"Spor, akademik başarıya engel değil, destektir"
RÖPORTAJ: HANDE İPEKGİL
Çağın Altuğ, spora ve eğitime olan tutkusunu nasıl birleştirdiğini, sporun akademik başarıya etkilerini, işinin zorluklarını ve genç meslektaşlarına yönelik tavsiyelerini paylaştı. Ayrıca obezite ve çocukların sporla tanıştırılması konusundaki görüşlerini de aktardı. İşte, eğitim ve sporun kesiştiği noktalarda Çağın Altuğ'un perspektifinden ilgi çekici açıklamalar...
-Modern çağın öğretmeni olarak bilinen, nam-ı diğer 'Eğitseladam', öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
--1987 yılında Adana'da doğdum. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımı, spor kulüplerinin alt yapılarında futbol oynayarak geçirdim. 2006 yılında Çukurova Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü birincilikle kazandım. Üniversiteden mezun olduğum yıl Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine öğretmen olarak atandım. Bu dezavantajlı bölgede sporun çocuklar üzerindeki rehabilite edici etkilerini bizzat deneyimleme fırsatım oldu. Daha sonrasında eğitimde oyunlaştırma konularına yoğunlaştım. Ürettiğim içerikleri çeşitli hakemli dergi ve eğitim sitelerinde makale olarak yayınladım. Daha geniş kitlelere ulaşma amacıyla çağımızın iletişim gücü olan sosyal medyanın etkisinden yararlanarak açtığım 'eğitseladam' adlı sayfa üzerinden bu içerikleri tüm kamuoyuyla paylaşmayı kendime görev edindim.
-Akademik başarı üzerinde sporun nasıl bir etkisi bulunmaktadır?
--Spor yapmak, çocuklarda akademik başarıyı artıran önemli bir aktivitedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, spor yapan öğrencilerin yapmayanlara göre daha yüksek not ortalamalarına sahip olduğunu göstermektedir. Üstelik hareket içeren aktivitelere katılan çocukların sayısal becerilerinin ivme kazandığı da bilinen bir gerçektir. İsveçli ve Danimarkalı bilim insanlarının bu konuda yaptığı araştırmalar, spor yapan çocukların beyinlerinin ön prefrontal korteksin, yani odaklanmayı sağlayan ve hafızayı kontrol eden bölgenin daha büyük olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, spor yapan çocukların hafıza problemleri yaşamadığı, sayısal problemleri akranlarına kıyasla daha kısa sürede çözdüğü de kanıtlanmıştır.
-İşinizin zorluklar hakkında da konuşalım. Bu süreçte karşılaştığınız güçlükler nelerdi ve bu zorlukları nasıl üstesinden geldiniz?
--İdarecilerimizin ve velilerimizin spora bakış açısı, kurslardaki adaletsizlikler, okul sporlarında yaşanan olumsuzluklar ve spor malzemesi temininde yaşanan zorluklar gibi konulardan bahsedebilirim. Dersi icra edebilmek için gereken spor malzemesine dahi ulaşmak çoğu zaman oldukça zorlayıcı olabiliyor. Üstelik bu malzemelerin temini için ayrılmış bir bütçe olmadığı gibi, öğretmenler arkadaşlarımız bu malzemeleri sağlamak için ciddi emek harcıyorlar. Bir diğer olumsuz nokta ise sınav odaklı eğitim sisteminde sanatsal ve spor faaliyetlerinin idarecilerimiz ve velilerimiz tarafından daha düşük bir öncelikle ele alınması. Bu, çocuklarımız üzerindeki olumlu etkilerini bilen biz eğitimciler için oldukça üzücü bir durum.
Bunun yanı sıra ders dışı egzersiz çalışmaları ve çeşitli kurslarda yaşanan aksaklıklar (hem maddi hem de manevi) beden eğitimi öğretmenlerinin en çok zorlandığı alanlardan bazılarıdır.
-Bir söyleşinizde olimpiyatlara ulaşmanın temelinde beden eğitimi dersinin önemli bir rol oynadığını söylemiştiniz. Bu konuyu biraz daha açar mısınız?
--Beden eğitimi dersi, özellikle küçük yaş gruplarında oyun ağırlıklı bir şekilde yürütüldüğü için çocuklar, eğlenirken aynı zamanda rakip olmayı, kurallara uymayı, kazanmayı ve kaybetmeyi öğreniyorlar. Bu farkındalığı kazandıktan sonra sporcu olma yolunda ilk adımları atmış oluyorlar. Ben de ürettiğim içerikleri öğrencilerin eğlenirken aynı zamanda psikomotor becerilerinin gelişerek kas gücü ve kuvvetinin, reflekslerinin artmasına katkıda bulunacak şekilde düzenlemeye özen gösteriyorum. Tüm bunlar, ileride olimpik yarışmalarda bizi temsil edecek gençlerin yetişmesi için alt yapı sağlamış oluyor. Tabii burada şu noktayı da vurgulamak isterim: Dil ediniminde olduğu gibi, motor becerilerin kazandırılması da ilkokul çağlarından itibaren branş öğretmenleri tarafından verilen eğitimle oldukça önemlidir.
-İlkokullarda beden eğitimi dersinin bulunmaması ve beden eğitimi öğretmenlerinin görev almamasının sürece nasıl bir etkisi olduğunu değerlendirebilir misiniz?
--Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA-2010) sonuçlarına göre ülkemizde bireylerin %71,9'u düzenli fiziksel aktivite yapmamaktadır. Üstelik dünya ve Avrupa'da obezite konusunda ilk sıralarda yer alıyoruz. Bu da demek oluyor ki, toplum olarak yeterli düzeyde fiziksel aktivite yapmıyoruz ve böyle bir alışkanlığımız yok. Hazır bir teşhisimiz varken, tanıyı da doğru koymak gerekiyor. Tam da bu noktada "ağaç yaşken eğilir" sözünü hatırlayıp, çocuklarımızı spor kültürüyle tanıştırmalıyız.
Gelin görün ki, çözüm bu kadar basit olmasına rağmen ilkokullarda beden eğitimi öğretmenleri görevlendirilmiyor. Ve üzüleerek söylüyorum ki, spor kulübüne gitmeyen ve özel okulda okumayan bir çocuk, 5. sınıfta sporla tanışıyor. Yaklaşık olarak 10-11 yaşa denk gelen bu yaş grubundaki bir çocuğu keşfetmek ve bir spor branşına yönlendirmek oldukça geç kalıyor. Üstelik, yaptığımız atölye çalışmalarına katılan sınıf öğretmeni arkadaşlarımız da bizimle aynı görüşü paylaşarak endişelerini dile getiriyorlar.
Velhasıl, özel okullarda tüm kademelerde beden eğitimi ve spor dersini çocuklarımızla buluşturabiliyorsak, devlet okullarında da bunu yapabiliriz.
-"Eğitseladam" olarak uluslararası etkileşim dahil olmak üzere bu geniş kitlelere ulaşma başarınızın arkasındaki sırları paylaşabilir misiniz? Genç meslektaşlarınıza bu konuda vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
--Kesinlikle üretmek ve çalışmak, sonrasında ürettiğinizi paylaşmak ve bunu en basit haliyle kullanıcılara ulaştırabilmek gereklidir. Günümüzde bilgiye ulaşmak her ne kadar kolay olsa da, bunu hızlı ve pratik bir şekilde insanlara aktarabilmek gerekiyor. Tam da bu noktada öğretmenlere, çocuklara ve ailelere verdiğimiz eğitimler devreye giriyor ve bu enerji, tüm bu çalışmaları sosyal medya uygulamalarından paylaşarak dünyanın en uç noktalarındaki insanlara ulaşabilmenizi sağlıyor. Bu şekilde, mayıs ayında Hollanda - Amsterdam'da verdiğim eğitimler ve "Bu Çağın Oyunları"nın orada yoğun ilgi görmesi, yaptığım işi doğrular nitelikteydi.
-Ailelere yönelik mesajınızı paylaşır mısınız, neler önerirsiniz?
--Birçok ailede "çocuğum spora başlarsa" derslerinden geri kalabilir gibi bir endişe bulunmaktadır. Ancak böyle bir şey mümkün değil. Benim deneyimlerimden bir örnek de bu konuda. Spora başlamadan önce derslerim iyi değildi. Ancak sonrasında sporun kazandırdığı disiplin sayesinde çalışma hayatım düzene girdi ve alanında eğitim veren meslektaşlarım tarafından örnek alınan biri haline geldim. Bu vesileyle, anne-babalara seslenmek istiyorum: Lütfen erken yaşlarda çocuğunuzu bir spor branşına yönlendirin, hatta beraber spor yapın. Evet, herkes profesyonel sporcu olmayabilir, ancak zihin ve beden sağlıkları için çocukların sporla ilgilenmeleri çok önemli.
-Son olarak çağımızın yaygın bir sağlık sorunu olan obezite hakkında düşüncelerinizi anlatabilir misiniz?
--Sağlık Bakanlığının obezite raporuna göre (22.11.2020), Türkiye nüfusunun %31.50'si obeziteyle mücadele ediyor; %34'ü ise obezite ile uğraşıyor. Ülkemizde obezite ve aşırı kilo ile mücadele eden vatandaşların sayısı nüfusun %65'ini oluşturuyor. Rakamlarla örnek vermek gerekirse, 83 milyon nüfusta 54 milyon kişi obezite ile mücadele ediyor. Üstelik bu rakamlarla Avrupa ve Dünya'da obezite konusunda ilk sıralarda yer alıyoruz. Daha da endişe verici olan ise Avrupa'da obezite artışının 2 katına ulaştığı bir dönemde, bizde obezite oranının yüksek olması. Tüm bu rakamları bir araya getirince, tablonun bizler için korkutucu olduğunu söylemek mümkün. Tüm bu sebeplerden ötürü, spora daha fazla yer vermeli ve çocuklarımıza erken yaşlarda spor alışkanlığını kazandırmalıyız.
Kaynak:BBN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.