Konya’da “Kudüs Öyküleri” konuşuldu

Konya’da “Kudüs Öyküleri” konuşuldu

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin 2021 Kültürel Etkinlikler Takvimi’nin beşinci programında; Kudüs gözlemleriyle yazılmış, Kudüs Öyküleri (İbrahim’i Beklerken) konu edildi.

TYB Konya yönetim kurulu üyesi, hikayeci-yazar Hüzeyme Yeşim Koçak’ın düzenlediği ve yönettiği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Karatay ve Meram Belediyelerinin katkılarıyla gerçekleştirilen programın konuğu, Eğitimci Yazar Yavuz Ahmet’ti. Yavuz Ahmet’le yapılan söyleşide, İbrahim’i Beklerken- Kudüs Öyküleri kitabının nasıl ortaya çıktığı, Kudüs’ün neden yazılması gerektiği, hem kitapta hem de Kudüs’te duvarların ne ifade edildiği üzerine konuşuldu. Kadın gücüne ayrı bir önem veren, bu gücü Filistinli kadınlarda gözlemleyen yazar, Kudüs merkezinde Filistin sorunlarına değindi ve edebiyat penceresinden kendi çözüm önerilerini ifade etti. Barış için sorumluluğu, çoğul bir yaklaşımla Müslüman’ıyla, Hristiyan’ıyla, Yahudi’siyle vicdan taşıyan herkesin omuzlarına yükleyen Yavuz Ahmet, önyargılar yüzünden bir türlü bir araya gelememiş zenginliklere, kişisel zafiyetlere, kendi yazarlık anlayışı ve bakış açısına ama en çok insanın hikâyesine temas etti. İnsanın kutsallığına, önemine işaret eden; insanlığın etrafına çevrilen beton duvarların ancak kalemle yıkılacağına inandığını söyleyen yazar; zulme karşı gerçek bir mukabele ve mücadelenin, kitaplarla, ilim ve akıl yürüyüşleriyle gerçekleşebileceğinin altını çizdi. Kutsallara verilen anlamın kaybolduğu düşüncesine katılmadığını belirten Yavuz Ahmet; “Mescid-i Aksa’da, orada bir taş var. İşte Hazreti Peygamber Miraç'a çıkarken buradan Burak'a bindi diye. Oraya gelen ziyaretçiler taşı öpüyorlar. Hemen yan tarafa geçiyorsunuz, Yahudilerin Ağlama Duvarı var. O duvarı da aynı şekilde Yahudiler öpüyorlar. Hemen o Ağlama Duvarı ve Mescid-i Aksa'nın olduğu yerden çok uzaklaşmanız a gerek yok, Kudüs'te her şey iç içe zaten, en fazla 200 metre gidiyorsunuz, orada da işte Hristiyanların Yeniden Doğuş Kilisesi adını verdikleri bir kilise var. Orada da bir taşı Hristiyanlar, işte Hazreti İsa'nın cansız bedeni çarmıhtan burada indirildi diye öpüyorlar. İnançlar farklı, ama aslında insan aynı insan, hatta belki taş da aynı taş. Çünkü Kudüs’ün o meşhur kireçtaşlarının bir parçası. Belki de aksine bu bazı kutsallıklar, insanın önüne geçtiği için kimi sorunlar ortaya çıkıyor. Bir kitabımdaki Maria’nın Adımları öykümde de bunu ifade ediyorum.  Şeytan, Hazreti Adem’in yani insanın önünde secdeye kapanmayı reddetti. Herhangi bir taşın ya da ma’bedin değil, Kur’ân’dan anladığım kadarıyla bana göre, asıl kutsal olan insandır. Diğer kutsalların anlamı da bu insana hizmet etmesine göre, insanla Allah’ı buluşturmasına aracılık etmesi yönüyle ortaya çıkar…” dedi. Ortadoğu denilince akıllara sadece silahlar geldiğini, patlamalar geldiğini, bunun çok acı verdiğini ve Ortadoğu denilen coğrafyanın modern insanın tarihinin temellerinin atıldığı yer olduğunu, yazının burada icat edildiğini söyleyen yazar; “Ortadoğu, acıların, patlamaların, canlı bombaların coğrafyası olmamalı, burada insanlığın da yaşadığını dünyaya anlatmak gerekiyor. Bu anlatmanın yolu da ancak sanattır, edebiyattır, sinemadır, resimdir. Bir şeyleri yok saymadan iyi niyetlerle, anlamlarla bakmayı gerektiren sanatçı duyarlılığıdır. Ben İbrahim’i Beklerken Kudüs Öyküleri’nde, bunu yapmaya çalıştım…” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.