yeni çemberler çizebiliyor muyuz? Kimimiz ise, çemberi gittikçe daraltıyoruz.

Bu filmde de İran’da erkek “koruması”nda olmayan kadınların çizdiği çembere odaklanıyoruz. Onlar için çember o kadar dar ki… İzlerken biz de o çemberin içine sıkışıp kalıyor, içinden kaçmak için bir delik açmak istiyoruz.

İlk sahneyle çember oluşuyor ve film başlıyor. Hastanenin doğum servisinde bir kadın kız çocuğu doğuruyor. Dışarıda bekleyen aile, bebeğin kız olduğunu öğrenince adeta yıkılıyor. “Kız mı ama biz erkek bekliyorduk. Kocası duyarsa çok kötü olur.” diyor. Toplum baskısı kadınlar için doğduğu an başlamış oluyor. Çember çizen kamera, doğumdan sonra hapishaneden çıkan 3 kadının var olabilme mücadelesine geçiş yapıyor. Kimi ailesine, kimi arkadaşına sığınmaya çalışsa da hapishaneden çıkan bu üç kadın için artık yaşam alanı yoktur. Onlar, toplumun kadın için belirlediği kurallara uygun yaşamadıkları ve “başlarında da erkek olmadığı” için en yakınları tarafından dahi kabul görmezler. Hatta içlerinden biri otogara gidip otobüs bileti almak istediğinde, “yanında erkek yok, sana bilet satamam” yanıtını alıyor. Bu da onu yalan söylemeye itiyor ve sonuç yasa ihlali…

daire-filmi-1280x720-copy.jpg

Burada da kadınların günlük mecburiyetlerini yapmak için bile yasa ihlali yapıp cezaevine girebileceğini ve “kötü kadın” olmanın bu kadar basit olduğunu gösteriyor. Bu üç kadın, çaresizce oradan oraya savrulurken, İran’ın günlük yaşamından çarpıcı örneklere de tanık oluyoruz. Filmin sonuna doğru ise, kocası olmayan bir kadının kız çocuğunu sokağa terk etmeye çalışması ve bir hayat kadının cezaevine atılışını izliyoruz. Cezaevinde çember tamamlanıyor ve cezaevinin kapısının kapanmasıyla az da olsa var olan umut ışığı da sönüyor kadınlar için… Hastanede doğumla çizilmeye başlayan çember, cezaevinde sonlanıyor. Hayatlarından kesitler izlediğimiz tüm kadınlar farklı karakterde, farklı ilişkilerde, farklı hikayeleri var ama, yaşadıkları acı, çaresizlik; hissettikleri ve altında ezildikleri baskı, değersizlik duygusu, mücadeleleri ve sonunda düzenin altında yerle bir olmaları; kısaca kaderleri birbirinin aynı… Sonunda da ortak çemberde buluşuyorlar.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *