KONYA HABER
Konya
Parçalı az bulutlu
30°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,9472 %0,53
47,6770 %0,58
4.377,70 % -0,07
Ara

BATI TEFEKKÜRÜ MESELESİ -I-

YAYINLAMA:

Medeniyet meselesi hususunda “medeni ve barbar” mefhumlarının idrakini muhtelif misallere isnat etmek suretiyle izah ettik. Bu vaziyette Batı mefhumunun coğrafi bir nişandan ziyade muayyen bir zihniyeti tesmiye ettiğini gördük. Narsist ve eneiyetçi bir tarik vasıtasıyla diğer toplumları ötekileştirmek işin aslı, medeniyetin elçiliğini vazife bellemek ise isin paravan kısmıydı.

Yıllarca akvamları aşağılık kompleksine maruz bırakmak suretiyle, kendini mum geri kalanı pervane eden Batı; çeşitli merhaleler kat ederek bu kudrete haiz olmuştur. Öncelikle, kısmi bir coğrafi nüfuza sahip olan Avrupalı lafzını müteakiben Batılı olmanın müspet faydalarını dünyaya zerk ettiler. Ardından daha tesirli olan Medeniyet kavramıyla

Batı arasında karabet kurmak suretiyle özdeşleştirme ameliyesini ihdas ettiler.

Bu süreçlerin ardından, ilmi kudreti dahi elinde tutan Batı, artık geri kalanların gözünde “Medeniyet beşiği” olarak zuhur etmiş, Batı menşeili bütün fikirler sorgusuz sualsiz benimsenmeye başlanmıştı. Hâlbuki Batı’nın haiz olduğu tefekkür maziden atiye hiçbir değişikliğe uğramamış, bilakis menfi tarikine daha da bağlanmış.

Mamafih, meselenin künhüne vakıf olabilmek için tozlu defterlerin açılmasında fayda vardır. Tefekkürün nereden kaynaklandığı, nasıl bir gelişme gösterdiği bunlara istinaden felsefi sorgulamaların nüfuzunun geçmişi ehemmiyet arz etmektedir.

Felsefe tarihçileri felsefe biliminin başlangıcını milattan önce altıncı yüzyıl olarak ifade etmektedirler. Nitekim bu tarihten evvel, felsefe biliminin ihdas olmasına uygun bir zeminin olmadığını buna binaen, sosyoekonomik çeşitli reformların ardından felsefi bir ameliyenin zuhur ettiğini söylemektedirler.

Tıpkı endüstri devrimi gibi, paranın Lidyalılar tarafından bulunmasını müteakiben köleliğin üretimde muayyen bir role haiz olması devrin güç terazisini altüst etmişti. Bu iktisadi ve içtimai değişimlerin yanı sıra, iktidarların tüccar menşeili ailelere geçmesinde, üretimde ihtiyaç fazlasının hâsıl olması suretiyle para sirkülasyonunun ticaret erbabının himayesinde akmasının tesiri yadsınamaz.

Milet’te uygun koşulların oluşmasıyla felsefi bir tefekkürün tohumları atılmış, ilk maddenin ya da ana maddenin varlığı üzerine zaruri bir ameliye gerçekleşmiştir. Arkaik Çağı kapsayan bu süreci Klasik Çağ, Helenizm ve Hristiyanlığın yaygınlaşması ile din temelli çağ takip etmektedir. Kilisenin hüküm sürdüğü dönemde ise skolastik dönemin etkisi görülmektedir.

Çeşitli içtimai, iktisadi ve vicdani infiallere sebebiyet veren Batı tefekkürünün üzerinde tesiri bulunan felsefi sürecin maruz kaldığı merhaleler aslında günümüz medeniyet meselesinin en büyük müsebbibidir.

Unutmamalıyız ki; “Batı Tefekkürünün inkişafı, insanlığın topyekûn inkırazıdır.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *