Karakterlerimde Samimi ve Gerçek Olmaya Çalışıyorum
Giriştiği her işte dikkatleri üzerine çekerek göz dolduran kadınlarımızdan Begüm Günceler. İlkokuldayken müzikale ilgi duymaya başlayan ve okullarında bulunan müzikal ekibinde yer alan Günceler, liseye geçince de müzik ve dans eğitimine devam etmiş ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı yarı zamanlı Müzikal Tiyatro bölümüne girmeye hak kazanmış. Üniversite eğitimini Viterbo Üniversitesi’nde Müzikal Tiyatro ana dalı ve Dans yan dalı yaparak tamamladıktan sonra bir süre New York’ta kalıp Türkiye’ye geri dönmüş ve Ankara Üniversitesi DTCF’ de Tiyatro Yönetmenliği yüksek lisansıda başarıyla tamamlamıştır. Kariyerine dizi, film, tiyatro, reklam oyunculuğu, şarkı sözü yazarlığının yanı sıra, şarkıcılık ve seslendirme sektöründe devam etmekte olan Begüm Günceler, aynı zamanda şan ve şarkıcı oyunculuğu eğitimi vermektedir. FisherPrice oyuncakları ve reklamlarının Türkiye onaylı sesi olan sanatçı, halen Disney Türkiye'de şarkı söylemeye ve seslendirme yapmaya devam ediyor. Kendisiyle Ankara’da bir organizasyonda tanışmıştık. Güler yüzü, sımsıcak içten tavırları, sesi, güzelliği, gözleri, sabrı ve sakinliğiyle ışıl ışıldı. Son olarak Yargı dizisinde Aslı karakteriyle izleyiciyle buluşan sevgili arkadaşım Begüm Günceler ile röportajımızı keyifle okumanız dileğimle…
-Sizi oynadığın dizilerden, reklamlardan, müzikallerden, sesinden tanıyoruz fakat hiç abartmadan söylemeliyim ki sen daha fazlasısın. Benim için “On parmağında on marifet” var dediğimiz kadınlardan birisin. Öncelikle yoğun tempona rağmen her zaman en iyisini yaptığın için tebrik ederim. Hemen sormak istiyorum başarılarının sırrı nedir?
-Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Sanırım bu sorunun cevabı disiplin. Ben küçüklüğümden beri ne istediğini bilen bir insandım ve bu isteklere ulaşmanın en önemli yolunun disiplinli olmak olduğunu fark ettim. İnsanın kendine bir şeyler katmaktan hiç vazgeçmemesi gerekiyor. Bilmediği her şeye aç ve her daim öğrenme odaklı biriyim. O yüzden sabah akşam demeden çalıştım, öğrendim ve geliştim. Hala da gelişmeye devam ediyorum. Bunun bir sonu yok bence :)
-Bazı film, dizi, çizgi film sanatçıların sesi kafamızda o kadar yer etmiş ki farklı biri onun seslendirmesini yapınca garip geliyor. Daha da ilginci, orijinal sesini dinlesek bile o karaktere yakıştıramıyoruz. İşte bütün bunlar işini senin gibi iyi yapan Türk seslendirme (dublaj) sanatçıları sayesinde oluyor. Burada sayamayacağım kadar çok seslendirmelerin var. Bir karaktere sesinle hayat vermek nasıl bir duygu?
-Harika! Bazen küçük bir kız çocuğu, bazen deneyimli bir avukat, bazen de çılgın bir masal karakteri seslendiriyorsun. Çocukken oynadığımız oyunların gerçek olması gibi bir duygu. Umarım sonsuza kadar yapabilirim :)
-Pek çok animasyonda sesin var. Frozen filminde Elsa, Aslan Kral’da Nala, Troller’de Prenses Poppy, Buz Devri’nde Shira vb.. Dolayısıyla çocuk hayranlarında çok diyebilirim, buna ben de şahit olmuş biriyim:) Çocukların ilgisi ve sevgisi sana neler hissettiriyor?
-Çocukları çok seviyorum. Onlarla vakit geçirmek, oyun oynamak, onlardan bir şeyler öğrenmek olağanüstü bir duygu. Onlar sahteliği hemen anlıyor. Hepsi çok akıllı. Ben de karakterlerimde olabildiğince samimi ve gerçek olmaya çalışıyorum. Yayınlanan işlerdeki karakterlerin çizimlerinin güzelliği de eklenince beğeniyorlar demek ki :)
-Her gün iyi bir ruh haline sahip olamayabiliyoruz. Bizimde üzgün, kızgın, kırgın olduğumuz anlar oluyor. Böyle durumların sesine yansıdığı oluyor mu? Mikrofonun başına geçince kendini nasıl motive ediyorsun?
-Orası bambaşka bir yer. Ben genelde stüdyoya girdiğim an, dışarıdaki dünyayı dışarıda bırakmayı tercih ediyorum. Bu biraz da kendini eğitmekle alakalı bir durum. Tiyatrodan gelen bir alışkanlık diyelim. Ekranda görüntü dönmeye başladığı an, dış dünya ile iletişimi kesip tamamen karaktere odaklanmak gerekiyor. Mikrofonun başındayken artık Begüm değil, X kişi oluyorsun. Onun hisleri, yaşadıkları ve düşünceleri geçerli oluyor. Bu sayede de gün içindeki duygu durumun mikrofon başında geçerliliğini kaybediyor. Sadece X karakteri önemli oluyor. Bir de dublaj yaparken birden fazla şeye odaklanmak zorundayız. Görüntü, çeviri, karakterin sesi, ses tekniğimiz, senkron, nefes kullanımı vb. bir çok parametre var. Tüm bunlara odaklandığınızda, kendi sıkıntılarınızı düşünmeye vakit kalmıyor genelde :)
-Çok merak edilen bir soruyla devam edeyim. İyi kazanıyor musunuz? Genel de böyle bilindiğinin farkındayım. Pek çok seslendirme sanatçısı arkadaşım var, az çok nelerden şikayetçi olduklarını biliyorum. Sence seslendirme sanatçıları emeklerinin karşılığını gerçekten alabiliyor mu? Ülkemizde bu bir sorun mu?
-Eski zamanlara göre biraz daha iyi kazanıyor olsak da, asla hak ettiğimiz ücretleri almıyoruz. Oyuncular Sendikası birkaç senedir ‘Mikrofon Oyuncuları’ başlığı altında bir çalışma başlattı. Tüm stüdyolar ve seslendirme sanatçıları arasında eşi görülmemiş bir protokole imza atıldı. Ancak yaşanılan ekonomik sıkıntılar, enflasyon vb. durumlar sebebiyle yapılan protokolde düzeltmeler yapılması gerekiyor. Son zamanlarda bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Ortak bir karar ve anlaşma sağlanabilirse, çalışma koşulları ve bütçelerin biraz daha iyileşeceğini düşünüyorum. Yine de yurtdışındaki meslektaşlarımızla aynı seviyeye gelebilmemiz için daha kat edilmesi gereken çok yol var maalesef.
-Oyunculuğa gelirsek, üniversite eğitimini Viterbo Üniversitesi’nde Müzikal Tiyatro ana dalı ve Dans yan dalı yaparak tamamladıktan sonra bir süre New York’ta kalıp Türkiye’ye geri döndün. Geriye dönüp baktığında verdiğin bu kararını doğru buluyor musun? İyi ki ülkeme döndüm diyor musun?
-Bir insanın yurtdışında yaşaması uzaktan bakıldığında çok güzel bir şey gibi görünebiliyor bazen. Ben de giderken böyle düşünüyordum. Ancak orada yaşamaya başlayınca, ne olursa olsun insan ülkesini, insanlarını, tanıdıklarını ve kültürünü çok özlüyor. Gurbeti yaşamayan anlamaz derler ya hani, öyle işte. Ülkemi çok seviyorum. Sanatıma burada devam ettiğim için tabii ki mutluyum. Memleket gibisi yok :) İleride yurtdışı işlerim olsa dahi, burada yaşamaya devam etmek isterim.
-Türkiye'de sahnelenen oyunlar hakkındaki görüşlerini de merak ediyorum. Sence kaliteli oyunlar sergileniyor mu ve yeterli mi? Ve ayrıca Türkiye’de Müzikal Tiyatro çerçevesindeki en büyük eksikliğimiz nedir?
-O kadar güzel oyunlar sahneleniyor ki, saysam sayfalara sığmaz. Müzikal Tiyatro çerçevesinde ise eskiye bakıldığı zaman tabii ki sayıca daha fazla ve her geçen gün daha kaliteli olan oyunlar mevcut. En büyük eksikliğin eğitim ve maddiyat olduğunu düşünüyorum. Müzikal Tiyatro biraz prodüksiyon isteyen bir sanat. Kurumlar bu bütçeleri çıkartamıyor. Bir de yeterince Müzikal Tiyatro eğitimli oyuncu yok. Az bir grup var. Ankara Üniversitesi DTCF’de yüksek lisans tezimi bu konu üzerine yazdım. Eğitim eğitim eğitim. Müzikal Tiyatro oyuncusu olabilmek için şan, oyunculuk ve dansın harmanlanması gerekiyor. Bunu yapabilen oyuncu sayımız az çünkü bunu öğreten yeterli eğitim kurumumuz yok. Eğitime daha çok önem verildikçe, oyuncu sayısı çoğaldıkça, daha fazla iş yapılmaya başlandıkça ve halk bu işlere gitmeye devam ettikçe ülkemizde Müzikal Tiyatronun iyice gelişeceğine inanıyorum.
-Türkiye'de tiyatroya olan ilgi sizce nasıl? Tiyatro severler sence hangi tarz oyunları izlemekten keyif alıyor?
-Belli bir tarz var diyemem. Her tarza yönelik oyun mevcut. Bence seyircimizin tiyatroya ilgisi çok güzel. Keşke daha fazla insana ulaşabilsek dediğim anlar oluyor tabii. Günümüz ekonomik koşulları hem seyirciyi, hem de tiyatro oyuncularını olumsuz etkiliyor maalesef.
-Dizi oyunculuğuna dönersek son olarak seni son zamanların en sevilen dizilerinden biri olan Yargı’ da Aslı karakteriyle izledik. Nasıl geçti set? Şunu da çok merak ediyorum dizi ve tiyatro oyunculuğunda ki en büyük fark nedir?
-Müthiş bir set süreciydi. Herkes işinde çok profesyoneldi. Tanıdığım iki arkadaşım da benimle birlikte o bölümlerde oynuyordu. Gerçekten çok eğlendik. İşini severek ve disiplinli bir şekilde yapan set ekibi ile çalışmak çok rahatlatıcı oluyor. Bence oyunculuk, sergilendiği yere göre değişen bir şey olabiliyor. Farklı ekoller, farklı oyunculuk teknikleri deneyimlemek oyuncuyu daha içsel bir yere götürüyor. Televizyon sektöründe, tiyatroya göre daha farklı teknikler kullanılabiliyor. Sanırım farklı teknikleri denemek ve kendine en yakını bulmak bu farkı en aza indirebilir. Benim için en önemli şey gerçek olmak. O karakterle bütünleşmek. İzleyen kişi beni tanıyor olsa da, ‘Aa bu Begüm’ dedirtmemek. Tiyatroda da, televizyonda da aynı şeyi amaçlayarak oynamaya çalışıyorum.
-Bu soruyu her oyuncu arkadaşıma soruyorum, sana da sormak isterim. Oyunculuk nasıl bir duygu? Hiç bilmediğiniz belki de hiç yaşamadığın bir hayatı oyunculuk sayesinde yaşıyor ve deneyimliyorsun. Başka birinin hayatını yaşamak ne hissettiriyor?
-Hep yeni heyecanlar yaşamak gibi bir şey. Bir insanın bir tane hayatı olur. Seçimleri doğrultusunda onu yaşar. Oyunculuk yaptığınızda, oynadığınız karakterin bambaşka bir hayatı olabiliyor ve siz bu sefer sanki kendinizi ikiye bölmüşsünüz de, başka bir hayatı deneyimliyorsunuz gibi hissettiriyor. Farklı meslekler, farklı insanlar, farklı mekanlar ve farklı duygular. Yepyeni şeyler öğreniyorsunuz. Bu çok güzel bir duygu.
-Oyunculuk okuyan ve tiyatro oyuncusu ve seslendirme sanatçısı olmak isteyenler için günümüz koşullarını ve ortaya çıkan sonuçları değerlendirirseniz, neler söylersiniz, tavsiyeleriniz ne olur?
-Yıllardır eğitim vermiş ve hala vermekte olan biri olarak, öğrencilerdeki en büyük sıkıntının dikkat eksikliği ve sıkılıp üşenmeleri olduğunu düşünüyorum. Çoğu öğrencimde aynı sorun yaşanıyor. Başarmak istiyor, deneyimlemek istiyor ancak bunun için atılması gereken adımların sadece belli bir kısmını atıyor. Oyuncu olmak -bence- sadece oyunculuk eğitimi alınca gerçekleşen bir şey değil. Tüm dünyada olan bitene hakim olmayı da gerektirir. Her boş vaktinde okumak, daha çok okumak, öğrenmek, gözlemlemek, izlemek ve bunları zihne kaydetmek gerekiyor. Psikoloji, sosyoloji, felsefe, edebiyat, tarih ve kültür gibi konulara da hakim olmak lazım. Devamlı kendine bir şeyler eklemek, hiç boş durmamak lazım. Yapılan işleri izlemek, tiyatro tarihini öğrenmek, kendini geliştirebilecek her şeye aç olmak gerekiyor. Ancak bu şekilde iyi bir oyuncu olunabilir bence. Oyuncu olmak isteyen herkese diyebilirim ki: çalışın, gözlemleyin, izleyin, okuyun ve hiç boş durmayın:)
-Son olarak mumlarını konuşalım. Pandemi döneminde her biri el yapımı rengarenk organik soya mumları yapmaya başladın. Epey keyifli olduğunu düşünüyorum. Hala devam ediyor musun?
-Bu arada okullarımız cadımumu.com dan ürünlere bakabilirler.
-Eskisi gibi sık yapamasam da hala devam ediyorum. İnanılmaz bir hobi oldu benim için. Hem sağlıklı, hem de yapması çok eğlenceli. Yaktığınızda ev mis gibi kokunca insan çok mutlu oluyor.
-Sizinle sohbet harikaydı. Çok teşekkür ederim.
Röp: Hande İpekgil
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.