KONYA HABER
Konya
Az bulutlu
31°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,0350 %0,80
48,0868 %0,92
4.443,92 % 1,11
Ara

HOŞGÖRÜ

YAYINLAMA:

Sevgili okuyucu,

Bugün sizlere oğlumla yaşadığım bir anı anlatacağım. Ardından da o minik anın bana neler düşündürdüğünü. Malumunuz üzere Galatasaray takımının şampiyonluğu kesinleşti. Çocuklarım da ‘bu zaferi kutlamak için dışarı çıkalım’ dediler. Böyle bir alışkanlığımız ve isteğimiz olmamasına rağmen çocukların isteğine boyun eğdik çaresiz şöyle bir turlayalım dedik. Kızım yolda bayraklarını alıp dışarı çıkan, kutlama yapanları görünce heyecanlandı ve babasından kornaya basmasını istedi. Oğlum o anda beni düşüncelere sevk eden çok önemli bir cümle sarf etti. “Hayır kornaya basmayalım. Galatasaraylı olmayanlar üzülebilir.” Çok büyük bir şok yaşadım. 6 yaşında bir çocuğun bu cümleyi sarf etmesine mi şaşırayım yoksa böyle bir şeyi yetişkinler olarak bizlerin düşünememesine mi? Sonra seçim sürecini düşündüm, sonrasını düşündüm. Sosyal medyada yazılanlar çizilenler. Birbirinden farklı düşünenlerin birbirini linç etmesi. Cahil lanse edilmesi, oh olsunlar, beter olsunlar denilmesi…

Biz bir yerde bir kırılma ve ayrışma yaşadık. Nezaketi, hoşgörüyü, farklılıklara saygıyı ne zaman kaybettik bilmiyorum ama yeşertmek elimizde. Çocuklarımızın büyümesinin bir göstergesi de bir anlamda dünyanın sadece kendilerinden ve kendi isteklerinden ibaret olmadığını anlamalarıdır. Dünyanın kendilerinin etrafında döndüklerini sandıkları bir evreden çıktıkları zaman büyümeye olgunlaşmaya başlarlar. İçimizdeki çocuğu büyütmemekten kasıt bu olmasa gerek. Evet içimizdeki çocuktan beslenelim. Ama çocukluk evresinde normal olan benmerkezci yönümüzden beslenmeyelim. Bizden farklı düşünen, farklı giyinen, farklı yaşayan insanların varlığını kabul edelim, saygı duyalım ama şucu bucu diye hor görmeyelim. Bu bakış açısı hangi taraftan gelirse kabul edilemez. Bunu bilelim ve bunu öyle yaşayalım ki çocuklarımız da bizden hoşgörüyü öğrensinler. Empati, öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken en önemli kavram. Bir diğer kavram da denge. Çok önemli bir kavram. Sevinirken de denge, üzülürken de denge. Severken de denge. Saygı duyarken de denge. Kazanırken de denge kaybederken de. Takım tutmayı bile dengede yapamıyoruz. Sevinirken bile karşı tarafı rencide ederek, aşağılayarak yapıyoruz. Maalesef ki bu hastalıklı bir sevinme. Dengede bir sevinme değil, tehlikeli, zararlı, yıkıcı bir sevinme. Bu yazının dokunduğu her yüreğe bu konudaki endişemi, üzüntümü ve gelecek için evlatlarımız için kaygımı hissettirebilmeyi diliyorum. Farklılıklara saygılı, rekabet ruhu olan ama tehlikeli, yıkıcı hırsa sahip olmayan, hoşgörülü, nezaketli evlatlar yetiştirmeyi diliyorum…

Son cümle üstattan gelsin...

"Mükemmel değil,merhametli çocuklar yetiştirin.Karıncaları ezmeyen,ağaç dallarını kırmayan,çiçekleri ezip geçmeyen,sevgiyi hissetmeyi ve hissettirmeyi bilen çocuklar." Doğan CÜCELOĞLU

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *