Konya'nın bu ilçesinin hikâyesi acı dolu olduğu kadar inanılmaz gerçekleri içeriyor
Sille, Konya'nın 8 km. kuzey batısında yer alıyor.
SÖNMÜŞ YANARDAĞLARIN YUVASI
Sönmüş yanardağların şekillendirdiği bir vadi yerleşimi Sille. Zaman içinde tepeler oluştuğu için Sille daha da vadiye doğru inmiş durumad.
ÜNLÜ GEVELE DAĞI
Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerinde birçok siyasî ve askerî olaylara sahne olan ünlü Gevele Dağı ve Kalesi de burada bulunuyor.
SİLLE ADININ ANLAMI
Sille'nin, etimolojik kökeni ve anlamı konusunda birçok görüşler öne sürülmüş. Bunlar arasında, "Sille'nin" öztürkçe bir kelim e olup, "SielIa"'dan geldiği görüşü ağırlıklı görülmekte.
Buna göre Türkçe "Si", "Su", "Ella"nın da, "Allah " anlamında olup, "Su tanrısı" anlamında öztürkçe bir isim olduğu kabul edilmekte.
Sille, iskân yönünde belgelerin aydınlattığı kadarıyla üç ana dönem yaşamış:
Hıristiyanlıktan önceki dönem: Etiler, Sümerler zam anı da dahil olmak üzere eski bir Türk yerleşim alanı.
Hıristiyanlık Dönemi: Sille, ilk Hırıstiyanların önemli bir yerleşim çevresi olmuş.
Kolayca kazılmaya elverişli dağ ve tepeleri, Hıristiyanların, ilk sığınak ve mabetlerini buralarda teşkil etmelerinde tercih sebebi olmuş.
Bunlara ait mağara, kaya kiliseleri, en eski manastırlar Sille dolayında bugün de mevcut. Örneğin Aziz Pavlos'un Konya, Sille'deki unutulmaz hatıraları, izleri, eserleri bugün de rahatlıkla bilinmekte ve bulunmakta.
Bu ikinci dönem de, İslâmiyet'le tanışma imkânını bulamadıkları için Ortodoks Türkler, Bizanslılar tarafından getirip Sille'ye yerleştirilmişler.
Bunlar Rum değillerdi ve Rumca bilmiyorlardı da.
Balkanlar'da ve Anadolu'da başlıbaşına bir sayfa açan Ortodoks Türkler'den "Karamanlıca" diye adlandırılan bir yazım şekli kalmıştı.
İslâmiyet Dönemi: Kutulmuş oğlu Süleyman Şah, Iconium'u (Konya) fethederken, Sille ve yakınındaki "Anadolu'nun kilidi" diye tanımlanan Gevele kalesini de ele geçirmişti. Düzenin sağlanmasından sonra, o zam anın fetih gelenekleri gereği Konya kentinde bulunan Rumlar, kaleden dışarıya çıkarılmışlardı. Bunların büyük kısmı ve Gevele'nin düşmesiyle teslim olan Bizans halkı, Sille'de ikâmet ettirilmişlerdi. Bunlar, 1936 yılında b ile kendilerinin Konya'dan getirildiklerini söyleyeceklerdir. 1706 yılında "başkent" olarak ilân edilmesiyle, Konya ve dolayısıyla Sille çok büyük derecede önem kazanacaktır.
HAÇLI SEFERLERİ VE ZORLA DİN DEĞİŞTİRİLMESİ
Konya ve Sille Rumlarının çoğu Haçlı Savaşları zam anında Bizanslılara esir düşmüş Oğuz Türkleri olarak ifade ediliyor.
Zorla dinleri değiştirilmiş ve başkalarıyla evlenmeye zorlanmışlardı.
Bütün bu asimilasyonlara rağmen bazı ırkî gelenekleriyle ve adlarıyla yaşam aya başaracaklardır.
ERMENİSTAN'DAKİ SİLLELİLER
Ve yine Ermenistan'a yerleştirilen bazı esir Türkler, olanca baskılara rağm en Ermeniceyi öğrenmeye tenezzül etmeyerek kendi dillerini büyük ölçüde korudukları gibi, ad ve geleneklerini de sürdürmeyi başarmışlardı. Nitekim, Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat, Ermenistan seferinden dönerken, bu zorla Hıristiyanlaştırılmış am a ad ve geleneklerini korum ayı bilmiş, Ermeni görünümlü, esasta
Türk olan ailelerin bir çoğunu alıp, beraberinde Konya'ya getirip yerleştirmişlerdir. "Gebran" diye anılmışlar ve her dönem in yöneticileri tarafından alâka görmüşlerdi.
ERMENİ GÖRÜNÜMLÜ KARAMANLILAR
Fatih dönem i kayıtlarında bu halk için, "K aram anîyân-ı ba-Şekl-i Erm eni" (Ermeni görünümlü Karam anlılar) diye bahsedilmektedir.
Yazılı belgeler "Gebran", yani Hıristiyan mahallelerinde yaşayan bu insanlar arasında Arslan, Kaplan, Polat, Yağmur, Durmuş, Küpeli, Yunus, K aragöz, Ahi, Hüdaverdi, Davut, Gürcü, Döğer, Doğan, Satı, Sarı, Yavaş gibi Türk adıyla anılanlar çoktur. Bunların kabir taşlarından örnekler bugünde mevcut. Cumhuriyet dönem inde yapılan anlaşmalar gereği yurdun çeşitli yerlerinde bulunanlar gibi Konya ve Sille'deki azınlık da "mûbadele"y e tâbi tutulmuşlardı. Sille yüzyıllar boyunca bir Trük yurdu oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.