KONYA HABER
Konya
Az bulutlu
31°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,0350 %0,80
48,0868 %0,92
4.443,92 % 1,11
Ara

DOĞA VE ÇOCUK

YAYINLAMA:

Doğada olmak hem ruhen hem bedenen hepimizin en önemli ihtiyacı. Doğaya duyduğumuz bu istek doğuştan getirdiğimiz bir sevgi, insani yanımızın bir yansıması. Ya da hayatın o çılgın temposundan kaçmak istediğimiz bir liman; doğa… Yaşam koşullarımız, çalışma hayatımız bizleri kapalı mekanlara hapsediyor. Ruhumuz ise kuş seslerine, yeşile maviye, doğaya hasret kalıyor. Ruhumuz hayatın çılgın temposundan kaçmaya ihtiyaç duyuyor. Bizler böyleyken ya çocuklar… Nasıl ki bizler kuş seslerini duyunca, bir ağacın gölgesinde, hafif hafif esen rüzgârın getirdiği ıhlamurun rayihasında huzurlu ve dingin hissedersek çocuklar için de bu böyle. Ruhsal ve fiziksel gelişim açısından doğada olmak çocuklar için bir ihtiyaçtır. Bedensel olarak çocukların gelişimlerine katkı sağladığı gibi doğada geçirilen zaman stres azaltma adına da önemlidir. Doğadayken sosyal beklentilerden, maddi kaygılardan ve kendi ellerimizle inşa ettiğimiz yapay dünyalardan uzaklaşırız. Stres kaynaklarımızdan uzaklaştıkça etkileri azalır, önemleri kaybolur. Bu nedenle günümüzde doğayla buluşmak, eko-terapi olarak nitelendiriliyor. Doğal güzellikleri ve yeşil bir ortamı izlemenin bile stres üzerinde olumlu etkileri mevcut. Ekran karşısında geçen zamanın artmasıyla ortaya çıkan doğa yoksunluğu ise depresyon ve anksiyetenin başlıca nedenlerinden biri sayılıyor. Çocukların ekran başında fazlaca vakit geçirmeleri hareketsizlik, radyasyona maruz kalma, tek yönlü iletişim gibi pek çok zararı da beraberinde getiriyor. Çağımızın en büyük tehlikesi… Her şeyin sanal ortama taşındığı dünyamızda çocukların dokunarak, doğal ortamında duyumsayarak, eleştirerek, eğlenerek, paylaşarak, gözlemleyerek, öğrenmesine, kendisini ve çevresini keşfetmesine fırsatlar sunmak bizim elimizde. Doğada geçirilen zaman arttıkça ekran bağımlılığı, stresleri azalıyor ve çocukların yaşam enerjisi yükseliyor. Aynı zamanda fiziksel açıdan iyi bir hareket olanağı sağlanıyor. Becerileri artıyor, doğada karşılaştıkları zorlukları aşarken problem çözme becerileri gelişiyor. Doğa, çocuğun duyularının tam olarak kullanmasını teşvik ederek üreticiliğini arttırıyor. Çocuk; yaşadığı stresi, kaygıyı, korkuları kısacası dünyanın karmaşalarını alıp kırlara, ormana taşıyor. Bu karmaşaları gökyüzüne salıyor, rüzgârlar temizliyor ve onlarla yüzleşerek duygularını, ruhunu güçlendiriyor.

Modern yaşamın unsurlarından ve dikkat dağıtan uyaranlarında yorulan minik zihinler doğada sakinleşir, dinginleşir. Doğanın bize sunduğu güzellikler çocukların kreatif yanlarının uyanmasına, gelişmesine, zihinlerinin berraklaşmasına katkı sağlar. Berrak zihinler ile çocuklar daha yaratıcı olacaktır. Beş duyunun aynı anda aktif olduğu yegâne yer olabilir doğa. Hep ilham verici kaynak olmuştur biz insanlara doğa. Çocuğun doğada bulduğu özgürlük, hayal gücüne de geniş bir alan sunuyor. Tefekkür için de en ideal yer. Doğadaki cazibe etkenleri, tefekkür numuneleri iyileştirici ve ufuk açıcı etkisiyle hem ebeveyne hem de çocuğa huzur veriyor. Çocuklar çoğu şeyi model alarak, gözlemleyerek öğrenir. Doğada keyif alan, tefekkür eden bir yetişkini gözlemleyen bir çocuk, doğaya farklı bir bakış ile bakmayı öğrenir. Ağaca, kuşa, kara taşın üstündeki kara karıncaya bambaşka bir bakışla bakar artık çocuk… Doğada olmak için ormanlara, dağlara, kırlara çıkmayı beklersek belki hep bu özlem içimizde kalacak. En yakın ağaç, en küçük toprak, başımızı kaldırdığımız an gördüğümüz gökyüzü bizim ve çocuğumuz için kaçış olabilir. Tefekkür de tam bu noktada devreye giriyor işte. Uçarak gelip önümüzden saniyeler içinde geçen kelebeğin farkına olmak, anda olmak. Çocuklarımız anda kalsın, rüzgârları kucaklasın, kelebekleri kovalasın, doğadan, özlerinden kopmasınlar…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *