KONYA HABER
Konya
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9157 %0,77
47,9224 %1,05
4.383,41 % 0,12
Ara

YENİDEN 28 ŞUBAT MI?

YAYINLAMA:

Hemen her programın açılışında söylediğim gibi Türkiye birçok ülkenin bir hafta hatta kimilerinin bir ayda tükettiği gündemi bir günde tüketebilen bir ülke! Bu nedenle olsa gerek birçok hassas noktayı ya görmüyoruz ya da çabuk unutuyoruz. Bazen de öyle saçma konular geliyor ve kıtıyor ki önümüzü önemli başlıkları kaçırıveriyoruz.

Ancak bu sefer öyle değil. Mütemadiyen bir hazırlık mevcut gibi! Gibi diyorum çünkü bu işin uzmanı olanlar hazırlık yapılıyor görüşündeler. Ben onlar kadar uzman olmadığımdan “gibi” ifadesini kullanarak haddimi bileyim.

Evet, Gülşen isimli şarkıcının bir konser sırasında söylediği ve İmam Hatip liselerini ve liselileri itham eden hadsiz sözleri gündemde kendine yer buldu. Bulmalıydı da! Bu ülkede kimse kimseyi inançları yüzünden aşağılayamaz ve ikinci sınıf muamelesi yapamaz. Ancak yasalarımıza kadar girmiş bu ifade pratikte böyle değil ne yazık ki! Evet, bu ülkede kendini sanatçı(!) zanneden kimi tipler, onlara eşlik etmeyi ihmal etmeyen kimi profesörler(!) ve bu koroya katılmayı görev bilen kimi siyasetçiler(!) Müslümanlara her fırsatta ikinci sınıf muamelesi uygulamaktan geri durmuyorlar. Bu noktada kimilerinin yaptığı gibi bu kişilerin soylarına soplarına, mezheplerine vs girmek gibi bir niyetim yok. Zaten bu bana yakışmayacak bir ölçüt ve tavır olur.

Ancak gelin görün ki adının başında bir şekilde unvan olan garip bir grup saldırıyor da saldırıyor. Bu hayâsız grubun eylemlerini sanat, bilim gibi makyajlarla gizlemeleri gerçeği değiştirmiyor aslında. Bunlar bir hesaplaşma derdindeler sanki!

Biz konu başlığına geri dönecek olursak, BNN TÜRK ekranlarında Pazartesi akşamları Hafta Başı isimli programda daimi konuğumuz Bülent Orakoğlu’nun zaman zaman söylediklerinin tezahürünü yaşıyor gibiyiz. Bilindiği gibi Bülent Orakoğlu 28 Şubat darbesi döneminde Emniyet İstihbarat daire başkanı olarak hizmet etmiş ve Batı Çalışma Grubu adındaki cuntayı belgeleriyle ifşa etmiş, vatansever bir isimdir. Dolayısıyla bildikleri, anlattıkları ve anlatmadıkları bu noktada çok önemli! Orakoğlu aylar öncesinden daha Fikri Sağlar’ın başörtülü hâkim çıkışıyla birlikte yeni bir 28 Şubat’ın tezgâhlanmaya çalışıldığını söylemişti. O günden bugüne baktığımızda peş peşe yaşanan olaylar Orakoğlu’nu doğrular cinsten izler taşıyor.

Daha çok kısa bir süre önce Prof. Dr. Üstün Dökmen’in başörtülü psikolog olmaz sözlerini ve bu sözlerini dayandırdığı “mesleki etik” kavramı da bir kamufle aracından öte değil bizce. Ne demek “meslek etiğine sığmaz”? Emin olun bunları sabaha kadar tartışacak laf kalabalığına da sahipler. Çağdaş dünyadan anladıkları Hıristiyan batı âlemi olan bu zihniyetin sahipleri, batı ne derse doğrudur, sorgulamadan kabul prensibinden asla vazgeçmediler, vazgeçmezler de! Türkiye’yi inançlar üzerinden kamplaştırmayı yıllar yılı adet haline getirmiş bu mahallenin sakinleri, yüzlü yüzlü şimdiki iktidar ülkeyi kutuplaştırıyor deseler de arşivler yalan söyleyemiyor. 28 Şubat 1997’den yani darbeden hemen önceki 1 yılın gazetelerine şöyle bir baksanız durumu net olarak görebilirsiniz. Ha tabi bunu yapmayı canınız ister mi onu bilemiyorum!

Unutmadan söyleyelim bu işin bir de mali boyutu var. 28 Şubat öncesi ve sırasında mali olarak semiren, 28 Şubat döneminde çalınan 384 milyar dolardan payını alan bu kesimler (ki bu 384 milyar dolar Türk milletinin cebinden çıkmıştı) sanırız sıfırı tüketmiş durumdalar. Maddi olarak o şaşalı günler bitmiş gibi. Bunu da konuşmalarındaki satır aralarından anlamak mümkün.

Ancak başörtüsü polemiklerinden, İslam’a saldıran güruhlardan ne zaman kurtuluruz sorunsunun net bir cevabını vermek mümkün değil. ABD’nin klavye ordusu olan 21.ordunun Türkiye’de özellikle gençler üzerinde çok ciddi bir etkisi olduğu ortada. Bunu kimi mecralarda türeyen ve tamamen gençleri hedef alan yaklaşımlara sahip tiplerin yazıp söylediklerinde görmek mümkün.

Bülent Orakoğlu’nun söylediği gibi 28 Şubat zihniyetinin tarih olabilmesi için, 28 Şubat’ın sivil ayaklarıyla hesaplaşmak şarttır. Bu başarılamazsa bu tür saldırı ve girişimler peşi sıra gelmeye devam eder.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *