KONYA HABER
Konya
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3197 %0,23
48,8110 %0,44
4.909,85 % 0,51
Ara

İngiliz Başkan ile helalleşsek mi?

YAYINLAMA:

Sizleri bilmem ama ben inanın 24 saatin 20 saatini hâlâ ayakta geçirmek için çalışan, çabalayan bu konuda da inat ve ısrar eden bir insan olarak kendimi hep ringde sürekli olarak sağlı sollu sert kroşeler yiyen bir boksör gibi hissediyorum

Niye mi?

Esnafı dinliyorum başka bir dünya.

Memuru dinliyorum başka bir dünya.

İşsiz insanı dinliyorum yine başka bir dünya.

Emekliyi dinliyorum o dünya hepsinden farklı.

Örnekleri çoğaltalım mı?

300 işçi çalıştıran fabrikatör neler söylüyor, semt pazarlarını kovalayan pazarcı ne diyor?

Bunlar farklı sektörler diyeceksiniz.

Peki şöyle yapalım mı?

Mesela kadınlarımızı ele alalım.

Ev kadını, işçi olarak mesela evlere temizliğe giden kadın, altında son model jipi ile kafeye giren kadın, üniversitede öğretim üyesi olan kadın, Urfa’dan gelip tarlada çalışan kadın, Hadim’de evinin kadını, kocasının eşi, çocuklarının anası, gelininin kaynanası, ahırdaki büyükbaşa bakan, evinin önündeki tavuğa, balkondaki kekliğe su veren, gece tarlaya su verip sonra elmasından kirazına meyveyi toplayan yine aynı KADIN.

Bunların hepsi de kadın değil mi?

Hepsinin dünya penceresi o kadar farklı ki, sanırsınız bu KADINLARIN biri dünyada, öbürü marsta, diğeri de Jüpiter’de yaşıyor.  

Şimdi gün içerisinde biz bunların pek çoğu ile birebir karşı karşıya geliyoruz, telefonla görüşüyoruz, mesaj ya da maillerini okuyorsunuz.

Peki o zaman kim haklı?

Biz kime inanacağız?

Hangisinin inanarak gözü, kulağı ve sesi olacağız.

Biricik ülkemin, cennet vatanımın, toprağından güneşine şifa bereket bolluk fışkıran Türkiye’nin saf, temiz, yufka yürekli, inançlı, azimli insanlarının sadece bayrak, toprak, ezanda birleşmesine geri kalan kısmında 40 yamalı bohça gibi, farklı ve düşmanca birbirlerine karşı olmasında niye çaresiz kalıyoruz?

Bu toprakların kaderi deyip buna inanıp kendi küçük dünyamızda Konya’ya bakıyoruz.

Yine olmuyor, yine olmuyor, yine olmuyor.

Şu zıkkım öldüren, öldürmez ise süründürmekten öte işkence ile can alıp can verdiren hastalık konusunda bile 50 parça olmuş durumdayız.

Allah aşkına biz nasıl bir millet olduk?

Hiç kendi kendimize kaldığımız zaman aynaya bakıp kendimizi sorgulayabiliyor muyuz?

Bu dünya tamam, ama ya toprağın altında sizce rahat kalabilecek miyiz?

Yeniden dirildiğimiz zaman sorguda başımızı yerden kaldırabilecek miyiz? 

İşte dinlediklerimiz, gördüklerimiz sonrasında siz bizim yerimizde olsanız her gün kime inanıp neyi yazardınız?

Etrafınıza bakıp mutlu olabilir misiniz?

................

Yazımın başlığındaki soruyu bir yere getirmeden önce birkaç konuya değinmek istiyorum.

******

ESKİ BUĞDAY PAZARININ HELASI

Hay yazmaz komaz olaydım.

Vallahi de billahi de o görüntüleri ben çekmemiştim.

Ben o helaya bile girmemiştim.

Bir okurumuz çektiği videoyu, fotoğrafları bize göndermişti. Biz de gördüklerimizin sadece bir kısmını sizlere aktarmıştık.

Borsa Başkanı Sayın Çevik’ten bölge esnafına hep yanlışları düzeltmek zorunda kaldık.

Ama dün sabah bir amcamız aradı. Santraldan bize ulaştı. Amcamız adeta yalvarıyordu;

“Ah kuzum Allah aşkına şu bizim helayı yazsana. Geçen gün bizim eski Buğday Pazarını yazdın çok iyi oldu. İyi oldu da hela aynı hela. Neymiş derneğe esnaf parasını ödemiyormuş da, dernek de helaya bakmıyormuş da…

Bana ne gardaşım bana ne!

Şu hastalığa baksana. Bu pislik hastalığa davetiye değil mi?

Neymiş belediye bakmazmış buraya, Borsa bakmazmış buraya, gardaşım tabi bu salgın olur. Yaz gardaşım yaz. Buraya Sağlık Bakanı baksın, Emniyet Müdürü baksın. Hepimiz hastalıktan kırılacağız...”

............

Tertemiz saf temiz insanımız bunları diyordu.

Düşündüm.

Hakikaten biz şehir olarak bir helanın hakkından gelemeyecek miyiz?

******

VAKIFLAR BÖLGE MÜDÜRÜ SAYIN OSMANLI’YI KUTLUYORUM

Dün sabah bir abimiz geldi. Vakıflar Bölge Müdürlüğünden bahsediyor ve buradaki müdürün çalışmalarını övüyordu.

Biz gazetecilerin Vakıflar ile ilgili pek işi olmadığı için buradaki tayinlerden de bizim bir haberimiz olmaz. İlgilenmeyiz de.

İnternete girdik bir baktık ki bu başarılı müdür meğer bizim Büyükşehir Belediyesi eski Şehircilik ve İmar Daire Başkanı Sayın Nurullah Osmanlı imiş.

Nurullah Bey’in Konya’ya geldiği günleri hatırlıyorum. O günlerden bugünlere Nurullah Bey gerçekten büyük bir ivme ile bu noktalara geldi. Çok çalıştı. Biz de geç de olsa kendisini tebrik ediyor ve bu görevin hayırlı olması diliyoruz.

******

MEHMET HAN ÇOPUR’A DA HELAL OLSUN DİYORUM

Madem şehrin genç başarılı isimlerinden söz ettik o zaman yine dün sabah öğrendiğim bir gelişmeyi sizlerle paylaşmadan yapamayacağım.

Mehmet Han Çopur...

Konya turizminde otellerden kafelere birbirinden güzel eserlere imza atan Mehmet Han Çopur bu yaz üstelik de pandemi döneminde Ege’de bir otel kiralamış ve burayı çalıştırıyormuş.

Konya ve Ankara’dan sonra şimdi de Ege.

İnanın bu işi kendim yapıyormuşum gibi sevindim.

Bir kez daha helal olsun diyorum. Başarılarının devamını diliyorum.

******

“BİZİM İŞİMİZ ALLAH’A KALMIŞ”

Sıkı takipçilerimizden “Meczubun biri” rumuzlu okurumuz dün şöyle diyordu;

“Denetim yok. Genelgeleri uygulayan yok. Özellikle kafeler ve internet kafelere takılan gençler arasında sosyal mesafe yok. Hanımlar evde çok oturduk deyip vızır vızır dolanıyorlar. Hiçbir tedbir yok. Sanayilerimizin hali içler acısı. Bakan çeken yok. İnsanlar pozitif çıkıyor devlet salıyor git evinde otur diyor ama adam oturmuyor geziyor yaptırımı yok. Gözünü sevdiğim ülkemde bence hiç akıllı yok. Allah’a kalmış işimiz.”

.........

Bu okurumuzun işimiz Allah’a kalmış cümlesinden başlayarak bu noktada hep fikir olduğumuzu peşin peşin beyan edelim.

Denetim var.

Denetim var ama empati yaptığımız zaman bu özellikle ekonomik olarak hayati dönemeçte denetimini sıkı ve adam gibi yapmak da büyük mesele.

Tamam insanların lakaytlığı, korkunç rahatlıkları, vurdumduymazlıklarına ise dediğiniz gibi katılıyorum.

Ama bana göre bizde de şu anda sürü bağışıklığı sistemi uygulanıyor gibi!

Allah muhafaza eğer öyle bir durum olursa bizim gidip İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile helalleşmemiz gerekecek gibi.

Bu olay İngiltere’de patladığı zaman ilk anda “toplumsal ya da sürü bağışıklığı kazanmak amacıyla virüsün kontrollü yayılması” politikasını gütmüş, buna biz de dahil tepki göstererek adamla dalga geçmiştik.

İnşallah şu anda bizdeki durumu ben yanlış algılıyorumdur.

Tekrar söylüyorum biz artık bu durumu asla ama asla İngiltere gibi yaşamayız.

Öyle bir endişem yok.

Tek endişem bizim bu adamla helalleşmemiz durumudur.

İnşallah böyle bir durum söz konusu olamaz.  

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Hayatta üç şey kişinin özüne zarar verir, öfke, kibir, aç gözlülük.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İki şeritli alt ya da üst geçitlere girerken üçüncü araç sürücüsü soldan yola girmek için şansını zorlamadığı zaman daha iyi ADAM oluruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *