Tatile çıkmayanlara il il rehber
Deniz, kum, güneş turizmiyle turizmin lokomotifi olan Akdeniz Bölgesi, sadece kıyılarındaki değil, iç kesimlerindeki zenginlikleriyle de tatilcileri ağırlamak istiyor.
Her yıl ağırladığı 10 milyondan fazla yerli ve yabancı turistle ''Turizmin Başkenti'', sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikler sayesinde de ''Türk Rivierası'' olarak adlandırılan Antalya, hemen her kesimden tatilciye, farklı olanaklar sunuyor.
Güneş, deniz, doğa ve tarihin uyum içinde bütünleştiği Antalya, Akdeniz'in en güzel ve temiz kıyılarına sahip. 647 kilometre uzunluğundaki Antalya kıyıları boyunca, antik kentler, limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar, şehir merkezinde ve bazı ilçelerde müzeler, iç kesimlere doğru da yazın sıcaktan kurtulmak isteyenler için serin yaylalar yer alıyor.
Antalya kent merkezinde, Konyaltı ya da Lara-Kundu sahilinde konaklayan tatilciler, otellerdeki etkinliklerin yanı sıra, şehir merkezinde de dolu dolu bir gün geçirebilirler.
Tarih meraklıları, güne Kaleiçi'nin dar sokaklarında tur atarak başlayabilir. Kaleiçi'ne, Kalekapısı'ndan giren gezginler, Yivli Minare'yi görerek başlayacakları Kaleiçi turunda, Kesik Minare, Surlar, Hadrianus Kapısı (Üçkapılar), Osmanlı ve Rum mimarisinin izini taşıyan, bir çoğu restore edilmiş evleri görebilir.
Buradan Yat Limanı'na inip, Şelaleler mevkisine bir-iki saatlik tur yapan teknelerle şehri ve falezleri denizden gören turistler, son olarak Yat Limanı'nın Mermerli Plajı'ndaki merdivenleri tırmanarak, Karaalioğlu Parkı'ndan şehrin panoramik görüntüsünü izleyip, hatıra fotoğrafı çektirebilirler.
Konakladıkları otelin sahili ve havuzundan sıkılan turistler için Konyaaltı ve Lara plajlarının yanı sıra, Kemer istikametine doğru 10 kilometre mesafedeki Topçam'da ya da 15 kilometre ilerideki Çaltıcak günübirlik kamp alanları, çam ağaçları altında denize girmek isteyenler için iyi bir fırsat sunuyor.
Arkeoloji meraklıları için kent merkezinde Konyaaltı varyantındaki Antalya Müzesi, dünyanın en zengin arkeolojik müzeleri arasında gösteriliyor. Bu müzeyi gezebilmek için en az 2 saat ayırmak gerekiyor.
Müzenin yanı sıra yöredeki antik kentleri tanımak isteyenler, acentelerin düzenlediği ve PAS turu olarak adlandırılan Perge, Aspendos ve Side antik kentlerine bir tam gün ayırmalı. Korkuteli kara yolu üzerindeki Termessos Antik Kenti ile şehir merkezine 27 kilometre mesafedeki Karain Mağarası da, ziyaret edilmesi gereken yerlerden. 1946 yılından beri kazı yapılan Karain Mağarası'nda 50 bin yıl önce yaşamış insanların izine rastlamak umudu, arkeoloji sevenler için heyecanlı olacaktır.
-AVRUPAİ ALANYA-
Adı belki de Antalya kadar bilinen Alanya, kentin en önemli turistik ilçeleri arasında yer alıyor. Sahip olduğu her sınıftan konaklama tesisinin yanı sıra 10 binden fazla yabancının yerleşik yaşadığı Alanya, adeta bir Avrupa şehri görünümünde.
Alanya, geniş plajları, tarihi eserleri, modern otel ve motelleri, sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezi olarak görülüyor.
Mağara yakınında Etnografya Müzesi de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Tekneyle yapılacak bir gezintiyle de Fosforlu Mağara, korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası görülebilir.
-DÜNYANIN İLK PARLAMENTOSU KAŞ-
Antalya'nın en batısındaki Kaş ise kent merkezine kara yoluyla 2 saat 45 dakika mesafede. Likya'nın önemli kentlerinden olan Kaş, ilçeyi çevreleyen antik döneme ait kentler ve tarihsel değerlerle dikkati çekiyor.
Dalış, yamaç paraşütü, kano ve tekne turları ile doğa yürüyüşleri yapılabilen Kaş, dünyanın ilk demokratik parlamentosunu da bünyesinde barındırıyor.
ABD'nin bugünkü parlamenter sisteminin örnek alındığı antik uygarlığa ev sahibi olan Patara, eşsiz kumsalları ve bu kumsallarda atla yapılan gezilerle de tatilcileri heyecanlandırıyor.
Kaş'ta deniz ürünlerinin yanı sıra, çeşit çeşit kokulu otlarla yapılan yemeklerin de tadına bakmak gerekiyor.
-RUS TURİSTLERİN TERCİHİ: KEMER-
Antalya'ya 40 kilometre mesafedeki Kemer'i özellikle Rus turistler tercih ediyor. Beldibi'nden Tekirova'ya kadarki sahil şeridindeki lüks otellerin yanı sıra, pansiyon ve motellerin de yer aldığı Kemer'de günübirlik tekne turları gözde.
Gece eğlencelerinin ünlü olduğu Kemer'de kurulan Tahtalı Teleferiği ile 2365 metrelik Tahtalı Dağı'nın zirvesine çıkıp, Akdeniz'in maviliklerini izleyip, oksijen depolayabilirsiniz.
Kemer'e yaklaşık 10 kilometre mesafedeki Phaselis antik kenti ve koyu da mutlaka görülmeli. Milli Park statüsündeki Phaselis koyunda antik kenti gezip, çam ormanının hemen önündeki koyda denize girebilirsiniz.
-MANAVGAT-
Ünlü Manavgat Şelalesi'nin adını taşıyan ilçe, Side'den sonra sahiline yapılan çok sayıda konaklama tesisiyle, turizmde söz sahibi haline geldi.
Manavgat, Side, Çolaklı, Titreyengöl, Kızılot ve Kızılağaç bölgesindeki tesislerde konaklayanlar, Manavgat'ın 4 kilometre doğusundaki Manavgat Şelalesi'ni mutlaka görmeli. Manavgat Irmağı'nda, günübirlik tekne gezilerine de katılmak mümkün. Side Antik Kenti'ni ve Side Tiyatrosu'nu görmeden Manavgat'tan dönmek eksiklik olacaktır.
-LÜKS VE İHTİŞAMDA SINIR TANIMIYOR-
Serik ilçesine bağlı olmakla birlikte adı daha ünlü olan Belek, üst sınıftaki lüks otellerin yer aldığı, çam ormanıyla çevrili, dünyaca tanınan bir tatil beldesi. Golf sahalarıyla daha çok zengin turistlerin rağbet ettiği Belek'te, kimi otellerdeki lüks ve ihtişam adeta sınır tanımıyor.
Belek'te konaklayan turistler için Aspendos Antik Tiyatrosu yaklaşık 15 kilometre, Antalya ise 50 kilometre uzaklıkta. Haziran-Temmuz ayları arasında düzenlenen Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde klasik müzik, bale, opera gösterisini, akustiği mükemmel antik tiyatroda izlemenin keyfini mutlaka yaşamalı.
Yolun dar ve virajlı olması yüzünden en az bir saatte ulaşılan Köprüçay'da rafting yapmak mümkün. Köprüçay, akıntının çok fazla ve tehlikeli olmaması nedeniyle, 7'den 70'e herkesin rafting yapmasına olanak sağlıyor.
-ADANA'DA KEBAP VE ŞALGAM-
Sıcağı, şalgamı ve kebabıyla tanınan, binlerce yıllık tarihi dokuya sahip Adana, kent merkezi ve ilçelerindeki tarihi ve turistik güzelliğiyle misafirlerini bekliyor.
Zengin bir açık hava müzesi görünümünde olan kentte, Seyhan Nehri'nin en dar yerinde bulunan Taşköprü'yü gezerek keşfe başlanabilir. Köprüden, hemen karşısındaki Merkez Camisi'nin Seyhan Nehri'ne yansımasını hayranlıkla izlemek mümkün.
Köprünün yanındaki Arkeoloji Müzesi, eski Adana evleri, tarihi Kız Lisesi ise gezenleri siyah-beyaz fotoğraflarda kalmış yaşamlara götürüyor.
Adana'yı keşfe, birçok restoranda acılı bir kebap arası verebilecek olanlar, şalgamı yudumlarken, kendileri için hazırlanmış sofranın büyüsüne kapılabilir.
Daha sonra, kentin kuzeyinde bulunan Seyhan Baraj Gölü'nün de izlenebildiği Adnan Menderes Bulvarı'na gidenler, kentin kavurucu sıcağında buzdan yapılan ''bici bici'' yiyerek serinleyebilir.
-YILAN KALESİ VE ANAVARZA-
Ceyhan Nehri'nin kuzey yakasında yer alan Hititler'den kalma antik kent Misis (Yakapınar) ile Misis Köprüsü'nü gezilebilir.
Misis'ten sonra Ceyhan yönüne gidildiğinde, 12. kilometrede, Yılan Kalesi'ne ayrılan 3 kilometrelik yola ulaşılıyor. Haçlı ordularının 11-12. yüzyılda yaptığı tahmin edilen kalenin, ''Yılanların kralı'' anlamına gelen ''Şahmaran Efsanesi''nin de kaynağı olduğu öne sürülüyor.
Osmaniye-Kadirli kara yolundaki Karatepe ayrımından hemen sonra karşılaşılan önemli bir ören yeri ise Kastabala Antik Kenti. Ceyhan Nehri kıyısında kurulmuş kente sütunlu cadde ile giriliyor. Yolun güney kesiminde, bazilika olduğu sanılan büyük bir yapı var. Kente giriş kapısının arkasında oldukça iyi durumda olan tiyatro ve stadyum kalıntıları göze çarpıyor.
-HATAY'DA, CAMİ, KİLİSE VE HAVRA YAN YANA-
Akdeniz Bölgesi'nin en uç noktasında yer alan Hatay, denizi, yaylaları, termal kaplıcası ve inanç turizminin yanı sıra, kağıt kebabı, künefesi, oruğu, zengin mutfağı ve farklı damak tatlarına hitap etmesiyle tatilcilere çeşitli seçenekler sunuyor.
Müslüman, Hristiyan, Ermeni ve Yahudi vatandaşların barış, huzur, kardeşlik ve hoşgörü içinde yaşadığı Antakya'ya, cami, kilise ve havrayı yan yana görmek mümkün.
Şehrin ana caddelerinden biri olan ve çok sayıda dükkanın sıralandığı Roma döneminin tek ışıklandırılmış mekanı Kurtuluş Caddesi'ndeki Ulu Cami, Anadolu'nun ilk camisi unvanını elinde bulunduran Habib-i Neccar Camisi ve türbesi, Süveyka Camisi ile Katolik Kilisesi görülebilir.
Giriş kapısı üzerindeki freskleriyle dikkati çeken Ortodoks Kilisesi, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor.
Antakya'nın 2 kilometre kuzeydoğusunda, Reyhanlı kara yolu üzerinde Habib-i Neccar Dağı'nın uzantısı olan Haç Dağı eteklerinde yer alan St. Pierre Mağara Kilisesi ise 13 metre uzunluğu, 9,5 metre genişliği ve 7 metre yüksekliğiyle görülebilecek önemli yerler arasında bulunuyor.
Kent merkezinde Cumhuriyet Alanı'nda yer alan Antakya Arkeoloji Müzesi'nde ise binlerce tarihi eser ve mozaik yer alıyor. Müze, sergilenen mozaiklerin büyüklüğü, sayısı ve kalitesi açısından dünyada Tunus'tan sonra en zengin ikinci mozaik müzesi sayılıyor.
Tarihi Uzun Çarşı'daki kasaplarda, yöresel bir lezzet olan tepsi ya da kağıt kebabı yiyerek, dana etinin çok sayıda baharat, maydanoz ve sarımsak ile yoğrulmasıyla yapılan ve taş fırınlarda pişirilerek ikram edilen kebabı tatarak, yorgunluk atılabilir.
-TOROS DAĞLARININ ETEĞİNDEKİ MERSİN-
Yöresel tantunisi ve kerebici ile farklı damak tatları sunan, 321 kilometrelik sahil bandıyla da denizin, kumun ve güneşin tadını çıkarma fırsatı veren Mersin, Toros Dağları'nın eteğindeki yaylalarıyla da ziyaretçilerini bekliyor.
Tarih meraklılarının görmesi gereken yerlerden birisi olan Ören beldesindeki ''Eski Anamur'' olarak bilinen Anamurium Antik Kenti, günümüze kadar gelmiş en önemli kalıntıları bünyesinde bulunduruyor. Antik kentte MÖ 4. yüzyıllarda kurulduğu tahmin edilen tarihi yapılar yer alıyor. Burayı görüp gezenler, antik kentin kıyısındaki kumsalda denize girebilir.
İlçe, tarihi güzelliklerin yanı sıra caretta carettaların da konaklama alanı. Akdeniz'in masmavi sularıyla buluşanlar her an bir caretta caretta görebilir. Anamur sahillerinde ayrıca dalgıçlar için uygun dalış ortamları bulunuyor. Sahil boyunca sıralanmış otellerin yanı sıra çok sayıda pansiyonda ekonomik tatil yapma imkanı var.
-TANTUNİ YEMEDEN DÖNÜLMEMELİ-
Mersin'e tatile giden ve gidecek olanlar, ünü ülke genelini saran tantuni ve kerebiç tatmadan dönmemeli.
Tantuni, tavaya dökülen su, yağ ve baharatın kıvamının iyi ayarlanmasıyla ortaya çıkıyor. Somun, açık ve lavaş ekmek arasına konulan tantuni, domates, yeşillik, soğan ve baharat eklenerek servis ediliyor.
Daha sonra yemeğin üzerine kerebiç tatlısı tavsiye ediliyor. İrmik, ceviz veya Antep fıstığı ile şekerden yapılan kerebiç, çöven otundan elde edilen süt görünümlü köpükle ikram edilerek ayrı bir lezzete bürünüyor.
-DANYAL PEYGAMBER'İN TÜRBESİ/YEDİ UYURLAR-
Mersin'den ayrılıp Adana yönüne yapılan 30 dakikalık yolculuğun ardından, Hristiyanlığın ilk zamanlarına ait önemli eserlerin yer aldığı Tarsus ilçesine ulaşılıyor.
Danyal Peygamber'in makamının bulunduğu Makamı Şerif Camisi ve Danyal Peygamber Kabri, 1557 yılında Ramazanoğulları'ndan Kubat Paşa tarafından yaptırılan ve 1966 yılında restore edilerek müze haline getirilen Kubat Paşa Medresesi de kentin tarihi değerleri arasında bulunuyor.
Tarsus ilçe merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çayı üzerinde yer alan Tarsus Şelalesi de görülebilecek doğal güzellikler arasında sayılıyor.
Eshab-ı Kehf veya halk arasında ''Yedi Uyurlar'' olarak bilinen mağara, Tarsus'un kuzeybatısında, 14 kilometre uzaklıktaki Dedeler köyünde bulunuyor.
-''AKDENİZ'İN EFES'İ'' OSMANİYE'DE-
Osmaniye, karayolu ulaşımıyla Adana Havaalimanı'na bir, İskenderun Limanına ise yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Osmaniye'de ilk yerleşimin başladığı Neolitik dönemden itibaren, çok sayıda medeniyetin izine rastlamak mümkün.
Bu kültür miraslarından en önemlilerinden biri, kente 12 kilometre mesafedeki Kadirli ilçesindeki Kastabala Antik Kenti. Ören yeri, Ceyhan Nehri yakınlarında Kesmeburun, Bahçe ve Kazmaca köylerinin ortasında yer alıyor. Kalesi, 5 bin kişilik antik tiyatrosu, sütunlu yolu, tapınakları, hamamları ve kaya mezarlarıyla Anadolu'daki en önemli antik kentlerden biri olan ve ''Akdeniz'in Efes'i'' olarak tanımlanan Kastabala, Osmaniye'nin en çok turist çeken bölgelerinden biri.
Kastabala Antik Kenti'nden 21 kilometre uzaklıkta ise Aslantaş Açık Hava Müzesi yer alıyor. Aslantaş Baraj Gölünün batı kıyısında, Kızyusuflu köyünde bulunan Aslantaş Kalesi, 1946 yılında çobanlar tarafından tesadüfen bulunmuş, daha sonra yapılan çalışmalar sonucunda da ''Aslantaş Açık Hava Müzesi'' oluşturulmuş.
Kent merkezine 45 kilometre uzaklıkta bulunan Kadirli ilçesindeki Batı ve Doğu Roma dönemlerine ait kalıntılar bulunan Ala Cami, kente 10 kilometre mesafedeki Toprakkale ilçesinde yine aynı dönemlere ait kalıntıların yer aldığı Toprakkale Kalesi de kentin diğer önemli tarihi yerlerini oluşturuyor.
-GÜL KOKULU ISPARTA-
Antik çağda ''Baris'' ismini taşıyan ve ''güller'' ve ''göller'' diyarı olarak tanının Isparta'da, ziyaretçilerini ağırlamaya hazır.
Sınırları içinde çok sayıda göl, milli park ve tabiat koruma alanı bulunan Isparta'da Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri ''Altın Üçgen'' olarak adlandırılıyor. Isparta, dünyada sınırlarında ''en fazla göl ve gölet'' bulunan şehirlerden biri olarak biliniyor.
Şehrin işlek caddelerinde gezerken burnunuza gelen gül kokusu ve içinde gülden elde edilen krem, parfüm, sabun, tespih ve kolonyaların bulunduğu dükkanlar, ziyaretçileri farlı diyarlara götürüyor.
Selçuklu ve Osmanlılar'a ait birçok eserin yer aldığı kentte, görülmeye değer çok sayıda tarihi eseri de barındırıyor.
Isparta'ya gelip de tandır kebabının tadına bakmamak olmaz. Isparta'da tandır ile birlikte üzüm hoşafı ve ''Kabune'' denilen etli pilav da sunuluyor.
Doğa fotoğrafları çekmeyi seviyorsanız, önerilen yerlerinin başında Kovada Gölü Parkı gelir. Milli park ilan edilen gölün etrafı çınar, meşe ve kızılçam ağaçlarıyla çevrili. Gölde ise irili ufaklı adacıklar yer alıyor.
Gölcük Tabiat Parkı, Isparta'nın 1380 metre rakımlı ve çevresi yeni yetiştirilmiş ağaçlarla kaplı bir krater gölü olan Gölcük gölünün etrafında bulunuyor. Göl kıyısında piknik için tüm altyapı mevcut.
Kovada Gölü Milli Parkı, benzersiz flora ve yaban hayatı çeşitliliğinin yanı sıra, açık havada dinlenme ve eğlenme imkanlarına sahip. Kovada Gölü'nün suyunda bulunan ve göle yeşil renk veren tortular, 1,5 metre derinlikten sonrasının görülmesine engel olur. Göl, 153 çeşit su kuşuyla kuş gözlemine de imkan sağlar.
-ANTALYA YOLUNDA BURDUR MOLASI-
Antalya'ya, İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük illerden kara yoluyla tatile gelenler, içinden geçtikleri Burdur'un, bu denli zengin arkeolojik eser barındırdığını bilseler, mutlaka birkaç günlerini Burdur'u tanımaya ayırırlardı.
Burdur, insanlık tarihine ışık tutan Hacılar, Sagalassos, Kibrya, Kremna, Bubon, İncirhan, Susuzhan gibi tarihi yerleriyle henüz keşfedilememiş bir turizm cenneti.
Burdur'a, Antalya Havalimanı'ndan kara yoluyla iki saatlik bir yolculuk sonucu ulaşılıyor. Ziyaretçileri daha yol üzerindeyken, Bucak ilçesine 5 kilometre mesafedeki, Selçuklu sultanlarından Keykubat bin Keyhüsrev'in 13. yüzyılda yaptırdığı İncir Han karşılıyor.
İncir Han'dan ayrılan ve Burdur'a giden ziyaretçileri, bu kez de 10 kilometre mesafedeki Susuz Kervansaray cezbediyor. Susuz köyü sınırlarındaki kervansarayın 1200'lü yıllardan günümüze kadar bozulmadan ayakta kalmış olması dikkati çekiyor.
Bucak'ın Çamlık köyü sınırındaki Kremna'nın tarihi ise MÖ 6. yüzyıla kadar uzanıyor. Etrafı uçurumlarla çevrili bir tepede olan Kremna'da ayakta kalan eserler, Batı ve Doğu Roma dönemlerine ait. Ziyaretçi sayısı her geçen gün artan bu kentten ayrılanlara, Türkiye'de turizme açılan ilk mağara olan İnsuyu Mağarası'nı gezmesi tavsiye ediliyor. Mağara içinde irili ufaklı 9 göl bulunuyor.
-SAGALASSOS ANTİK KENTİ-
Tarihi MÖ 6000'lere dayanan Sagalassos Antik Kenti, gün ışığına çıkan tarihi eserleriyle tüm dünyanın dikkatini üzerine topluyor.
Çarşılar, devasa boyutlardaki Antoninler Çeşmesi, tiyatrosu, kütüphanesi ve hamamı ile antik kent, ziyaretçilerin yaklaşık yarım gün ayırması gereken bir yer.
Sagalassos Antik Kenti kazılarından elde edilen eserleri görebilmek için Burdur Müzesi'ni ziyaret etmek gerekiyor. Burdur Müzesi, 59 bin esere ev sahipliği yapıyor.
Türkiye'de en çok esere sahip üçüncü müze olan Burdur Müzesi'ni ziyaret edenlere, kentteki gölden güneşin batışını izlemesi tavsiye ediliyor. Manzara fotoğrafçıları ise gün batımını daha farklı değerlendirebilir.
Burdur'a 50 kilometre mesafedeki Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü de görmezlikten gelinemeyecek bir doğal güzelliğe sahip. Göle gitmeden önce fotoğraf makinenizi yanınıza aldığınızdan emin olmalısınız.
-EGE, DENİZ, KÜLTÜR VE SAĞLIK TURİZMİNİ BİR ARADA SUNUYOR-
Ünlü tarihçi Heredot'un ''En yüce gökkubbenin altında ve dünyanın en güzel ikliminde kurulmuş'' sözleriyle tanımladığı İzmir ve çevresi, tatilcilerin arzuladığı tüm turizm olanaklarını barındırıyor.
''Ege'nin İncisi'' İzmir'e 47 kilometre uzaklıktaki Seferihisar, MÖ 1050-1000 yıllarında kurulmuş 12 Ion kentinden biri. Seferihisar, tarihinin yanı sıra ilçeye 5 kilometre uzaklıktaki balıkçı yerleşimi olan Sığacık ile dalış yapıp zıpkınla balık avlamak isteyenlere ve koyları yatla gezmek isteyenlere de hitap ediyor.
Yunanistan'ın Sakız Adası'na uzaklığı 8 mil olan Çeşme ilçesi de önemli termal kaynaklara sahip. Denizin içinden kaynayan sıcak termal suları, plajın termal havuz işlevi görmesini sağlıyor.
İzmir'in 120 kilometre kuzeyinde bulunun Dikili de sahili, Merdivenli ve Denizköy'de bulunan krater gölleri ve mağaraları, Madra Çayı'na dayanan ormanları ile göze batan ilçelerden.
İzmir Aydın kara yolunun 73. kilometresindeki Selçuk'un 7 kilometre uzaklığındaki Şirince köyü ise köy mimarisi, üzüm bağları, zeytin ağaçları ve şeftali bahçeleriyle çok sayıda turistin ilgisini çekiyor.
-DÜNYANIN EN UZUN İKİNCİ KANYONU-
İzmir-Ankara kara yolunda bulunan Uşak, dünyanın en uzun ikinci kanyonuna sahip.
Uşak kent merkezine yaklaşık 40 dakika mesafede olan Ulubey ilçesindeki kanyon, ABD'deki ''Büyük Kanyon''un ardından en uzun kanyon olarak biliniyor. Ulubey Kanyonları'nın uzunluğu 73 kilometreyi buluyor.
Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden Aydın'ın Kuşadası ilçesi de denizi ve güneşiyle öne çıkıyor. İlçedeki Milli Park çıkışındaki Zeus Mağarası, sıcak yaz günlerinin en serin dakikalarının yaşandığı yerlerden.
Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin kesişiminde yer alan Denizli, kaplıcaları ve dünyada eşi olmayan travertenlere sahip Pamukkale ile görülmesi gereken bir yer.
Tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Denizli'nin en önemli turizm bölgesi olan Pamukkale, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelmeyle oluşan travertenlerden oluşuyor.
Ünlü Karahayıt Kaplıcaları da Pamukkale travertenlerinden 5 kilometre ileride bulunan aynı isimli beldede yer alıyor. Karahayıt'taki termal su kaynağı, Pamukkale'deki su kaynağına benzer bir yapıya sahip olmasına rağmen, burada beyaz travertenler oluşturmak yerine aktığı yeri kırmızımsı bir renge bürüyerek süslemiş.
Pamukkale termal kaplıcalarının bir kolu sayılan bu kaplıcaların kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi geldiği biliniyor.
-''YER ALTINDAKİ PAMUKKALE''-
Ankara, İzmir ve Antalya gibi şehirlerin kavşak noktası olan Denizli'nin Çardak ilçesiyle il merkez arasındaki Kaklık Mağarası, doğal sit alanı olarak belirlenmiştir.
''Yer altındaki Pamukkale'' diye adlandırılan mağara, basamaklar halinde havuzları bulunan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli travertenleriyle Pamukkale'nin küçük bir benzeri. Bol miktarda termal suyun bulunduğu mağaranın berrak, renksiz ve kükürt kokulu suyunun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor.
Sarayköy ilçesindeki kaplıcalar da hem tatil yapıp, hem de şifa bulmak isteyenlerin tercih edeceği yerlerden.
Tripolis Antik Kenti ise Denizli merkezine 40 kilometre uzaklıktaki Buldan ilçesi, Yenicekent beldesiyle Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulu. Tripolis, batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege'ye, güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve vadileri ile de İç Anadolu ve Akdeniz'e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisi.
Denizli'ye 70 kilometre, Güney ilçesine ise 20 kilometre uzaklıktaki Güney Şelalesi de birinci derecede SİT alanı ve genel sıralamada Türkiye'nin 23'üncü doğa harikası. Büyük Menderes'e yaklaşık 20 metre yüksekten dökülen şelalenin kireçli suyu sayesinde şelale yatağında oluşan kalker basamaklar da görülmesi gereken yerlerden.
-MANİSA SPİL DAĞI MİLLİ PARKI-
Manisa merkezine 24 kilometre uzaklıkta olan Spil Dağı Milli Parkına gelmek isteyenler, İzmir - Ankara yolundan Sütçüler köyünü takiben parka ulaşabilirler.
Spil Dağı Milli Parkı içerisinde endemik bir tür olan Manisa Lalesi, sümbül, çiğdem, sıklemenler, yabani karanfil, glayör, menekşe, papatya, gelinciklerle, 70 kadar şifalı bitkiler bulunuyor.
Milli Park içerisinde Milli Parklar ve Av–Yaban Hayatı Genel Müdürlüğüne ait bungalowlarda da gecelemek mümkün.
İçerisinde bol miktarda sülük barındırmasından dolayı ''Sülüklü Göl'' olarak anılan Milli Parkın doğusunda 600 metre yüksekliğindeki kalkerlerin erimesiyle meydana gelmiş olan Dolin Gölü de görülmesi gereken yerlerden.
-TERMAL TURİZMİN MERKEZİ DENİZLİ-
Denizli, kentin alternatif turizm çeşitlerinin en önemlisi olan termal sağlık turizmi potansiyeli açısından ülkenin önemli merkezlerinin başında geliyor.
Coğrafi konumu, termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle ilk yerleşim izleri, günümüzden 500 bin yıl öncesine kadar dayanan Denizli, Anadolu'nun tarihi kadar köklü ve renkli.
Kalkolitik çağdan başlayıp günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahip olan Denizli; Hitit, Frigya, Lidya, İonya, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetleri sinesinde yaşatmış, çok sayıda kültür varlığı ile kültür turizmine hizmet etmiştir.
Pamukkale beldesinde Hierapolis, Laodikya, Buldan ilçesinde Tripolis ve Kale ilçesindeki Tabea, şehrin antik kentleri arasında yer alırken, Beyaağaç ilçesindeki Behice Sultan kazıları ise halen devam ediyor.
Denizli, inanç turizmi açısından da önemli bir potansiyeli barındırıyor. Şehrin 6 kilometre kuzeyinde yer alan Antik Laodikeia Kenti, Pamukkale'ye giderken mutlaka gezilmesi gereken tarihi yerlerden.
Afyonkarahisar-Denizli kara yolundaki Pamukkale sapağına döndükten sonra 1 kilometre ileride bulunan Laodikya, Efes'ten sonra 2. büyük antik kent olma özelliği taşıyor. Kazı çalışmaları devam eden antik kent, İncil'de 7 kiliseden birine ev sahipliği yapması dolayısıyla her sene birçok yabancı turisti ağırlıyor.
-HONAZ DAĞI-
Honaz Dağı, Denizli'nin Honaz ilçesi sınırları içinde yer alıyor ve Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı olarak kabul ediliyor. Milli parkın ana özelliğini, Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı olan ve 2.528 metre yüksekliğe sahip Honaz Dağı ve bünyesindeki kaynaklar oluşturuyor.
Şehirde ayrıca, Çivril Işıklı Gölü Su Kuşları Koruma Alanı, Buldan Süleymanlı Gölü, Çardak Acıgöl, Çaltıgölü (Beylerli) civarında kuş gözetlemeciliği yapılabiliyor.
Özellikle Acıgöl kıyısındaki Gemiş Kasabası, flamingo ve 203 çeşide yakın kuş çeşitlerinin üreme ve çoğalma bölgesidir. Çardak Uluslararası Havaalanı'nın hemen yakınında olan kasabada, kuş gözetleme kulesi kurularak bölgenin turizme açılması sağlanmış.
Honaz Dağı, Çökelez Dağı ve Pamukkale Ören yerinde yamaç paraşütü yapılabilirken, Honaz Dağı Milli Parkı, Beyağaç Kartal Gölü, Güney Şelalesi ve Çal Ağlayan Kaya Şelalesinde bisiklet turları; Dalaman Çayı ve Büyük Menderes'in Bekilli ve Çal ilçesi sınırları içerisindeki büyük kanyonlarda Kano-rafting; Işıklı ve Gökpınar Gölleri ile Adıgüzel Barajında su sporları; Honaz Dağı, Beyağaç Kartal Gölü tabiatı koruma alanı, Karcıdağı, Babadağ, Bozdağ gibi alanlar ise dağ ve doğa yürüyüşü (trekking) için uygun.
-DÜNYADAKİ EN UZUN İKİNCİ KANYONA SAHİP UŞAK-
Uzunluk bakımından dünyanın en uzun ikinci kanyonu olma özelliğini taşıyan Ulubey Kanyonları ve doğal güzellikleriyle Uşak'ın, doğa turizminin yapılabileceği şanslı iller arasında yer alıyor. Ulubey Kayonları, ABD'de ki Arizona Eyaleti sınırları içinde bulunan Büyük Kanyon'dan sonra geliyor.
Kanyonun merkezinde Dokuzsele deresi akıyor. Yürüyüş ve fotoğraf çekimi için çok güzel bir bölge. Yine kanyonun bir kolu üzerinde Cilandras köprüsü ve şelalesi yer alıyor.''
Yüz ölçümü bakımından küçük bir il olan Uşak'ın kuzey bölümündeki sık ormanlıklar ile Murat dağı eteklerindeki zengin flora, doğal güzelliklerin peşinde olanları kendine çekiyor.
-KÜLTÜR VE İNANÇ TURİZMİNİN VAZGEÇİLMEZİ GÜNEYDOĞU ANADOLU-
Dünyanın en eski kentleri arasında yer alan, Hz. İbrahim'in doğduğu ve bir çok peygamberin de yaşadığı rivayet edilen ''peygamberler şehri'' Şanlıurfa, bu yönüyle inanç turizminin önemli merkezlerinden biri olmasının yanı sıra, ilçelerindeki doğal güzellikler ve nesli tükenme tehlikesi altında bulunan canlılarıyla da alternatif turizm merkezlerinden biri olarak ön plana çıkıyor.
Şehri detaylı bir şekilde gezmek isteyen turistlerin en az bir haftasını ayırması gereken Şanlıurfa'da, Hz. İbrahim'in doğduğu ve dönemin hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak rivayet edilen Balıklıgöl, ziyaretçilerin yoğun ilgisini görüyor.
Balıklıgöl'ün hemen yanında bulunan Haleplibahçe'deki Amazon Kraliçeleri mozaiklerini gezdikten sonra Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı mancınıkların da bulunduğu tarihi Urfa Kalesine çıkan ziyaretçiler, tarihi ve yeni yapıların iç içe olduğu kent merkezini yüksekten seyredebiliyor.
Buradan inerken, kale eteklerindeki doğal mağaralarda oluşturulan kafelerde oturup, mırra (acı kahve) ya da kendine has lezzetiyle Menengüç Kahvesi'ni yudumlayarak yorgunluk atabilen ziyaretçileri, daha sonra yerleşkedeki el sanatları ürünlerinde alternatifi bol olan tarihi çarşı ve hanları bekliyor.
-İNSANLIK TARİHİNİN EN ESKİ TAPINAĞI-
Geceyi de kent merkezinde geçirmek isteyenler, Şanlıurfa'da, fasıllar halinde yöresel müziklerin sunulduğu ünlü sıra gecelerine katılıp, lahmacun, içli ve çiğ köfte gibi çeşitli yöresel yemekleri yerinde tadabiliyor.
Türkiye'nin en geniş koleksiyonlarından birine sahip Şanlıurfa Müzesi, Cumhuriyet tarihinin en önemli eserlerinden GAP'ın en büyük barajı olan Atatürk Barajı ile kent merkezinden 18 kilometre uzaklıktaki, insanlık tarihinin en eski tapınaklarının bulunduğu Göbeklitepe de kentte muhakkak görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Son yıllarda yurt içinden çok yurt dışında daha çok bilinmeye başlanan Göbeklitepe'yi ziyaret edenler, tarih bilgilerini yeniden kontrol edip, yorumlamak durumunda kalabiliyor.
Kent merkezinde Eyyübiye Mahallesi'nde bulunan Hz. Eyyüp'ün ''çile çektiği'' mağara da kentte inanç turizmi kapsamında en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.
-HARRAN'DA GEÇMİŞE YOLCULUK-
Konik kubbeli evleri ve farklı mimarisiyle her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin geldiği Harran ilçesi ziyaretinde de turistler, geçmişe yolculuk yapıyor.
Halk mimarisinin ürünü olan konik kubbeli evleriyle meşhur olan Harran, Şanlıurfa'da en çok ilgi çeken yerler arasında yer alıyor. Dünyanın ilk İslam Üniversitesi'nin kalıntılarının bulunduğu ilçede rasathane ve Emeviler döneminden kalma Ulu Cami, ziyaretçileri farklı tarihlere taşıyor.
Buradan doğuya doğru devam edenler, Hz. Musa'nın yaşadığı rivayet edilen tarihi Soğmatar'da, ''Hz. Musa Kuyusu'' ile Şuayp Peygamberin yaşadığı ''Şuayp Şehri''nde, milattan önceki yılları hayal edilebiliyor.
Ziyaretçiler ayrıca, Harran Ovası'nda yer alan Karaali Kaplıcalarının şifalı sularına girip, hoşça vakit geçirerek yol yorgunluğunu burada atabiliyor.
Mardin-Şanlıurfa kara yolunda yolculuğa devam eden tatilciler, Viranşehir ilçesine varmadan birkaç kilometre önce ''Sabır Timsali'' olarak nitelendirilen Eyyüp Peygamber'in makamının bulunduğu ve aynı adı taşıyan beldeyi de görebiliyor.
Buraya giden ziyaretçilerin Suriye sınırındaki Ceylanpınar ilçesine de giderek, Türkiye'nin en büyük devlet üretme çiftliğini gezip, nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için burada koruma altında tutulan ceylanları da muhakkak görmeleri gerekiyor.
-GAP VE TARİHİ GÜZELLİKLER-
Şanlıurfa'nın doğal güzellikleriyle öne çıkan Halfeti, Bozova ve Birecik ilçeleri de bölgede, iklimsel özellikleri ve mimari yapılarıyla dikkati çekiyor.
Bozova'da Türkiye'nin en büyük, dünyanın sayılı barajlarından biri olan Atatürk Barajı'nı ziyaret edenler, ülkenin ''en büyük mühendislik harikasını'' yerinde görebiliyor.
Baraj gölü çevresinde oluşturulan Çatak tesislerinde oturup dinlenenler, ilin geniş coğrafyasında bir anda karasal iklimden Akdeniz iklimine yolculuk yapabiliyor.
Tesiste, piknik yapma imkanı bulan ve serinleyen ziyaretçiler, yalnızca Fırat ile Dicle nehirlerinde yaşadığı bilinen ''Rafetus'' kaplumbağalarını da yerinde görme olanağı bulabiliyor.
GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nın yapımı sırasında yerleşim yerlerinin bir kısmı sular altında kalınca tam bir turizm beldesi haline gelen Halfeti de geleneksel taş mimariyle inşa edilmiş evleri, sular altında kalan tarihi camisi ve yeşil alanlarıyla turistik bir sahil beldesini andırıyor.
Türkiye'de sadece burada yetişen ''Siyah Güllerin'' merkezi ve ''Saklı Cennet'' olarak adlandırılan Halfeti'de, Aziz Nerses Kilisesi, Bar Şavma Manastırı ve İncil'in bir nüshasının çoğaltıldığı yer olarak bilinen Rumkale, Kaya Kilisesinin yer aldığı tarihi Savaşan köyüne teknelerle düzenlenen turlar, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Fırat Nehri kıyısında yer alan Birecik ilçesi ise Türkiye'de yalnızca bu ilçede yaşayabilen Kelaynak kuşlarına ev sahipliği yapıyor.
Burayı ziyaret edenler de Kelaynak üretme çiftliğini ziyaret etmenin yanı sıra, ilçenin ortasından geçen Fırat Nehri'nin kenarındaki lokantalarda da burada yetişen balıklardan tadabiliyor.
Siverek ilçesi yakınlarındaki Karacadağ Kayak Merkezi de, kış aylarında dahi pek fazla karın düşmediği Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, bu iklime rağmen kışın ziyaretçilere kayak imkanı sunuyor.
-33 MEDENİYETE EV SAHİPLİĞİ YAPAN DİYARBAKIR-
Tarihte 33 medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır'ı gezmek için en az üç güne ihtiyaç var.
Gezi kapsamında kolayca ulaşılan ve görülmesi gereken yerlerden biri olan Mar Toma Kilisesi'nin üzerine inşa edilen Diyarbakır Ulucami, Roma döneminden kalan devşirme taş malzemelerin kullanımı ile Selçuklu, Artuklu, İnaloğulları ve Osmanlı dönemindeki eklemelerle pek çok dönem ve kültürün özelliklerini yansıtıyor.
Zengin bir kültürü barındıran kentte, Hz. Süleyman-Nasırıye Cami, Anadolu'daki ilk tıp eğitim merkezlerinden biri olan Mesudiye Medresesi, kiliseler, hanlar, köşkler, tarihi sokaklar ve evler ile ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın evi de görülebilir.
Kuruluşu kesin olarak bilinmeyen kentin kalesi, MS 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantius zamanında onarılmış ve etrafı surlarla çevrilmiş.
Kenti çevreleyen surların üzeri, 33 uygarlığın izlerini taşıyan oyma, kabartma motifler ve yazıtlarla bezeli. Sönmüş bir volkan olan Karacadağ'dan çıkan bazalt taşlarla yapıldığı için bozulmadan günümüze gelebilen Diyarbakır Surlarını, kent merkezine yaklaşık 20 dakika mesafedeki tarihi Keçi Burcu'nun üzerinden izlemek mümkün.
-''DÜNYANIN BİTTİĞİ YER''-
Diyarbakır-Bingöl kara yolu ayrımındaki Asur Kralığı'na ait çivi yazılı kitabeler ile kabartmaların bulunduğu, sarkıt ve dikitleriyle doğa harikası olan Bırkleyn Mağaraları, büyük ilgi çekiyor.
Bırkleyn Çayı, antik yol ile birleşmeden önce yerin altında akar ve doğal bir tünelden sonra yeniden yukarıya çıkıyor. Bu özel oluşumdan ötürü buradaki mağaraya Bırkleyn Mağaraları veya Dicle Tüneli isminin verildiği belirtiliyor.
Antik çağlarda bu suyun kaybolduğu, toprağın altına indiği yer ''Dünyanın Bittiği Yer'' olarak tanımlanmış.
Silvan ilçesindeki Hassuni Mağaraları da alternatif turizm meraklılarının ilgisini çeken alanlar arasında göz dolduruyor.
Anadolu'nun en eski mağara yerleşimlerinden biri olan Hilar Mağaraları'nın tarihi ise MÖ 12 binlere kadar gidiyor.
Geçici yerleşimlere sahne olan, özellikle Geç Roma Dönemi'nde yerel eyaletlerin hakimiyetinde kaya mezarı olarak kullanılan Çayönü ve Hilar mağaralarındaki kazı çalışmasında Artuklular, Bizans, Roma ve Osmanlılara ait sikkeler ve buluntular açığa çıkarken hem Çayönü hem de Hilar, dünyada insanlığın ilklerini barındırması açısından bütün görkemiyle tarihi merak eden ziyaretçilerini bekliyor.
Çermik ilçesindeki Kapadokya'ya benzeyen Gelincik Dağı ise doğal güzelliğini meraklılarına sergilemek için gün sayıyor.
-BOTAN ÇAYI-
Muş'tan çıkarak Pervari ilçesi sınırlarında Siirt topraklarına katılan ve daha sonra Kurtalan ilçesi Çattepe köyü yakınlarında Dicle Nehri sularına karışan türkülere konu olan Botan Çayı, rafting için ideal sulardan biri.
Lezzetli balıklarıyla da tanınan Botan Çayı'ndaki, 2002-2004 yıllarında dönemin Siirt Valisi Nuri Okutan'ın talimatıyla gerçekleştirilen rafting çalışmaları büyük ilgi görmüştü. Saklı cennet olan Botan Çayı ve vadisi, kanoyla gezinti ve yamaç paraşütü için keşfedilmeyi bekleyen güzellikler arasında.
-MERETO DAĞI'NDA KAYAK-
Batman'ın Sason ilçesi yakınlarındaki 2 bin 993 rakımlı Mereto Dağı da ihtişamlı görüntüsüyle dağcılık ve kayak sporu yapmak isteyenler için bir fırsat.
Mereto dağından kuzey yamacına doğru olan 4 kilometrelik alanda Ekim ayından Mayıs ayına kadar kayak yapılabilecek kadar kar bulunuyor.
-MARDİN-
''Gecesi Gerdanlık Gündüzü Seyranlık'' olarak tanımlanan Mardin, tarihi yapılarının yanında doğal güzellikleri ile de ilgi çekiyor.
Merkeze 20 kilometre uzaklıktaki Gurs Vadisi ve Nusaybin'deki Beyazsu ile Mardin'e sadece 10 kilometre uzaklıktaki Zınnar Bağları, dağ ve doğa yürüyüşü için uygun seçenekler arasında yerini alıyor.
-GAZİANTEP-
Gaziantep'te Paleolitik, Neolotik, Kalkolitik, Tunç çağlarına, Hitit, Med Asur Pers İskender Selefkosler Roma, Bizans, Abbasiler ve Selçuklular'a ait eserler bulunuyor.
Yesemek Açıkhava Müzesi, dünyanın ilk heykel atölyelerinden. Bütün evrelere ait yontu taslaklarını bugün Açık Hava Müzesinde görmek mümkün. Yesemek Açık Hava Müzesinde 300'ün üzerinde yontu taslağı sergileniyor. Koleksiyon; ''aslanlar, dağ tanrıları, savaş arabaları, karışık yaratıklar ve çeşitli mimari parçalardan'' oluşuyor.
Dülük antik kenti, Gaziantep kent merkezinin 10 kilometre kuzeyinde bugünkü Dülük Köyü'nde, tarihi İpek Yolu'nun üzerinde yer alıyor. Antik kentte bulunan Şarklı Mağara'da M.Ö. 6 bin yıllarında insanların yaşadığına dair taştan yapılmış aletler bulunurken, tarihte Doliche olarak bilinen kent, Hititler'in baş tanrısı Teşup'un dini merkezi olarak tanınıyor. Dülük köyünün çevresinde birçok kaya mezarları ve kaya kiliseleri mevcut.
Gaziantep'e 75 kilometre uzaklıkta, Mezopotamya havzasının orta bölümünde yer alan Karkamış, antik çağda doğunun önemli bir sanat ve kültür merkezi. Gılgamış destanında, Geç Hitit döneminde antik şehrin ortostatları üzerinde kurulduğu tasvir edilen yörede, bugün iç ve dış şehir surları, tapınaklar ve ev kalıntıları göze çarpıyor. Karkamış harabeleri halen Suriye-Türkiye sınırının sıfır noktasında yer alıyor. Ayrıca Karkamış'da 10'a yakın höyük bulunuyor.
Gaziantep Kalesi, Türkiye'de ayakta kalabilen kalelerin en güzel örneklerinden birisi olup, gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerekse bir sır gibi gizlediği tarihiyle şehir merkezinde, Alleben Deresi'nin güney kenarında, yaklaşık 25-30 metre yükseklikte hemen herkesin dikkatini çeken bir tepe üzerinde bulunuyor.
-ZEUGMA-
Milattan sonra II. yüzyılda en görkemli günlerini yaşayan Zeugma, Roma İmparatorluğu'nun en büyük dört kentinden biri olma özelliğini taşıyor.
Zeugma Antik Kenti, Gaziantep'in Nizip ilçesinin 10 kilometre doğusundaki Belkıs köyünde, Fırat Irmağı kıyısında bulunuyor. Tarih öncesi çağlardan bu yana kesintisiz yerleşime sahne olan antik kent, Fırat Irmağının en kolay geçit verdiği iki noktadan birisinde yer alıyor.
Zeugma'nın asıl önemi, kazılarla ancak küçük bir bölümü ortaya çıkarılabilen Roma Villaları ve bu villaların tabanlarını süsleyen mozaiklerdir.
Benzerleri Türkiye sınırları içerisinde sadece Ephesus (Efes) antik kentinde görülen bu yamaç villaları, arkeolojik açıdan büyük önem taşıyor.
Zeugma kazılarında ortaya çıkarılan ''çingene kızı mozaiği''ndeki kadın figürü, gizemli bakışlarıyla Zeugma'nın simgesi.
İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe, figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle ''çingene kızı mozaiği'' adı verildi. Bu mozaik, muhteşem görüntüsüyle Gaziantep Zeugma Müzesi'nde ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.
-ADIYAMAN-
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, önemli bir yere sahip olan Adıyaman'daki Planlı Mağarası'nda yapılan araştırmalar, kentin 40 bin yıllık tarihi ile Türkiye'nin en eski yerleşim birimlerinden olduğunu gösteriyor.
Özellikle, Kommagene Krallığı'na ait dev tanrı heykellerinin bulunduğu Nemrut Dağı, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor.
Adıyaman'a gelen turistler, kültür ve inanç turizmi için önemli bir merkez olan Nemrut Dağı'nın yanı sıra Adıyaman Kalesi, Kahta Kalesi, Perre Antik Kenti, Mor Petrus Mor Paulos Kilisesi, Ulu Cami, Mahmut Ensari Türbesi, Oturakçı Pazarı, Adıyaman Müzesi ve Tuz Hanı gibi yerleri gezebilir.
Kent merkezindeki Mor Petrus Kilisesi'ne gelen turistler, pazar günleri yapılan ayini de izleyebilir.
Gölbaşı ilçesi sınırlarınında bulunan ve 40 bin kuşa ev sahipliği yapan Gölbaşı Doğal Milli Parkı ve Besni ilçesi yakınlarındaki eski Besni Ören Yeri de önemli mekanlar arasında bulunuyor.
Turistler, Nemrut Dağı'ndan güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek için geldikleri Adıyaman'da her türlü kebap ve tatlı çeşidinin yanı sıra Adıyaman tavası, peynirli ekmek, peynir helvası, şıllık tatlısı gibi yöresel yemekleri de tadabilirler.
-DONDURMANIN VATANI KAHRAMANMARAŞ-
Anadolu'nun en eski şehirlerinden biri olan Kahramanmaraş, doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleriyle ülkenin saklı cennetlerden biri.
Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği üstün başarıdan dolayı isminin başına ''Kahraman'' payesi alan, dondurmasıyla ünlü Kahramanmaraş, bugün halen ayakta duran 32 kalesiyle de kente gelen ziyaretçilere geçmişin ayak izlerini bulma imkanı sağlıyor.
Kahramanmaraş Kalesi, Andırın Azgıt Kalesi, Andırın Haştırın Kalesi, Afşin Hurman Kalesi ve Çukurhisar Kalesi de şehrin simgesi haline gelen ve görülmesi gereken yerlerden bazıları...
Sağlık turizminin de ivme kazandığı Kahramanmaraş'ta merkeze bağlı Ilıca beldesindeki kaplıcalar, özellikle il dışından gelen vatandaşların uğrak yeri.
Yazın nüfusu 50 bine ulaşan belde, 50 pansiyon ile hizmet veriyor. Beldede turizm mevsimi Nisan ayı ortasından Kasım ayı ortasına kadar sürüyor.
Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesindeki bulunan Cela İçmeleri ise Türkiye'nin 10 büyük içmesinden biri olarak değerlendiriliyor. Yapılan tetkik ve analizlerde başta böbrek ve idrar yolları olmak üzere pek çok hastalığa yararı olduğu belirtilen içmedeki özel çamurun da cilde yararı olduğu ifade ediliyor.
-MAVİ İLE YEŞİLİN BİRLEŞTİĞİ BÖLGE: KARADENİZ-
Tatilini, tarihi ve kültürel mekanları gezerek geçirmek isteyenler için Trabzon'da ilk akla gelen mekan, dünyaca ünlü Sümela Manastırı...
Trabzon'un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırlarındaki Altındere Vadisi'ne hakim Karadağ'ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerinde kurulan Sümela Manastırı, halk arasında ''Meryem Ana'' olarak anılıyor. Varlığını 13. yüzyıldan itibaren sürdüren manastır, yerli ve yabancı turistlerin ilk ziyaret ettiği mekanların başında yer alıyor.
Atatürk'ün 1934 ve 1937 yıllarında Trabzon'u ziyaretinde konakladığı çam korusu içindeki Atatürk Köşkü de Trabzon Belediyesince dekore edilerek müze haline getirilmiş. Müze, her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor.
Bununla birlikte kent merkezindeki Ayasofya ve Trabzon Müzeleri de gezilmesi gereken mekanlar arasında.
Tatilini Doğu Karadeniz'in eşsiz doğasında dinlenip aynı zamanda doğa sporlarıyla geçirmek isteyenler için ise dünyaca ünlü Uzungöl eşsiz olanaklar sunuyor.
Trabzon'a 99, Çaykara ilçesine 19 kilometre uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 metre yükseklikte bulunan Uzungöl, yeşili, yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, trekking, kuş gözlemciliği, botanik amaçlı turların yanı sıra Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi yaylalara geziler düzenleme fırsatı da sağlıyor.
Trabzon'un hemen hemen bütün ilçelerine bağlı yaylalarda trekking ve cip safari için uygun alanlar bulunuyor. Çeşitli turizm şirketleri, tatilini bu yönde geçirmek isteyenler için tur programları düzenlerken, TEMA Vakfı Temsilciliği ile kentteki dağcılık kulüpleri de her hafta sonu gezi programları organize ediyor.
-GİRESUN-
Giresun, Doğu Karadeniz'de üzerinde insan yaşayabilen tek ada olan Giresun Adası, Giresun Kalesi ve eşsiz güzellikteki yaylalarıyla turizmden hak ettiği payı almayı bekliyor.
Kıyıdan 5 mil mesafede bulunan ve yaklaşık 40 dönüm alana sahip adada manastır, gözetleme kulesi, dev şarap fıçıları ve surlar gibi tarihi kalıntılar bulunuyor.
Mitolojide Aretias Adası olarak geçen Giresun Adası, 2. derece doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış.
Kenti ikiyi bölen ve yarımada üzerinde bulunan Giresun Kalesi, yürüyüş ve piknik yapmak için uygun bir yapıya sahipken, kalenin en yüksek noktasında Atatürk'ün Muhafız Alay Komutanı Topal Osman Ağa'nın anıt mezarı bulunuyor.
Kümbet, Kulakkaya ve Bektaş yaylaları ise doğal güzellikleri ve yayla şenlikleriyle turistlerin ilgisini çeken mekanlar arasında yer alırken, yaylalar yürüyüş tutkunlarına farklı seçenekler sunuyor.
-RİZE-
Doğu Karadeniz'in önemli şehirlerinden biri olan Rize de rafting, heliski, yürüyüş ve dağcılıkla ilgilenenler ile kuş gözlemciliğine meraklı olanlar için eşsiz seçenekler ortaya koyuyor.
Fırtına ve İyidere dereleri, rafting için uygun mekanlar arasında bulunurken, Kaçkar Dağları, dağcılıkla ilgilenenlerin tercihleri arasında yer alıyor.
İkizdere ilçesine bağlı Anzer Yaylası, muhteşem doğası ve dünyaca ünlü Anzer balının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe ev sahipliği yapıyor. Ayder Yaylası ve çevresindeki birçok yaylayı içine alan 550 hektarlık Kaçkar Milli Parkı ise sadece Doğu Karadeniz'de bulunan dağ horozu ve çengel boynuzlu dağ keçisinin yaşam alanı olma özelliğini taşıyor.
-ARTVİN-
Doğu Karadeniz'in Gürcistan sınırında bulunan ve iki dağ arasında kurulu şehri Artvin, yeşil doğası ve tarihi eserleriyle görülmesi gereken iller arasında bulunuyor.
Artvin'deki Çoruh Nehri, Türkiye'nin debisi en yüksek nehri olma özelliğiyle yöreye her yıl rafting yapmak üzere gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor.
Bayburt'tan başlayarak İspir ve Yusufeli güzergahıyla Artvin'den geçen 260 kilometre uzunluğundaki nehirde, 4 farklı etapta rafting yapılabiliyor.
Artvin'in Şavşat ilçesine 25 kilometre uzaklıktaki Karagöl, yol güzergahındaki Meşeli ve Veliköy köylerindeki ahşap işlemeli geleneksel Şavşat evleri ve eşsiz manzarasıyla büyük kentlerin yoğunluğundan bunalanlar için ideal mekanlardan biri.
Artvin merkez ilçe sınırları içerisinde bulunan Hatila Milli Parkı'nda çadırla, karavanla ve belirli kapasitelere sahip bungalov tipi doğal ortamla uyumlu tesislerde konaklanabiliyor.
Borçka ilçesine bağlı Camili yöresi UNESCO İnsan ve Biyosfer Programı koruma alanı içinde bulunuyor. Camili, doğal yapısıyla bakir, korunması gereken peyzaj, ekosistemler, hayvan ve bitki türleri bakımından oldukça zengin.
Yaz aylarında hemen hemen her hafta sonu bir şenlik ve festivalin yapıldığı Artvin ve ilçelerinde düzenlenen boğa güreşleri, turistlerin ilgisini çekiyor.
-GÜMÜŞHANE-
Gümüşhane'nin 17 kilometre kuzeybatısında, Torul ilçesine bağlı Cebeli köyünde bulunan Karaca Mağarası'nın, toplam alanı 1500 metrekare, uzunluğu ise 105 metre. Mağarada, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları bulunuyor.
Gümüşhane'nin doğusunda ve şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunan Akçakale Mağarası, yaklaşık 18 bin 500 metrekarelik iç alana sahip. Mağarada sarkıt, dikit, mağara incisi, mağara çiçeği, flama, duvar travertenler gibi eşsiz güzellikte damlataşları bazı kesimlerde önemli yoğunluklara ulaşmaktadır. Bu nedenle önemli turizm potansiyeline sahiptir. Mağaranın turizme kazandırılma çalışmaları hızla sürdürülmektedir.
Torul İlçesi Gülaçar Köyü sınırları içindeki Artabel Gölleri, gerek jeolojik ve jeomorfolojik gerekse flora ve fauna yönünden oldukça zengin değerlere sahip. Saha içinde yer alan 18 buzul krater gölü yer alıyor.
-BAYBURT-
Şehrin kuzeyine kayalar üzerine inşa edilmiş Bayburt Kalesi, yapılırken dış yüzeylerinde kullanılan çiniler nedeniyle ''Çinimaçin'' kalesi olarak da anılıyor.
Bayburt'un Aydıntepe ilçesinde 1999-2000 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucu bulunan Roma ve Doğu Roma dönemlerinden kalma 2 bin yıllık tarihe sahip Yeraltı Şehri de, kentin son yıllarda ön plana çıkan turizm merkezleri arasında yer alıyor.
-SAKARYA-
Denizi, gölleri, yaylaları, tarihi Osmanlı evleri, ıslama köftesi ve kolay ulaşım olanaklarıyla Sakarya, ziyaretçilere keyifli zamanlar vaat ediyor.
TEM Otoyolu, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlere yakınlığı ile Sakarya, 16 ilçesindeki doğal güzellikleriyle alternatif tatil olanakları sunuyor.
İlde görülmesi gereken öncelikli yerler arasında yer alan Sapanca Gölü, kent merkezine 15 dakika mesafede yer alıyor. Kıyısındaki çay bahçeleri, gözlemecileri ve lokantalarıyla göl, yaz aylarında serin hava almak isteyen tatilcileri cezbediyor.
Türkiye'nin ikinci büyük su basar ormanı olma özelliği taşıyan Acarlar Longozu da kent merkezine 60 kilometre mesafede... Bozulmamış doğası, nilüfer çiçekleri ve kuş cıvıltıları ile Acarlar Longozu, doğa ile baş başa kalmak isteyen tatilcilere hitap ediyor.
Longoza 15 dakika mesafede Karadeniz sahilindeki kilometrelerce uzunluktaki kumsallar da yaz günlerinde alternatif tatil olanağı oluşturuyor. İlin Karadeniz kıyısındaki doğal güzelliklerinden biri olan Maden Deresi bölgesi de gezilebilecek yerlerden.
-MESİRE YERLERİ, YAYLALAR-
Söğütlü ve Adapazarı ilçeleri arasında yer alan Poyrazlar Gölü, çam ağaçları ve mesire alanlarıyla gerek kamp yapmak isteyenler için gerekse günübirlik geziler için ideal.
Arifiye ilçesindeki İl Ormanı piknik alanı ve Hendek ilçesindeki Salman Dede Mesire Alanı da günübirlik piknik gezileri için görülmesi gereken yerlerden.
Doğa yürüyüşleri için Sakarya'da çok sayıda mekan bulunuyor. Sapanca'daki Soğucak ve Yanık yaylaları, Akyazı'daki Acelle ve Keremali yaylaları, Hendek'teki Dikmen ve Çiğdem yaylaları ile Taraklı'daki Karagöl Yaylası, keşfedilmeyi bekleyen doğal alanlardan.
Kent merkezine 70 kilometre mesafedeki tarihi Osmanlı evleri ile ünlü Taraklı ilçesi, kültür ve doğa turizmini içinde barındırıyor. Tarihi Yunuspaşa Çarşısı ve Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Taraklı, ziyaretçilerine tarihi doku içinde gezi olanağı sunuyor.
-ZONGULDAK-
Mağara oluşumu bakımından Türkiye'nin en zengin şehirlerinden biri olan ve Kömür üretimiyle ünlü olan Zonguldak, yeşilin her renginin bulunabildiği doğa güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor.
Zonguldak'ın Gökçebey ilçesine bağlı Bakacakkadı beldesindeki tatil köyünde, ağaçların ve odunsu bitkilerin yetiştiği bir tür botanik bahçesi olarak adlandırılan ''arboretum'', bölgedeki önemli tabiat alanlarından birini oluşturuyor.
Ziyaretçileri büyüleyen 194 dönümlük tatil köyünde, 85 yatak kapasiteli otel, 5 adet bungalov ev, 150 kişilik toplantı salonu, yüzme havuzu, spor tesisleri ve piknik alanları yer alıyor.
Türkiye'nin 105. tabiat anıtı olarak tescillenen Alaplı ilçesine bağlı Gümeli beldesindeki Gümeli Ormanı'nın yakınında yer alan 1637 metre yükseklikteki Bacaklı Yayla Tepesi ve dağın eteğindeki Bölüklü Yayla, doğal güzellikleriyle ilgi çekiyor.
Kentin en yüksek tepesi Bacaklı ve eteğindeki Bölüklü Yayla'nın, yaylacılık geleneği ve zengin bitki örtüsüyle turizmden daha fazla pay alabilmesi için projeler üretiliyor.
-BARTIN-
Bakir koyları, tertemiz kumları, az dalgalı suları ve doğayla bütünleşen güzellikleriyle Bartın, güneş-kum-deniz üçlüsüne kültürü de ekleyen kent olarak biliniyor.
Bartın'ın Ulus ilçesindeki doğa harikası Uluyayla, çevresini saran ağaçları, çiçekleri, pınarları, mağarası ve yaban hayvanlarıyla ilgi çekiyor.
Ulus'a bağlı Akçakese köyündeki 280 hektarlık, 7 kilometre uzunluğundaki Uluyayla, ortasında yer alan göleti, içinden yer altı nehirlerinin geçtiği mağarası ve çeşitli sporlara elverişli yamaçlarıyla görenleri adeta büyülüyor.
Karaca ve geyik gibi çok sayıda yaban hayvanının da bir arada görülebileceği milli park görünümündeki Uluyayla, çevresindeki ormanlarıyla doğa yürüyüşleri için eşsiz bölgeler arasında gösteriliyor.
Karabük'ün tarihi konaklarıyla ünlü Safranbolu ilçesine 50 kilometre mesafede olmasından dolayı ilçeye gelen turistlerin de ilgisini çeken Uluyayla'nın turizm potansiyelinin artırılmasına yönelik tanıtım faaliyetleri yapılıyor.
-''AŞK ACISINI DİNDİREN ŞELALE''-
Ulus'a bağlı Ulukaya köyündeki Ulukaya Şelalesi, çevresindeki doğa güzelliklerinin yanı sıra efsanesiyle de yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Mitolojik hikayeye göre, aşk tanrısı Eros'un, eşi Hera kendisini artık sevmiyor diye intihar eden Selamnos'un bedenini dönüştürdüğü şelaleden su içen, mendil ıslatan ya da yüzünü yıkayanlar yaşadıkları aşk acılarından arınıyorlar.
Eşinin kendisini sevmemesine üzülen Selamnos, Ulukaya'nın zirvesine çıkarak Hera'nın ismini haykırıp, kendisini boşluğa bırakır. Aşk tanrısı Eros, aşk acısının böyle sonlanmasını istemediğinden Selamnos'un bedenini yere değer değmez şelaleye dönüştürerek suyu kutsar. Kim şelaleden su içerse, mendil ıslatırsa ya da yüzünü yıkarsa Selamnos'un acıları azalır, içinde yeni ya da geçmişten kalma aşk acısı yaşayanlar da bundan arınırlar.
Ulukaya köyünde 20 metre yükseklikten yazları da dahil olmak üzere sürekli akan şelale, mitolojik öyküsü ve çevresindeki doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekleyen gizemli dünya sunuyor.
-KARABÜK-
Karabük yaylaları, zengin ormanları, florası ve faunası, üstün peyzaj görüntüleri ve şifalı otları ile turizm cennetleri arasında yer alıyor.
Bol oksijenli serin ve temiz havada sağlıklı yaşam için yürüyüş yapmak, köylerde yaşayan insanlarla kısa süre bir arada yaşamak, çadır kurmak, meydan ateşi çevresinde oturup sohbet etmek, yaban hayvanlarını yaşadıkları doğal ortamlarında izlemek, görüntülemek, bitki türlerini incelemek açısından bölgedeki bakir yaylalar giderek artan ilgi görüyor.
Doğa gezileri, bisiklet turları, kır yürüyüşü gibi birçok aktivite yapmanın mümkün olduğu yaylaları, keşfedilmeyi bekliyor.
-KASTAMONU-
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İstanbul'un Anadolu Yakası'ndan başlayarak Sinop'a kadar uzanan topraklara sancak beyliği yapan Kastamonu'da tarihin ihtişamlı kalıntılarını görmek mümkün.
Yüzde 68'i ormanlarla kaplı olan Kastamonu, adeta birer tabiat harikası olan Ilgaz Dağı ve Küre Dağları Milli Parklarına ev sahipliği yapmakta.Karadeniz kıyısında bulunan 6 tane ilçesi ile bölgede en uzun sahil şeridine sahip olan kent, son yıllarda onarımı yapılarak birer birer ayağa kaldırılan ve turizmin hizmetine sunulan tarihi mekanları ile dikkat çekiyor.
Kastamonu il merkezinde onlarca külliye ve han, otel ve restorant olarak turizme hizmet verirken, döneminin dört büyük evliyasından biri olarak bilinen Şeyh Şaban-ı Veli ile Benli Sultan, Aşıklı Sultan ve Abdal Hasan'ın tekke ve türbeleri de ildeki inanç turizminin önemli durakları arasında yer alıyor.
''Saraylar'dan günümüze süzülen lezzet'' sloganıyla şehirde sektör haline gelen ve ünü yurt dışına kadar uzanan meşhur Kastamonu Çekme Helvası ise şehri ziyarete gelenlerin tadına doyamadığı lezzetlerden biri.
Taşköprü ilçesinde yetiştirilen sarımsaklar dünyanın en meşhur sarımsaklarından biri olarak gösterilirken, yörenin mutfağı da birbirinden farklı lezzetler sunuyor. Kentte gidenlerin tercih ettiği yemeklerin başında, tirit, banduma, kuyu kebabı, etli keşkek, pastırmalı pide, cırık, Ecevit çorbası ve üryani kompostosu baş sırayı alıyor.
-AĞAÇ MÜZESİ YENİCE-
''Tropik bölgeler dışında dünyada çok az ormanda görülebilecek kadar çok sayıda ağaç türünü barındıran'' Yenice ilçesinin ormanları, ''ağaç müzesi'' görümüyle görenleri cezbediyor.
Çeşitli ağaç türlerinin yanı sıra bazı ağaçların olağanüstü çap ve boya ulaşan örneklerinin oluşu, zengin yaban hayatı potansiyeliyle bölge eşsiz ekosistem özelliği gösteriyor.
Ormanların oluşturduğu oksijen kuşağı, kent turizmi için önemli kaynak gösterilerek, turizm bölgesi olmaya yönelik projeler üretiliyor.
Eskipazar ve Eflani ilçeleri de mesire alanları, yaylaları ve termal kaynaklarıyla turizmin keşfedilmeyi bekleyen cennetleri arasında yer alıyor.
-''AMAZONLARIN'' DİYARI SAMSUN-
Orta Karadeniz, alternatif turizm meraklıları için tüm güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor.
Kızılırmak ve Yeşilırmak gibi Türkiye'nin iki önemli ovasını barındıran Samsun'da, doğa tutkunları için görülmeye değer yerler bulunuyor.
Karadeniz yaylaları denilince akla daha çok Doğu Karadeniz'deki yaylalar gelse de Samsun'daki yaylalar da görülmeye değer güzellikler barındırıyor.
Samsun'un Ladik ilçe merkezine 9 kilometre uzaklıktaki Akdağ'da çim kayağı yapılabilirken, Bafra'da Kızılırmak üzerine kurulu Altınkaya ve Derbent barajlarının oluşturduğu göller, balık tutmanın yanı sıra göl safari ve su sporları için uygun.
İlçe sınırlarında bulunan Nebiyan ormanı ise doğa yürüyüşü ve benzeri etkinliklik açısından değişik imkanlar sunuyor. Bafra'daki Akalan, Tekkeköy ilçesindeki Kabaceviz şelalelerinin bulunduğu yöreler de ziyaretçilerini bekliyor.
Kızılırmak Deltası olarak bilinen yörenin sulak alanı, çok zengin bir faunaya sahip. Kuşların göç yolu üzerindeki bu bölge, kuş gözlemcileri için önemli bir seyir alanı.
Samsun'a yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki ''efsanevi kadın savaşçılar'' Amazonlar'ın diyarı olarak bilinen Terme ise kamp alanlarıyla ziyaretçilerini bekliyor.
Kaplıcalarıyla ünlü Samsun'a şifa aramak için gelenlere ise Havza ve Ladik'teki kaplıcalar öneriliyor.
-ORDU-
Fındık diyarı ve adı bir çok türkü ile anılan Ordu, ''Doğu Karadeniz'in giriş kapısı'' olarak adlandırılıyor.
Hem yaz hem de kış turizmi için birçok doğal güzelliğe sahip olan Ordu, gelecekte yayla turizmi için önemli bir merkez olmaya aday gösteriliyor.
3700 yıllık geçmişi olan kentin Ünye'den başlayıp Gülyalı'ya kadar uzanan sahili, kendine has yapısıyla görenlerin beğenisini kazanırken, özellikle Bolaman-Perşembe arasındaki kıvrımlı koyları ve sualtı mağaraları, ayrı bir özellik taşıyor.
Karadeniz Sahil Yolu'nun açılmasıyla daha çok turistik amaçlı kullanılan Bolaman-Perşembe sahil yolu, imkanı olanların mutlaka tercih etmesi gereken bir güzergah.
Perşembe'deki Hoynat Adası ve Yason Burnu, Ulubey'deki Oktamış Şelalesi, Mesudiye'deki Keyfelan Yaylası, Gölköy'deki Ulugöl, Akkuş Argın Yaylası, Kabadüz'deki Çambaşı Yaylası Ordu'da görülmesi gereken yerlerden.
Mesudiye'deki Keyfalan başta olmak üzere Kızılağaç, Yeşilce, Tekneci yaylaları da doğal güzellikleri, serin havası, soğuk suyu ile keşfedilmeyi bekleyen yaylalar arasında.
Gölköy ilçe merkezine 17 kilometre mesafede bulunan, çevresi ormanlarla kaplı krater gölü Ulugöl, özellikle fotoğrafçılar için son derece cazip bir yer. Yaban ördeği avı yapılabilen göl, kamp yapmaya da uygun.
-SİNOP-
Karadeniz Bölgesi'nin en kuzeyinde bir yarımada üzerinde yer alan Sinop, bölgenin küçük ve şirin bir kenti olarak dikkati çekiyor.
Samsun'dan yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla ulaşılabilecek Sinop, bölgenin tüm karakteristik özelliklerini taşıyan bir kent. Gür ağaçlı ormanları, yaylaları, kumsalları, temiz denizi ile Sinop, ziyaretçilerini bekliyor.
Tarihi cezaevi, kalesi ve gemi maketleriyle ünlü Sinop'ta Türkiye'nin tek fiyordu olan ''Hamsilos'', keşfedilmeyi bekleyen yerler arasında yer alıyor. Yemyeşil ormanı, rengarenk çiçekleri ile bir nehir gibi kara içine giren Hamsilos Fiyordu, Sinop il merkezine 11 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Erfelek'te, adeta bir merdiven biçiminde zirveye doğru yaklaşık 2 kilometre uzunluğunda birbirini takip ederek uzanan 28 şelaleden oluşan Tatlıca Takım Şelaleleri de foto safari ve yürüyüş için uygun.
Yaklaşık 175 kilometre sahil şeridi bulunan Sinop'ta denize girilebilecek çok sayıda bölge de var. Karadeniz'de, kent merkezinde denize girilebilecek ender illerden biri olan Sinop'ta il merkezine 56 kilometre mesafedeki Ayancık'taki İnaltı Mağarası ile Ayancık'ın güneyindeki Akgöl ise kentin doğal güzelliklerinin başında geliyor.
-AMASYA-
Kuruluşundan bu yana yaklaşık 7 bin 500 yıllık süreçte Hititler'den Osmanlılar'a kadar çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Amasya, doğal ve kültürel zenginlikleri ile öne çıkıyor.
Harşena Kalesi, Kral Kaya Mezarları, Etnografya Müzesi, Kızlar Sarayı ile tarihin izlerini taşıyan Amasya'da tarihi varlıklar korunarak günümüze kadar ulaştırılmış.
Amasya, ortasından geçen Yeşilırmak'ı ve onun etrafında sıralanan Yalıboyu evleriyle ziyaretçilerine mistik bir atmosfer sunuyor.
Sevdaları tarihe mal olmuş Ferhat ile Şirin'den, dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilinen Strabon'a kadar birçok ismin yaşadığı Amasya, çok sayıda Osmanlı sultanının da şehzadelik dönemlerini geçirdiği kent olarak bilinmesi nedeniyle deniz turizminden uzak alternatif bir tatil arayanlara bu imkanı sunuyor.
Osmanlı döneminde çok önemli bir kent olan Amasya, öylesine önemsenmiş ki, Yükseliş Dönemi'nde tahta geçen bütün padişahlar burada Sancak Beyliği yapmışlar.
Aralarında Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet, 2. Murat, Fatih Sultan Mehmet, 2. Sultan Bayezıt ve 3. Murat'ın da bulunduğu padişahların şehzadelik dönemindeki ilk eğitim aldıkları kent olması nedeniyle Amasya, ''Şehzadeler kenti'' diye anılır.
Taşova'daki Yukarı Baraklı Şelalesi ise Amasya'nın görülmesi gereken doğal güzelliklerinin başında geliyor.
-İÇ ANADOLU, TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER SUNUYOR-
İç Anadolu Bölgesi, tatilini deniz-kum-güneş yerine ülkenin tarihi ve kültürel değerleriyle iç içe geçirmek isteyenlere bir çok seçenek sunuyor.
Bölgenin önemli kentlerinden Kayseri, kent merkezinde bulunan tarihi eserlerinden Roma dönemine ait Kayseri Kalesi, Selçuklular dönemine ait Hunat Medresesi ve camisi, Anadolu'nun ilk tıp merkezi kabul edilen Şifahiye ve Gıyasiye medreseleri, Ulu Cami ve Döner Kümbet'iyle ziyaretçilerini bekliyor.
Kayseri'deki doğa harikalarından biri de Yahyalı ilçesindeki Kapuzbaşı takım şelaleleri. Yüksekliği ve debisi bakımından dünyanın sayılı şelaleleri arasında gösterilen Kapuzbaşı takım şelaleleri, 3 farklı şelaleden oluşuyor. Şelale yakınında kurulan küçük ahşap evler, tatilcilere konaklama imkanı da sunuyor.
Erciyes Dağı'nın güney eteklerinde bulunan Develi, Yahyalı ve Yeşilhisar ilçeleri arasındaki Sultansazlığı Milli Parkı da doğa severlerin vazgeçemediği mekanlardan biri.
Sıcak bölgelere göç eden kuşların önemli konaklama alanları arasında yer alan ve 300'den fazla kuş çeşidini barındıran Sultansazlığı Milli Parkı, bahar aylarında fotoğraf meraklıları için cazip bir mekan.
Yeşilhisar'a bağlı Soğanlı köyündeki ören yeri de ''Kayseri'nin Kapadokyası'' olarak nitelendiriliyor. Doğal kaya oluşumları ve kayadan oyma kiliseler, turistlerin ilgisini çekiyor. Hediyelik eşya almak isteyenler için, yöre kadınlarının bezlerden yaptığı folklorik kıyafetli Soğanlı Bebekleri, güzel bir seçenek.
Tarihi 6 bin yıl öncesine kadar uzanan Kayseri, günümüze kadar ayakta kalmayı başaran eserlerle de dikkati çekiyor. 4 bin yıl önce Asur Ticaret Kolonilerinin ticaretle uğraştıkları Kültepe Höyüğü'ndeki kazılarda ortaya çıkarılan çivi yazılı kil tabletler, kentteki ticari hayatın ne kadar eski olduğuna ışık tutuyor.
Özellikle Selçuklu dönemine ait çok sayıda tarihi değeri barındıran Kayseri, aynı zamanda Mimar Sinan'ın doğduğu Ağırnas beldesinde de turistlere, Sinan'ın doğduğu evi görme imkanı sunuyor.
-PERİ BACALARI DİYARI KAPADOKYA-
Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesi, doğal güzellikleriyle tatilcilere alternatifler sunuyor. Kapadokya'nın merkezini oluşturan Nevşehir, doğal tüf kayalardan oluşan peri bacaları ile dikkati çekerken, bölgede düzenlenen balon turları, bu güzellikleri gökyüzünden kuş bakışı izleme imkanı sunuyor.
Göreme Açık Hava Müzesi ile Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri kayadan oyma tarihi kiliseleri ile özellikle yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekiyor. Peri bacalarından dönüştürme kayadan oyma butik otel ve pansiyonlar, yazları serin ve kışları sıcak olma özelliğiyle misafirlerine farklı konaklama hizmetleri veriyor.
Bölgede ayrıca doğal güzelliklerin görülebilmesi için at, motosiklet ve bisiklet turlarıyla vadi yürüyüşleri düzenleniyor. Doğa ile iç içe tatil yapmak için vazgeçilmez mekanlardan biri olan Kapadokya'da, Hacıbektaş Müzesi ve Külliyesi inanç turizmine, Kozaklı ilçesindeki kaplıcalar ise sağlık turizmine hizmet ediyor.
-AŞIKLAR DİYARI KIRŞEHİR-
Neşet Ertaş gibi yetiştirdiği bir çok halk aşığıyla tanınan Kırşehir, tarihi değerleri ile de turistler için alternatif imkanlar sunuyor.
Kırşehir'deki tarihi eserler arasında en çok ilgiyi, Cacabey Camisi görüyor. Selçuklular döneminde 1271 yılında Kırşehir Emiri Nurettin Cibril bin Cacabey tarafından yaptırılan camide, tarihi kayıtlarda astronomi alanında eğitim verildiği bildiriliyor.
Kırşehir, esnaf ve sanatkarlar arasında birlik ve beraberliği sağlayan Ahilik Teşkilatı'nın kurucusu Ahi Evran Veli'nin türbesine de ev sahipliği yapıyor. Türbe, 1482 yılında yapılan Ahi Evran Camisi'nde bulunuyor.
Kentin doğal güzellikleri arasında bulunan Seyfe Gölü de barındırdığı kuş türleri ile doğa severlerin ilgisini çekiyor.
Kaman ilçesine bağlı Çağırkan beldesinde, kazı çalışmaları Japon bilim adamlarınca sürdürülen Kalehöyük, binlerce yıl öncesine ışık tutuyor. Japonların, kazı alanının yakınına kurduğu ve ülkelerine özgü bitki türlerinin yetiştirildiği Japon bahçesi de kentin görülmeye değer yerlerinden biri.
Kırşehir sınırları içinde bulunan Hirfanlı Baraj Gölü de adeta ''Anadolu'nun denizi'' konumunda. Su sporu meraklıları, baraj gölünde su kayağı, yelken ve rüzgar sörfü gibi sporları yapabiliyor.
Kent merkezinde termal kaplıcalar da bulunan Kırşehir, bu özelliği ile hem tatil yapmak hem de şifa bulmak isteyenler için alternatifler sunuyor.
Mucur ilçesi ile Dulkadirli beldesindeki yeraltı şehirleri de kentin görülmeye değer mekanları arasında yer alıyor.
-SİVAS-
Sivas, birbirinden güzel doğal güzelliklerini bünyesinde barındırıyor.
Sivas'tan doğup Karadeniz'e dökülen, Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak ile bu ırmağın başlıca kolları olan Tecer ve Yıldız Irmağı, yörenin doğasına ayrı bir güzellik katıyor. Yeşilırmak'ın kollarından biri olan Kelkit Çayı da Sivas'ın Kelkit Vadisi'ndeki ilçeleri Akıncılar, Suşehri ve Koyulhisar'ın doğası açısından büyük önem arz ediyor.
Sivas'ın önemli doğal güzellikleri arasında yer alan Gürün ilçesindeki Gökpınar Gölü ve Şuğul Kanyonu da eşsiz doğasıyla görenleri büyülüyor. Turkuaz mavisi görünümüyle adeta doğal bir akvaryumu andıran Gökpınrar Gölü, doğa tutkunlarının uğrak mekanı olurken, Şuğul Kanyonu ise dağcılık sporu ile uğraşanlar ve doğa yürüyüşü sevenlerce tercih ediliyor.
Gemerek ilçesine bağlı Sızır beldesindeki Sızır Şelalesi de Sivas'ın önemli doğal güzelliklerinden biri olarak göze çarpıyor.
-ÇORUM-
İç Anadolu'yu Karadeniz'e, Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan önemli yol güzergahlarında bulunan Çorum, tarihin miras bıraktığı kentlerden biri.
Geleneksel özelliklerini koruyan aynı zamanda modern dünyaya açılan Çorum, uygarlık tarihi içinde zengin kültürüyle farklı bir yere sahip.
Çorum, dünya tarihinin en eski medeniyetlerinden Hititler'in başkenti Hattuşa başta olmak üzere, antik kentin askeri merkezlerinden biri olarak gösterilen Şapinuva ve dini törenlerin yapıldığı Alacahöyük gibi UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan ören yerlerini içinde barındırıyor.
Tarihi özelliklerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de keşfedilmeyi bekleyen Çorum'da mutlaka görülmesi gereken mekanlar arasında geleneksel yayla evleriyle Kargı Yaylası, bozulmamış tabiatı ve atlı doğa turizmine uygun Abdullah Yaylası, yazın kamp amaçlı çadırların kurulduğu kendine özgü bitki örtüsüyle Bayat Yaylası ile İskilip Yaylası, doğayla baş başa kalmak isteyenler için birbirinden farklı seçenekler sunuyor.
Çorum'un Ortaköy ilçesindeki 12.5 kilometre uzunluğundaki İncesu Kanyonu, bölgeye rafting ve trekking yapmak için gelenleri, kanyon içine gizlenmiş Kybela Kabartmaları ile hayrete düşürmekte.
Geleneksel yemeklerin hala sofralarda baş tacı edildiği kentte meşhur keşkek yemeğinin yanı sıra ustaların hüneri İskilip dolması, ünlü çatalaşı çorbası ve farklı bir lezzete sahip gül burması, misafirlere ikram edilen ürünlerin başında yer alıyor.
Çorum'da 35 çeşide ulaşan leblebiler ise özellikle şehirlerarası yol güzergahında mola verinlerin, yakınlara hediye olarak aldıkları ürünlerden biri.
-BİN TANRILI ŞEHİR HATTUŞA-
İçindeki çok sayıda mabetten dolayı ''1000 Tanrılı Kent'' adını alan Hattuşa (Boğazkale, Boğazköy), Hitit devletinin başkentidir.
Ankara'ya sadece 208 kilometre uzaklıkta olan Hattuşa, 104 yılından beri arkeolojik kazılarla keşfedilmeye çalışılırken, bugüne kadar yapılan çalışmalarda, Asur, Hitit, Frig, Galat, Bizans ve Roma dönemine ait kalıntılara ulaşılmıştır.
Şehirde ayakta kalmış yapıların büyük bölümü M.Ö. 13. yüzyıldan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale'de, direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar ve depo binaları ile büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.
Hattuşa'nın en büyük ve en etkileyici kutsal mekanı, şehrin dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı'dır. Tapınakta 90'dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıkların kaya yüzeyine işlenmiş figürleri yer alır.
-ALACAHÖYÜK-
Tarih kitaplarında adına sık sık rastladığımız Alacahöyük, Hititler döneminde dini törenlere ev sahipliği yapan, aynı zamanda sanat merkezi olarak kullanılan bir Hitit şehridir.
Çorum'un 45 kilometre güneybatısında, Ankara'nın 160 kilometre doğusunda bulunan Alacahöyük'te, 4 uygarlık ortaya çıkarılmıştır.
Kral mezarları, altın, gümüş ve değerli taşlardan yapılmış ölü hediyeleri ile büyük mabetler, tarih tutkunlarını geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartmaktadır.
Hitit devletinin önemli kentlerinden biri olan Şapinuva İSE Çorum'un şirin ilçesi Ortaköy'de yer alıp, il merkezine 53 kilometre uzaklıktadır.
Hitit devleti için stratejik bir öneme sahip olan Şapinuva'nın kazılarında, 4 bine yakın çivi yazılı tabletler ve değerli eserler ortaya çıkmıştır.
-ÇORUM MÜZESİ-
Çorum il merkezinde 4 kattan oluşan müzenin her katında bir uygarlığın kalıntıları sergilenmektedir. Müzeye bağlı olarak Alacahöyük ve Boğazköy müzeleri de bölgedeti tarihi eserleri bünyesinde barındırmaktadır.
Pazartesi günleri haricinde haftanın diğer günleri 08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık tutulan müzelerde, bölgede yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan binlerce tarihi eser sergilenmektedir.
Çorum, şehir merkezinde leblebi kokan dar sokakları, tarihi hamamları, eski evleri ile ziyaretçilerini bekleyen şirin, misafirperver bir Anadolu şehri olarak keşfedilmeyi bekliyor.
-TOKAT-
Karadeniz ikliminin hakim olduğu Tokat ise yemyeşil doğasıyla keşfedilmeyi bekliyor.
Yeşilırmak ve Kelkit Çayı başta olmak üzere birçok çay ve derenin aktığı Tokat'ta, özellikle yaylalar ve göller doğasıyla büyülüyor.
Pazar ilçesindeki Ballıca Mağarası, Tokat'ın önemli doğal güzelliklerinden. Dünyanın 8. harikası olarak nitelendirilen mağaranın gelişiminin yaklaşık 3,4 milyon yıl önce başladığı tahmin ediliyor.
Niksar ilçesindeki çam ormanlarıyla kaplı Çamiçi Yaylası da doğa tutkunlarının uğrak yeri. Oryantiring, yamaç paraşütü gibi doğa sporlarının yapıldığı yayla, yöre turizmi açısından önem taşıyor.
-ESKİŞEHİR-
Porsuk Çayı kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan, Çibörek ve lületaşı denilince ilk akla gelen kent olan Eskişehir, birçok medeniyete ev sahipliği yapmasının yanı sıra Anadolu'nun modern şehirciliğine örnek olmasıyla da yerli ve yabancı turistleri kendisine çekiyor.
Kent merkezine yaklaşık 80 kilometre mesafedeki Yazılıkaya Frig Vadisi ile buradaki Frig Kralı Midas'a dayandırılan ''Yazılıkaya Anıtı'', görülecek yerlerin başında geliyor. MÖ 7-8. yüzyılda yapılan ve dünyanın en önemli anıtlarından biri olarak kabul edilen Yazılıkaya Anıtı, dünyanın en önemli açık hava anıtlarından biri olarak kabul ediliyor.
Bahşeyiş Anıtı, Anıtsal Frig Kaya Mezarı, Gerdekkaya Mezar Anıtı, Hamamkaya Anıtı, Aslanlı Mabet, Büyükyayla Nekropolü, Frig Kaleleri, Han Yeraltı Antik Kenti, Santabaris Antik Kenti ve kentin 30 kilometre doğusunda yer alan Midaion-Karahöyük de Eskişehir'de ziyaret edilmesi gereken önemli tarihi mekanlar.
-KÜLTÜR TURİZMİ-
Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Yunus Emre beldesinde bulunan Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi de görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Tüm insanlığı sevgiye, birlik ve beraberliğe çağıran halk aşığı Yunus Emre'nin mezar taşında yazan ''Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz'' sözleri, aşığın yaşam felsefesini özetliyor.
Seyitgazi ilçesinde de 8. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen ünlü İslam Komutanı Seyyit Battal Gazi'nin adına 1207-1208 yıllarında Alaaddin Keykubat'ın annesi, 1. Gıyaseddin Keyhüsrev'in eşi Ümmühan Hatun tarafından yaptırılan külliye bulunuyor.
Horosan'dan geldiği ve Anadolu'da birçok yer gezdikten sonra Seyitgazi ilçesi Arslanbeyli köyüne yerleştiği söylenen ve dünyadaki dört Veli'den birisi olarak kabul edilen Şeyh Sücaeddin-i Veli adına 1515 yılında, Yavuz Sultan Selim zamanında Mürvet Ali Paşa tarafından yaptırılan bir külliye ve türbe de Seyitgazi'de görülebilir.
-BOT VE GONDOL TURLARI-
Tatilini, son yıllarda turizm kenti olma yolunda önemli mesafe kat eden Eskişehir'de geçirmek isteyenler, Porsuk Çayı'nda bot ve gondol turları da yapılabiliyor.
Kentte geleneksel hamur işi yemeği çiböreğin yanında, bamya çorbaları ve nuga helvası da yerel yemek çeşitleri arasında yer alıyor.
-BİLECİK-
Bilecik, Kayı Boyu'nun Orta Asya'dan 400 çadırla gelerek, Ertuğrulgazi önderliğinde Söğüt'e yerleşmesi ve Osmanlı Devletinin burada kurulmasıyla tarih turizmi açısından öne çıkıyor.
Tarihte pek çok uygarlığa sahne olan Bilecik, MÖ 1950'li yıllarda yörede yaşamış olan Trakya kavimlerinden Thynler'den sonra Mısırlılar, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Bitinya Krallığı ve Roma İmparatorluğu'nun geçiş dönemlerini yaşamış ve onlara ait izleri taşıyor.
-''MEVLANI'NIN ŞEHRİ KONYA-
Yılda 2 milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Mevlana Müzesi'nin yer aldığı inanç turizminin merkezlerinden Konya, doğal güzellikleriyle de turistlerin ilgisini çekiyor.
Kentte Türkiye'nin en büyük göllerinden olan Tuz Gölü'nün yanı sıra Beyşehir, Akşehir, Meke, Suğla ve Çavuşcu gibi çok sayıda göl bulunuyor.
Konya-Isparta sınırı üzerindeki Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan ve Tektonik-Karstik olaylarla meydana gelen Beyşehir Gölü, aynı zamanda Türkiye'nin en önemli milli parkı arasında yer almasıyla kenti ziyaret edenlerin dikkatini çekiyor.
Beyşehir ilçesine gölü görmek için gelen turistlere, milli park alanı içerisinde su sporları, dağ sporları ve av sporları yapma imkanı sunuluyor. Önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezi olan göl, yılın her mevsimi fotoğraf tutkunlarına önemli görsellik sunuyor.
Ankara, Konya ve Aksaray sınırlarının kesiştiği yerde olup bir kısmı Konya ili sınırları içerisinde yer alan Tuz Gölü, son yıllarda kuraklığın etkisini fazlasıyla hissetse de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında yer alıyor.
Karapınar ilçesinde görünümü nedeniyle ''dünyanın nazar boncuğu'' olarak adlandırılan Meke Gölü de görülmeye değer doğal güzellikler arasında sayılabilir.
Volkanik patlamayla 5 milyon yıl önce meydana gelen kraterin, zamanla suyla dolarak göle dönüşmesiyle oluşan Meke Gölü, yakın zamana kadar büyüleyici manzarasıyla görenleri kendine hayran bırakıyordu. Son yıllarda kuraklık ve yer altı suyu seviyesindeki düşüş nedeniyle kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan gölü yeniden eski günlerine döndürmek için yoğun çaba harcanıyor.
Konya-Afyonkarahisar il sınırında yer alan Akşehir, Suğla ve Çavuşcu gölleri de ziyaret edilmesi gereken doğal güzellikler arasında yer alıyor.
-MERAM BAĞLARI-
İl merkezine 8 kilometre uzaklıkta bir mesire yeri olan Meram Bağları da Konya'yı ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasında ilk başlarda geliyor. Meram'a gelenler, Selçuklular döneminden köprü, Karamanoğulları devrinden Hasbeyoğlu Mescidi, hamamı ve Tavus Baba Türbesi'ni ziyaret edilebilirler.
Yine Beyşehir'in güneybatı kıyısında Heyran köyü yakınlarında Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yazlık Kubadabad Sarayı'nın kalıntıları gezilebilir.
-AKSARAY-
10 bin yıllık tarihi geçmişinde onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Aksaray, Hasandağı, Güzelyurt, Ihlara Vadisi ve Tuz Gölü gibi doğal güzellikleri ile dikkati çekiyor.
Aksaray merkeze 35 kilometre uzaklıktaki temiz havası ve tatlı suyu ile ünlü Helvadere beldesinden 3 bin 268 metre yüksekliğindeki Hasandağı'na tırmanmak, kayak yapmak ve dağ eteklerindeki antik Nora Şehri'ni görmek isteyenler her yıl Hasandağı tırmanışlarına katılıyor.
Hasandağı'nın binlerce yıl önce püskürmesiyle açığa çıkan tüf tabakaların Melendiz Çayı'nın hızlı akan sularıyla aşınması sonucu oluşan Ihlara Vadisi, yer yer 80-100 metre derinliği ile doğa tutkunları için farklı heyecanlar sunuyor.
Yer altı şehirleri, kaya oyma kilise ve yaşam mekanları ile ünlü Belisırma köyünden geçerek Peri Bacaları ile ünlü Selime beldesine kadar uzanan 14 kilometre uzunluğundaki Ihlara Vadisi, yerli ve yabancı binlerce turistin doğa yürüyüşü yaptığı önemli merkezler arasında yer alıyor.
Kentte, sahip olduğu doğal güzelliğini günümüze kadar korumayı başaran Güzelyurt ilçesi de mutlaka görülmeli.
Sıcak suları ile ünlü Ziga ve Krater gölleri ile 48 derecelik sıcaklığıyla Türkiye'nin en iyi termal kaplıca merkezi olan Ziga Termal Kaplıcaları, soğutulmayan ve ısıtılmayan termal kaplıca alanı olarak turistlerin ilgisini çekiyor.
-KARAMAN-
Karaman, içinde barındırdığı doğal güzelliklerle, doğa tutkunları için mutlaka gezilmesi gereken yerlerden.
Karaman'ın güneyindeki Bucakışla köyü yakınlarında bulunan Nunu Vadisi'nin ortasından geçen Göksu Nehri, vadinin güzelliğini tamamlıyor.
Bunun yanında Ermenek, Sarıveliler ve Başyayla ilçelerinin eşsiz güzellikteki yaylaları, zirvelerinden yılın 12 ayı kar eksik olmayan dağları ve her vadiden akan dereleri ile ilgi çekiyor.
Kardelenleriyle ünlü Dumlugöze köyü, hala yüzyıllar önceki doğallığıyla köy yaşamının hatırlatıyor. Ünlü tatil yöresi Alanya'ya sadece 60 kilometre uzaklıkta olan köy, denizden sıkılan gezginler için alternatif bir yer özelliğini taşıyor.
Karaman'ın ortasında birden bire sivrilen, sönmüş bir volkanik dağ olan Karadağ da görülmeye değer doğal güzellikler arasında yer alıyor.
-AÇIK HAVA MÜZESİ NİĞDE-
Niğde de diğer Anadolu illeri gibi barındırdığı tarihi değerleri ile turizme hizmet ediyor.
Niğde'nin görülmeye değer en önemli eserleri arasında, Niğde Kalesi yanındaki Alaattin Camisi geliyor. 1123 yılında yaptırılan caminin giriş kapısında günün belirli saatlerinde kadın başı figürü beliriyor. Doğu kapısına saat 09.30-11.30 saatleri arasında düşen güneşin gölgesi, taçlı bir kadın başı figürü oluşturuyor.
Efsaneye göre caminin ustası, aşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancakbeyi'nin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için kapı süslemesinde ışık hilesine başvurmuş.
-GÜLEN MERYEM ANA FİGÜRÜ-
Kent merkezinden 6 kilometre uzaktaki Gümüşler Manastırı ise dünyada eşine ender rastlanan güzellikleri barındırıyor. Yüzyıllardır ihtişamını koruyan manastır, duvarındaki gülen Meryem Ana figürü ile tanınıyor.
Bor ilçesine bağlı Kemerhisar beldesinde 8 yıldan bu yana sürdürülen Tyana Antik Kenti kazılarında, saklı kalan tarih gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor. Kemerhisar'ın adını, yüzyıllardır ayakta kalmayı başaran su kemerlerinden aldığı belirtiliyor.
İlçede, dünyanın ''ilk olimpik yüzme havuzu'' olarak nitelendirilen havuz da turistlerin görmek istediği mekanlar arasında. Kraliçe Kloepatra'nın bu havuzda süt banyosu yaptığı da rivayet ediliyor.
Şehir merkezindeki Niğde Müzesi, sergilenen mumyalarıyla ziyaretçilerin akınına uğruyor. ''Mumyalı Müze'' olarak da bilinen müze, 2003 yılında Avrupa'da yılın müzesine aday gösterilmişti.
Ulukışla ilçesine bağlı Çiftehan beldesindeki kaplıcalar da, termal turizm tercih edenler için önemli bir merkez konumunda.
-İSTANBUL-
Asya ve Avrupa'yı kucaklayan, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi 3 büyük imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul, tarihi, kültür ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini bekliyor.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, başkentler başkenti olarak bilinen, kıtalara hükmeden İstanbul, geçmişin ihtişamını gururla korurken, 2010 Avrupa Kültür Başkentliği ile modern bir geleceğe doğru ilerliyor.
Şehrin, müzeleri, kiliseleri, sarayları, camileri, pazar yerleri ve doğal güzellikleri ile tadına doyulmayan görüntüler oluşturuyor.
Haliç- Marmara Denizi- Surlar arasında kalan yarımadada yer alan şehrin, Bizans'tan Osmanlı'ya sayısız güzel tarihi eserler bulunuyor.
Şehrin sokaklarında gezen insanlar, kendilerini geçmiş zamanla bugün arasında bir rüyada gibi hissediyor.
-İSTANBUL'UN TARİHİ VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ-
Suriçinde, İstanbul'un ilk kurulduğu tepe olan ve tarihte adına ''Zeytinlik Tepesi'' denilen yerde bulunan Topkapı Sarayı, ihtişamlı görüntüsünün yanı sıra içinde 600 yıllık devletin sayısız kıymetli eşyasını ve tarihi izlerini taşıyor.
Osmanlı Devleti'nin portresi, iç dekorasyonunda mavi çini kullanılmasıyla dünyada ''Mavi Cami'' (Blue Mosque) olarak tanınan Sultanahmet Camisi, medresesi, türbesi, iç avluları ve Hünkar kasırlarıyla dikkat çekiyor.
İstanbul'un en eski mabetlerinden olan ve Doğu Roma İmparatoru Justinyen'in ''Hz. Adem'den beri hiçbir devirde görülmemiş ve görülmeyecek bir ibadethane'' yaptırma isteğiyle inşasına başlanan Ayasofya, ''Fetih Abidesi'' olarak büyük ilgiyle ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Bizans döneminde 527-565 yılları arasında yapılan ve şehrin en önemli su sarnıçlarından olan Yerebatan Sarnıcı, düzenlenen kültürel etkinliklerle de ziyaretçilerini bekliyor.
Edirnekapı'da bulunan, mozaik ve freskleriyle süslü Kariye Müzesi, Topkapı Sarayı'nın ''Hasbahçe''lerinden biri olan bugünkü Gülhane Parkı, park içinde bulunan İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi, şehrin en eski kapalı çarşılarından biri olan Mısır Çarşısı ve İstanbul'un fethinden beri müslümanların büyük bir saygıyla ziyaret ettiği Eyüp Sultan'ın Türbesi ve Eyüp Sultan Camisi, herkesin görmesi gereken İstanbul'un önemli zenginliklerinden sayılıyor.
Eminönü Meydanı'nda, ''Güvercinli Cami'' olarak da anılan ve iki Valide Sultan'ın himmetleriyle yapımı yaklaşık 60 yıl süren Yeni Cami, görsel güzelliğiyle de büyülemeye devam ediyor. Yeni Cami veya asıl adıyla Valide Turhan Sultan Camisi'nin vakfı olarak inşa edilen Mısır Çarşısı da, sayısız baharat ve gıda çeşitleriyle ziyaretçilerin gözlerine ve iştihalarına hitap ediyor.
Beyazıt Cami ile Nuruosmaniye Cami arasında yer alan, şiirlere, romanlara ve filmlere konu olan Kapalıçarşı altınlar, mücevherler, bakır eşyalar, halılar, çeşitli deri ve süet giyim eşyalarıyla turistlerin büyük ilgisini çekiyor.
Osmanlı klasik mimarisinin ilk örneklerinden Beyazıt Camisi, Mimar Sinan'ın çıraklık devri eseri Şehzade Mehmed Camisi , fetih sonrası hızla İslami kimliğe büründürülen İstanbul'un ilk külliye örneklerinden Fatih Camisi, şehrin 5'inci tepesinde bulunan Yavuz Sultan Selim Camisi, küçük bir külliyeyi andıran ve sağ kısmının ön köşesinde tek şerefeli bir minaresi olan, Mimar Sinan'ın Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan adına inşa ettiği Mihrimah Camisi, Sultan III. Mustafa'nın eseri olan ve sekiz sütuna dayanan kemerleriyle Laleli Camisi, Hz. Muhammed'in Veysel Karani'ye hediye ettiği Hırka-i Şerif'in muhafaza edilmesi için özel olarak inşa edilen Hırka-i Şerif Camisi ve Osmanlı döneminde bir süre hazinenin saklandığı, Sultan II. Osman'ın (Genç Osman) şehit edildiği Yedikule Surları ziyaretçilerini bekliyor.
Haliç'te Unkapanı, Fener'deki Mesnevihane Tekkesi ve Kadın Eserleri Kütüphanesi, Balat'ta Tahtaminare ve Balat Camileri, Eyüp'te Sultan Sultan Abdülmecid tarafından, Osmanlı Ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilen ve metal sütunları Belçika'dan getirilen, günümüzde milli ve milletlerarası sergileri, Ramazan şenlikleriyle Feshane-i Amire Haliç kıyılarını süslemeye devam ediyor.
''Aşıklar Tepesi'' olarak da bilinen, İstanbul'un 7 tepesinde bulunan camilerin tamamının görülebildiği eşsiz manzarasıyla Piyer Loti, teleferikle çıkılan İstanbul'un tek tepesi özelliğine sahip.
İstanbul'da azınlıkların yüzyıllar boyunca tam bir özgürlük içinde yaşadığı Beyoğlu'nda Galata kulesi, Galata Mevlevihanesi, Neva Şalom Sinagogu, İstiklal Caddesi yahut eski adıyla Pera, Galatasaray Hamamı, Saint Antonie Kilisesi, Teşvikiye Cami, Cihangir Camisi, Tophane kasrı, Nusretiye Camisi yer alıyor.
Beşiktaş'ta Dolmabahçe Sarayı, Yahya Efendi Tekkesi, Deniz Müzesi, Çırağan Sarayı, Büyük Mecidiye Camisi yahut bugün bilinen adıyla Ortaköy Camisi, Yıldız Sarayı içinde bulunan Şehir Müzesi, Yıldız Korusundaki Malta Köşkü Boğaziçi'nde herkes için serinleme yerleri olarak güzelliklerini saklıyor.
Üsküdar'da, boğaz girişini belirten bir mihenk noktası kabul edilen Kız Kulesi, Aziz Mahmut Hüdayi Türbesi, Sultan III. Mustafa'nın yaptırıp da Laleli Camisi'nde olduğu gibi adını veremedği Ayazma Camisi, Selimiye Kışlası, Sultan I. Abdülhamid'in Boğaz'da yaptırdığı iki minareli Beylerbeyi Camisi, Kadıköy'de Haydarpaşa tren garı, Beykoz'da Hidiv Kasrı, Küçüksu Kasrı, Hz. Yuşa'nın Türbesi ve Anadolu Kavağı ile sayısız tarihi eser turistleri bekliyor.
İstanbul'da prens adaları olarak bilinen Büyükada'da, Hamidiye Camisi, Aya Yorgi Manastırı, Büyükada Rum Yetimhanesi, Heybeliada'da,Aya Triada Manastırı ve Kilisesi, Ayios Nikolaos Rum Ortadoks Kilisesi, Heybeliada Sanatoryumu, Burgazada'da Ayani ve Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi ve Kınalıada'da plajlar ve piknik alanları bulunuyor.
- ŞEHRİ TANIMAK İÇİN EN AZ 7 GÜN GEREKİYOR-
İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'a gelecek yerli veya yabancı turistlerin tarihi mekanlar ve doğal güzellikleri görmesinin yanı sıra ramazan ayında düzenlenen çeşitli aktivitelere katılmalarını önerdi.
Bilgili, İstanbul'a ilk defa gelen turistlerin, kalma süresinin ortalama 3 gün olduğunu, ancak bir turistin şehri tanıyabilmek için en az 7 gün ayırması gerektiğini kaydetti.
Turistlerin kısa süreliğine geldikleri tatillerini iyi değerlendirebilmeleri için turizm danışma bürolarının devreye girdiğini ifade eden Bilgili, ''Turistler, 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı'nın hazırladığı ''Ramazan İstanbul'', ''Ramazanda Caz'' etkinliklerine katılabilirler. Manevi bir gezi olmasını istiyorlarsa türbeleri, tarihi yarımadada bulunan camileri ziyaret edebilirler. İftar yemeklerine katılarak, Türk yemek kültürünü tanıyabilirler'' diye konuştu.
-ÇANAKKALE, GELİBOLU İLE YAKIN TARİHE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR-
Binlerce yıldır pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, imparatorlukların başkentleri olmuş kentleri barındıran Marmara Bölgesi, adeta bir açık hava müzesi gibi.
Her mevsim insanlara ayrı bir güzellik sunan Çanakkale, yakın ve uzak tarihin tanığı, içinden deniz geçen, toprağı bereketli, doğası eşsiz, modern bir kent.
Antik dönemde, ''Dardanelles'' olarak anılan ve 671 kilometrelik kıyı şeridi bulunan Çanakkale'de Türk ve dünya savaş tarihinde önemli bir yere sahip Çanakkale Savaşları'nın geçtiği Gelibolu Yarımadası, Tarihi Milli Parkı, antik dünyanın batı Anadolu'daki önemli merkezleri, Truva ve Assos antik kentleri, kente gelenlerin en çok ziyaret ettiği yerler olarak dikkati çekiyor.
Çanakkale'yi ziyaret edenler, gezilerine ilk olarak kent merkezinden başlamalı. Çanakkale İskelesi'nin her iki yanında sahil boyunca uzanan lokantalar, barlar ve kafeler, hem dinlenmek hem de boğazdan geçen gemileri seyretmek isteyenlerin uğrak yerleri arasında. Müşterilerine deniz ürünleri ağırlıklı menüler sunan lokantalarda, her mevsime özgü taze balık çeşitleri servis ediliyor.
Kente gelenler, buram buram tarih kokan daracık sokaklarda gezdikten sonra, tarihi Saat Kulesi, Aynalı Çarşı ve Çimenlik Kalesi'ni görmeden ayrılmamalı.
Piknikçiler ise belediyeye ait halk otobüslerini kullanarak ya da kendi araçlarıyla il merkezine 15 dakika mesafedeki Güzelyalı köyü veya Dardanos mevkisini kullanabilir.
-GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI-
Her yıl, on binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na ise kent merkezinden GESTAŞ ve Kilitbahir araba vapurlarıyla geçilebiliyor.
Savaşın izlerinin her yerde görülebildiği Gelibolu'daki 33 bin hektarlık alan, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutuyor. Gelibolu Yarımadası boyunca Türk şehitlikleri ile yabancı askerlerin anısına yapılmış anıtlar bulunuyor.
Tarihi Milli Parkı kendi başına gezmek isteyenlerin çok geniş olan bu alandaki her şeyi görebilmeleri oldukça zor. Ziyaretçilere, Çanakkale'deki seyahat acentelerinin düzenlediği turlara katılmaları tavsiye ediliyor.
Kendi başına gezmek isteyenler ise geziye Kabatepe Ana Tanıtım Merkezi veya Eceabat yakınındaki Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Tanıtma Merkezi ziyaretiyle başlamalı. Her iki merkezden de hem bilgi hem de doküman almak mümkün. Tarihi Yarımadayı gezecekler yanlarına mutlaka yiyecek ve su almaları gerekiyor.
-TRUVA VE ASSOS ANTİK KENTLERİ-
Çanakkale'nin en önemli ziyaret alanlarından Truva Antik Kenti'ne, Çanakkale'den 30 dakikalık yolculuğun ardından ulaşılıyor. Ziyaretçilerin, kendi başına gezip anlayabilecekleri bir ören yeri olmadığı belirtilen Truva, mutlaka uzman bir rehber eşliğinde gezilmeli. Çanakkale'de birçok seyahat acentesi buraya turlar düzenliyor.
Çanakkale'ye 90 kilometre mesafedeki Assos Antik Kenti ise Aristo'nun ilk felsefe okulunu kurduğu yer olarak biliniyor. İskelesi, eski antrepolardan restore edilmiş butik otelleri ve balık lokantaları ile Assos, gezilip görülecek önemli bölgeler arasında. Antik kent gezisinden sonra limana gitmek isteyenler, kısa ama dik bir yokuştan inerek ulaşıyor.
Assos'tan 2 kilometre doğuya gidildiğinde ziyaretçilerin karşısına Kadırga Koyu çıkıyor. Koy, Osmanlı zamanında donanmanın kadırgalarının bu koya çekilmesinden dolayı bu adı almış. Yörede ilk ''Mavi Bayrak'' alan plaj da bu koyda buluyor.
Gökçeada ve Bozcaada da Çanakkale ziyaretçilerinin yoğun ilgisini görüyor. Bozcaada'ya, Çanakkale'nin Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden, Gökçeada'ya ise Çanakkale'den veya Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Kabatepe iskelesinden kalkan araba vapuru ve feribotlarla ulaşım sağlanıyor.
-KAZ DAĞLARI-
Doğaseverlerin ilgisini en çok çeken yerlerden birisi olan Kaz Dağları'nın bir bölümü de Çanakkale sınırları içinde yer alıyor.
Dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğu belirtilen bu dağlarda, Ayvcık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinde bulunan Yeşilyurt ve Adatepe gibi otantik köyler, ziyaret edilecek yerler arasında.
Buralardaki otel ve pansiyonlar, güzel bir doğada temiz havayı teneffüs etmek isteyenleri yaz kış ağırlayabiliyor. Beldeden akan dereleri takip ederek Kaz Dağları'nın güzelliklerini keşfetmek mümkün. Kaz Dağları'nın bir diğer ucu ise, il merkezinden Ezine'yi takiben gidilen Bayramiç ilçesinde.
İlçeye bağlı Evciler köyünde yer alan Ayazma Mesire Yeri de Kaz Dağları'nın en önemli ziyaret noktalarından birisi. Her tarafından derelerin aktığı Ayazma, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için önemli bir alan. Buradaki dere yataklarından yukarılara doğru yürüyenler, eşine az rastlanır güzellikteki çok sayıda şelale ve altında oluşan göletleri görebiliyor.
-BURSA-
Türkiye'nin sanayi merkezlerinden Bursa, sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklere sahip.
Kentin simgelerinden Uludağ, gezilecek yerlerin başında geliyor. Türkiye'nin önemli kayak merkezlerinden olan ve ''Milli park'' özelliği bulunan Uludağ, kent merkezine 34 kilometre uzaklıkta. Uludağ'a ister taksi-dolmuşlarla, doğal güzellikler ve Bursa Ovası kuş bakışı izlenilmek istenirse de teleferikle çıkmak mümkün.
Osmanlı'ya başkentlik yapan ve ''Evliyalar şehri'' diye de anılan Bursa'da, çok sayıda türbe, han ve cami bulunuyor. Kent merkezindeki Hanlar Bölgesi'nde yer alan tarihi kapalı çarşı, yerli ve yabancı turistlerin uğraması gereken yerlerin başında geliyor.
İpek Yolu'nun batı kolunun son duraklarından olan Bursa'dan ipek almak isteyenlerin tercih etmesi gereken yer ise aynı bölgede yer alan Koza Han... Hanlar Bölgesi'nde yer alan Koza Han, sıcak yaz günlerinde bile asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde oturup, bir şeyler içerek serinleme imkanı sunuyor.
Yine aynı bölgede yer alan Ulu Cami, 20 büyük kubbesinin görkemi, içinde bulunan şadırvanı ve hat sanatının özgün örnekleriyle kentin mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerinden.
Bursa'da, günün yorgunluğunu atmanın en güzel yolu ise kent merkezine arabayla 15 dakika mesafede olan Çekirge bölgesinde yer alan termal kaplıcalarda ''Hamam keyfi'' yapmaktan geçiyor.
-İZNİK-
Kent merkezi dışında, Marmara Bölgesi'nin en büyük gölünün kıyısında yer alan ve aynı ada sahip İznik, doğa ve tarihseverlerin başlıca durakları arasında.
Vatikan'da 1962 yılında toplanan 19. konsülde, Kudüs ve Vatikan'dan sonra üçüncü kutsal kent olarak ilan edilen İznik'te, Ayasofya ve Roma tiyatrosu gezilebilir, çini fırınları ziyaret edilebilir.
-BALIKESİR-
Ege ve Marmara denizlerine kıyısı bulunan, eşsiz güzellikteki koyları, adaları, dağları, insanlara binlerce yıldan beri şifa dağıtan, güzellik veren termal kaynakları, yeşil ve mavinin buluştuğu turizm cenneti Balıkesir, tarihi ve kültürel mirasıyla görülmeye değer illerin başında geliyor.
Tatilciler, Kirazlı Manastırı'nı, Erdek ve Ergili'de gün yüzüne çıkarılan Kyzikos ve Daskyleion antik kentlerini görme, birbirinden güzel koylarda denize girme ve ardından 34 kilometre uzaklıktaki Kuşcenneti Milli Parkı'na giderek, kuş sesleri arasındaki o büyüleyici manzarayı yaşayabilme şansına bir günde sahip olabiliyorlar.
-ZAĞANOSPAŞA CAMİİ VE KUVA-İ MİLLİYE MÜZESİ-
Tarihe tutkun olanlar, Balıkesir kent merkezindeki Zağanos Paşa Camii ile Kuva-i Milliye ruhunun doğduğu ve bugün o kahramanların eşyalarının sergilendiği müzeyi görebilirler.
Balıkesir'in en büyük ve mimari yönden en mükemmel yapısı konumundaki cami, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in ünlü veziri Zağanos Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Camide Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği tarihi hutbe de okunabiliyor.
Hemen yanındaki Karesi Türbesi'ne uğranılıp, ardından 5-6 dakika mesafedeki Kuva-i Milliye Müzesi'ne gidilerek tarihe bir yolculuk yapabilme imkanı yakalanabiliyor..
-KOCAELİ-
Türkiye'nin ''Sanayi Başkenti'' olarak anılan Kocaeli'nin, Marmara ve Karadeniz ile Sapanca Gölü'ne olan kıyısı, doğal güzellikleri, mesire yerleri, yaylaları ve vadileri doğa turizminde de iddialı olduğunun en önemli göstergesi.
Kocaeli'de tarihi değerleri ve doğal güzelliklerinin yanı sıra dört mevsim cazibe merkezi olan kış turizm merkezi Samanlı dağlarının zirvesi Kartepe, Yeniköy Yazlık Ilıcası, Maşukiye Şifalı Suyu, Soğuksu Şifalı Suyu, Akpınar Suyu, Beşkayalar Tabiat Parkı, Ballıkayalar Vadisi, Çenesuyu, Çınarlı Dere, Başdeğirmen, Kerpe, Pembe Kayalıklar, Kefken Adası ve Darıca Kuş Cenneti gibi önemli gezi yerleri ziyaretçileri bekliyor.
Gebze İlçesi Tavşanlı köyü yakınındaki Tabiat Parkı ve doğal sit alanı Ballıkayalar Vadisi, dağcılığa meraklı olanların gözde eğitim alanı konumunda bulunuyor. Vadide göl, küçük çağlayanlar, travertenler üzerinde seyir terasları ve kamp yapmaya elverişli düzlükler yer alıyor. Bölge, trekking yapmak isteyenler, günübirlik ziyaretler için ideal bir mekan.
-BOĞAZİÇİ HAYVANAT BAHÇESİ VE BOTANİK PARKI-
İstanbul'a 38 kilometre uzaklıkta Darıca ilçesinde Türkiye'nin ilk özel hayvanat bahçesi olan Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı'nda 350 türde yaklaşık 3 bin hayvan koruma altında yaşamlarını sürdürüyor.
Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliği (EAZA) üyesi olan bahçe ve botanik parkı, özellikle kuş çeşidi olarak dünyada eşine az rastlanan bir çeşitlilik sergiliyor.
Öte yandan, Başiskele ilçesine bağlı Bahçecik Soğuksu Piknik Alanı, İzmit Bağçeşme'de bulunan Şehitler Korusu, İzmit'in 15 kilometre güneyinde yer alan Yeniköy Yazlık Ilıcası da kentin önemli mesire yerleri arasında bulunuyor.
-TEKİRDAĞ-
Marmara Denizi'ne yaklaşık 150 kilometre kıyısı bulunan ve ''Marmara'nın İncisi'' olarak anılan Tekirdağ, sahip olduğu doğal güzellikleri, bünyesinde barındırdığı kültürel mirası, gelişen yamaç paraşütü, deniz sörfü ve yelken sporu ile turizm avantajını her geçen yıl artırıyor.
Her yıl on binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Tekirdağ, Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi, Rakoczi Müzesi, Namık Kemal Evi, Osmanlı dönemine ait camileri, çeşmeleri, festivalleri, doğal plajları ile ilgi çekiyor.
Tekirdağ'ı ziyaret edeceklere Karacakılavuz beldesini ziyaret etmeleri ve burada üretilen el dokumalarından satın almaları öneriliyor. Karacakılavuz'u görmek isteyenlerin yaklaşık 50 kilometre yol katetmeleri gerekiyor.
Yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan ve her yıl ''Mavi Bayrak'' almaya hak kazanan Şarköy, Mürefte, Kumbağ, Değirmenaltı, Marmaraereğlisi ve Barbaros, konuklarını en iyi şekilde ağırlıyor.
Geleneksel Tekirdağ yemekleri arasında bulunan pireşe, şaraşura, yoğurtlu borani, zennik, bulama, çeneçarpan çorbası, cıllık, elbesan tava, gülbarak böreği, höşmerim, hakuk, kalle, kodrul, mangır ve papaz mancası sevilerek yeniliyor.
-BİRÇOK MEDENİYETİN EV SAHİBİ EDİRNE-
Roma İmparatoru Hadrianus tarafından kurulan, o zamanki adıyla Hadrianapolis olan ve 1361 yılında Osmanlı padişahlarından I. Murat zamanında fethedilen Edirne, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yaptı.
Der-i Saadet (Mutluluk kapısı) olarak anılan Edirne, Osmanlı Devleti'ne başkentlik yaptığı günlerdeki ihtişamını bugün bile hissettirir.
Selimiye'nin eşsiz mimarisindeki huzur, İstanbul'u fetheden fatihin doğduğu saray, asırlardır vazgeçilmeyen bir yiğitlik öyküsü Kırkpınar, hasret taşıyan 3 nehir, medeniyetin abideleri köprüler, hanlar, hamamlar, saraylar, ecdadın izlerini takip edenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden.
Günübirlik ziyaretler için Edirne'ye gelenler için vazgeçilmez duraklar cami, külliye ve bedestenlerdir. Her biri yürüyüş mesafesindeki bu yapılarla Edirne, açık hava müzesini andırır.
Namı, dünyanın dört bir yanında bilinen, Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Cami, kentin ilk anıtsal yapısı Yıldırım Beyazıt Cami, temelinde mukaddes Kabe taşı barındıran Eski Cami, zigzag, karo, burma ve yivli bezemeleriyle kentin siluetine damgasını vuran Üç Şerefeli Cami, muhteşem çinileriyle Muradiye Cami, Edirne'nin ziyaret edilmesi gereken yapılarından.
-EDİRNE'NİN KÖPRÜLERİ-
Edirne'nin türkülere konu olan köprüleri de mutlaka görülmesi gereken yapılar. Köprülerin en meşhurları kente araçla 10 dakika mesafedeki Tunca ve Meriç köprüleri.
Osmanlı'nın hoşgörü kültürünü de taşıyan Edirne'de bulunan birçok kilise ve sinogog, hoşgörünün yansıması niteliğinde. Bulgar Sveti Georgi, Bulgar Sveti Kontstantin ve Elana kiliselerinde halen ibadet yapılabiliyor. Kentte ayrıca Kaleiçi'ndeki Büyük Sinagog ve İtalyan Katolik Kilisesi, birbirine yürüyüş mesafesi uzaklıkta.
29 sit alanının bulunduğu Edirne'de Lalapaşa Ören Yerinde Kuzey Balkanlar'dan MÖ 1200'lü yıllarda göç eden topluluklara ait mezarlar bulunuyor. Enez Antik Kenti, Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Dar-ül Kura Medresesi, Lozan Anıtı ve Müzesi, Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşı Müzesi, Makedon Kulesi, Adalet Kasrı, Edirne'de görülmesi gereken yerlerden sadece bazıları.
-TARİHİ VE DOĞASIYLA KIRKLARELİ-
Kırklareli; kültür, karavan, kamping, su sporları, av ve doğa turizmi gibi birçok alanda tatilcilere seçenek sunuyor.
Karadeniz'e 60 kilometre uzaklıktaki Kırklareli'nde, yerli ve yabancı turistler, yoğun olarak İğneada, Kıyıköy ve Kastura sahillerini tercih ediyor. Bu bölge, günübirlik ve hafta sonu tatil için ideal bir ortam sunuyor.
Karadeniz'e kıyısı bulunan ve Kırklareli'ne yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta olan İğneada, yakın çevresindeki çok sayıdaki birinci derece doğal sit alanıyla ilgi çekiyor.
Kırklareli'ne 90 kilometre uzaklıkta olan longoz ormanları da doğa sporları yapan kişiler için bulunmaz bir yer. Longoz ormanlarının tamamı, yaklaşık 4 saatte gezilebilmekte.
Turizme açılan Dupnisa Mağarası ise Kırklareli'ne 80 kilometre uzaklıkta. Kuru ve sulu olarak ikiye ayrılan mağaranın kuru bölümü gezilebiliyor. Sulu bölümü ise henüz turizme açılmadı. Mağaraya giren kişiler yaklaşık bir saat süreyle mağarayı gezerken, içerdeki hava değişimine şahit olabilirler.
-CAMİLER, KÜLLİYELER-
Kırklareli'ndeki Hızır Bey Külliyesi de ziyaret edilmesi gereken yerlerden. 1303'de Kösemihalzade Hızır Bey tarafından yaptırılan külliye; hamam, cami ve arastadan oluşuyor.
Cedit Ali Paşa Cami de Babaeski ilçesinde bulunuyor. Mimar Sinan'ın eseri olan caminin 1561-1565 yılları arasında yapıldığı sanılıyor. Küçük Ayasofya Kilisesi, Vize ilçesinde bulunuyor. Kale Mahallesi'nde surlar arasında bulunan kilise, Gazi Süleyman Paşa tarafından 16. yüzyılda camiye çevrilmiş. Vize'nin kuzeybatısındaki vadinin yamacında bulunan Mağara Manastırı da kayalara oyularak yapılmış.
-DOĞU ANADOLU'DA ÇOK SAYIDA TARİHİ YAPI VE DOĞAL GÜZELLİK BULUNUYOR-
Bir çok medeniyete tanıklık eden Doğu Anadolu Bölgesi, doğal ve tarihi zenginlikleriyle de ziyaretçilerini bekliyor.
Doğu Anadolu Bölgesi'nin en eski yerleşim birimlerinden Van, Hakkari ve Ağrı'da, halen bu medeniyetlere ait çok sayıda tarihi yapı ile turistik değer bulunuyor.
Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü, sodalı suyu, el değmemiş kıyıları, içerisindeki Akdamar, Çarpanak, Adır ve Tavşan adalarıyla Van'ın turizm potansiyelinde ilk sırada yer alıyor. Mavi sularıyla insanı büyüleyen ve büyüklüğüyle adeta denizi andıran Van Gölü, yaz mevsiminde mavi sulara yelken açmak isteyen ziyaretçileri bekliyor.
-VAN KEDİSİ-
Biri mavi, diğeri sarı renkteki gözleri, bembeyaz tüyleri ile Van'ın en büyük canlı kültür mirası kabul edilen Van kedisi, kent turizmine önemli katkı sağlıyor.
Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Van kedilerini koruma altına almak amacıyla Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde kurulan Van Kedisi Araştırma Merkezi ve Kedievi Müdürlüğü, aynı zamanda Van kedisi görmek isteyen ziyaretçilerine de kapılarını açıyor.
Van kedisinin, bu yıl yapılacak Dünya Basketbol Şampiyonası'nın maskotu seçilmesiyle kentin turizmine daha fazla katkı sunması bekleniyor.
-MURADİYE ŞELALESİ-
Muradiye ilçesi sınırlarındaki Bendimahi Çayı'ndaki Muradiye Şelalesi, kış mevsiminde donan, yaz mevsiminde ise sularının artmasıyla bambaşka bir güzelliğe bürünen görüntüsüyle ilgi topluyor. Van'a 80 kilometre uzaklıktaki şelale, ahşap asmalı köprüsüyle de ziyaretçileri büyülüyor.
-PERİ BACALARI-
Van'a 120 kilometre uzaklıktaki Başkale ilçesine bağlı Yavuzlar köyünde bulunan ve Kapadokya'nın doğudaki ikizi olarak bilinen peri bacaları, Valilik tarafından başlatılan çalışmayla turizme kazandırıldı.
-VAN KAHVALTISI-
Van mutfağının önemli bölümünü oluşturan kahvaltı kültürünün, Urartulardan günümüze kadar geldiği bilinmektedir. Kentteki ''Kahvaltıcılar Sokağı'' ile kentin çeşitli yerlerindeki kahvaltı salonları, turistlerin ilk uğrak yerleri arasında bulunuyor. Kahvaltı sofralarını kaymak, bal, otlu peynir ve tereyağı gibi doğal ürünler donatıyor.
Ayrıca, kente gelen turistleri, geleneksel Van yemekleri arasında bulunan kavurmalı uşkun ekşilisi, sengeser, kurut aşı, kürt köftesi, ayran aşı, şile, bulgur aşı, çılbır, keledoş, mıhla ve tandır balığı bekliyor.
-VAN, HOŞAP VE ÇAVUŞTEPE KALELERİ-
Urartu Kralı 1. Sardur tarafından MÖ 9. yüzyılda inşa ettirilen kale, kent merkezine 7 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Urartu Medeniyeti'nin en görkemli yapılarından biri olan kale, döneme ait surları, kaya mezarları ve eteğinde yer alan eski Van şehriyle büyük ilgi görüyor.
Van'a 60 kilometre uzaklıkta Hakkari güzergahında yer alan Hoşap Kalesi de bölgenin önemli tarihi eserleri arasında yer alıyor. 1643 yılında Süleyman Bey tarafından Urartu Kalesi üzerine yaptırılan kale, sarp kayalıklar üzerindeki görüntüsüyle geçmişten günümüze ulaşabilen ender yapılar arasındaki yerini koruyor.
Kent merkezine 25 kilometre uzaklıkta, Urartu Kralı 2. Sardur tarafından MÖ 764-734 yılları arasında yaptırılan Çavuştepe Kale'si, ''Sardurihinili'' olarak da adlandırılıyor. Kalede surlar, açık hava tapınağı, depo, ahır, sarnıç ve saray binalarının kalıntılarıyla tarihte ilk defa kullanılan tuvalet sistemi bulunuyor.
-AKDAMAR ADASI VE ANIT MÜZESİ-
Van Gölü'ndeki Akdamar Adası, Gevaş ilçesi sınırlarında kalan Van Gölü'ndeki dört adadan en büyüğü. Adaya Gevaş iskelesinden 20 dakika süren tekne yolculuğuyla ulaşılmaktadır. Ermeniler için büyük bir öneme sahip adada, Ermeni Kralı 1. Gagik tarafından MS 915-921 yılları arasında dört yapraklı yonca biçimli haç planı şeklinde inşa edilen kilise bulunuyor.
Taş duvarlarındaki kabartmalarla büyük ilgi çeken kilise, Kültür ve Turizm Bakanlığınca yaptırılan restorasyon çalışmasının ardından anıt müze olarak hizmete açıldı. Bu yıldan itibaren Eylül ayında yılda bir kez ayin yapılması izninin alınmasıyla da kilise, yabancı turistlerin en gözde mekanları arasında.
-YEDİ KİLİSE-
Yukarıbakraçlı köyünde, Erek Dağı'nın eteklerinde kurulan kilise, Warak Wank Manastırı olarak adlandırılan ve çeşitli zamanlarda birbirine eklenen 7 ayrı kiliseden oluşuyor.
Kiliselerin en eskisi 8. yüzyılda inşa edilen St. Sophia Kilisesi... Özellikle Ermeniler için büyük önem taşıyan ve her yıl çok sayıda ziyaretçi ağırlayan Yedi Kilise, bu yıl yapılacak restorasyon çalışmasının ardından yeni görüntüsüyle misafirlerini konuk edecek.
-HÜSREV PAŞA CAMİİ VE KÜLLİYESİ-
Eski Van şehrinde yer alan ve cami, medrese, han, hamam, sibyan mektebi, türbe, misafirhane ve imaretten oluşan külliyenin çekirdeğini, Hüsrev Paşa Camii oluşturmaktadır.
Mimar Sinan'ın eseri olan cami, Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından 1347 tarihinde yaptırılmıştır. Yaklaşık kare planlı olan harim mekanının üzeri tromp geçişli bir kubbeyle örtülüdür. 2 metre yüksekliğe kadar duvarları kaplayan çinilerin Rus işgali sırasında sökülerek Leningrad Müzesi'ne götürüldüğü söylenmektedir.
-AĞRI-
Tarih boyunca Urartulardan Perslere, Romalılardan Bizanslılara kadar birçok medeniyetin hakimiyeti altında kalan ve 1514 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ağrı, özellikle İran sınırında bulunan Doğubayazıt ilçesindeki tarihi mekanlarla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Doğubayazıt Ovası'nın kuzeydoğusunda yükselen ve 5 bin 165 metreyle Türkiye'nin en yüksek zirvesi olan Ağrı Dağı, turizm açısından büyük bir potansiyele sahip.
İshakpaşa tarafından ilçe merkezinden 7 kilometre uzaklıkta bir tepe üzerinde yaptırılan İshakpaşa Sarayı, Osmanlı saray teşkilatını yansıtıyor. 760 metrekarelik alanı kaplayan ve yapımının 99 yıl sürdüğü söylenen sarayın, ''U'' şeklinde, iç içe 2 avlu çevresinde toplanmış yapılarının mimarisinde Fars, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin ortak etkisi görülür.
Yapılan restorasyon çalışmalarının ardından turizmin hizmetine sunulan saray, her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor.
-METEOR ÇUKURU-
Doğubayazıt'ın 35 kilometre doğusunda İran sınırına 2 kilometre uzaklıkta bulunan meteor çukuru, 1892 yılında düşen gök taşının meydana getirdiği çukurdur. Dünyada büyüklük ve derinlik itibariyle Alaska'dakinden sonra ikinci olan meteor çukurunun genişliği 35, derinliği ise 60 metredir.
Doğubayazıt'ın kuzey doğusunda Küçük Ağrı Dağı'nın eteklerinin bittiği düzlükteki buz mağarası, örneğine çok az rastlanabilecek doğal anıt niteliğindedir. Toprağın 7-8 metre altında yer alan mağara, 100 metre uzunluğunda, 50 metre genişliğindedir. İçinde buzdan birçok sarkıt ve dikit bulunan mağaranın en önemli özelliği yazın soğuk, kışın ise sıcak olmasıdır.
-BAYAZIT KALESİ-
Doğubayazıt şehrinin 7 kilometre güneydoğusunda Belleburç denilen bir konumda, sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan ve günümüzde harabe durumdaki kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir, ancak kaledeki Urartu Kaya Mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik bir yerleşim yeri olduğu izlenimini vermektedir.
Bayazıt'ın coğrafi konumu nedeniyle kale, tarih boyunca önemli görevler üstlenmiştir.
-HAKKARİ-
Yapılan araştırmalarda ele geçen belgelerden ve çevrede bulunan kaya isimlerinden yola çıkarak Hakkari'nin, tarih öncesi çağlarda yerleşim yeri olduğu ve bölgede Sümerler, Akadlar, Urartular ile Asurluların uzun süre yaşadığı belirlenmiştir.
Özellikle yayla turizminin merkezi konumundaki Hakkari'de Berçelan yaylası ve çevresi; dağcılık, kayakçılık ve doğa yürüyüşü imkanlarına sahip bir alandır. Berçelan yaylası, diğer yaylalar gibi yöre halkının yazın hayvanlarını otlatmak ve ürünlerini değerlendirmek için göç ettikleri, geleneksel kara çadırları ile yaşadıkları bir yer.
Hakkari'ye 18 kilometre uzaklıkta bulunan yayla civarında yer alan Seyithan Buzul Gölü, çevreye ayrı bir güzellik katmaktadır. Dağcılık ve kayak sporları için uygun alanların bulunduğu bölgede kara avcılığı da yapılabiliyor.
Berçelan yaylasının batısındaki Golan yaylası da yörenin en önemli kayak merkezi olabilecek konumdadır. Golan yaylasına 15 kilometrelik bir yoldan ulaşılmaktadır.
-MEYDAN MEDRESESİ-
Biçer Mahallesi'nde bulunan Meydan Medrese'si, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında yapılan onarımla ayaktadır.
Medresenin giriş kapısındaki kitabenin üzerinde 1700-1701 tarihlerinde yaptırıldığı yazmaktadır. Avlunun dört yanından iki kat halinde revaklar dolanmaktadır. Alt kat revakları değişik başlık ve şekilleri olan sütunlara, ikinci kattakiler ise payelere oturmaktadır.
Halil Kilisesi, Hakkari'ye 10 kilometre uzaklıkta ana yol kenarındaki Halil mevkisinde bulunmaktadır. Nasturilere ait olan yapının üzerinde kitabe ve süsleme mevcut olmadığından hangi tarihte, kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
-KELAT SARAYI-
Kelak Sarayı, Şemdinli'ye 17 kilometre uzaklıktaki eski ilçe merkezi Nehri'nin güney batısında, dere kenarında kurulmuştur. Saray, büyük ölçüde yıkılmış olup halen ayakta kalan iki kemer ve bir duvar bulunmaktadır. Ayakta kalan duvarlarından üç katlı ve muntazam bir yapı olduğu anlaşılan sarayın, mahalli kaynaklara göre Seyit Ahmet Sıddık tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
-BİTLİS-
havası, suyu, dağları, kışın beyaz, yazın ise yemyeşil görüntüsüyle yeryüzü cennetine benzetilen Bitlis'in, dünyanın ikinci büyük krater gölü olan Nemrut, Van Gölü, Aygır, Arin ve Nazik gölleri, görülmeye değer doğal güzellikler arasında.
Nemrut ve Süphan dağları, trekking sevreleri ağırlamaya hazır.
-ANKARA-
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna tanıklık eden başkent Ankara'da tarih tutkunları ile kültür ve doğa gezileri meraklıları için değişik alternatifler bulunuyor.
Türkiye'nin nüfus bakımından ikinci büyük kenti olan Ankara, Cumhuriyet dönemine tanıklık eden bir kent olması dolayısıyla önemli tarihi birikimleri bünyesinde barındırıyor.
Doğa tutkunlarına ve tarih meraklılarına çeşitli alternatifler sunan başkentte, ulaşım kolaylığının da verdiği imkanla kısa sürede birçok mekanı gezme imkanını bulabilirsiniz.
-TARİHE TANIKLIK EDECEKSİNİZ-
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı görmek isteyenler Anıttepe'deki Anıtkabir'i gezerek adeta bir tarih yolculuğuna çıkacak.
Yaklaşık 750 bin metrekarelik bir alanı kaplayan ve her yıl ziyaret eden milyonlarca insanın ziyaret ettiği Anıtkabir'de, İstiklal Kulesi, Hürriyet Kulesi, Mehmetçik Kulesi, Zafer Kulesi, Barış Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Misak-ı Milli Kulesi, İnkılap Kulesi, Cumhuriyet Kulesi ve Müdafaa-i Hukuk Kulesi ile Atatürk'ün kullandığı eşya ile kendisine sunulan armağanların sergilendiği, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarından temaların işlendiği ''Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'' bulunuyor.
-MÜZE MERAKLILARINA-
Kendine özgü koleksiyonlarıyla dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi de, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağ'dan (Eski Taş Çağı) başlayarak değişik dönemlere ait bir çok eseri barındırması dolayısıyla müze meraklıları için ideal bir yer.
Talat Paşa Bulvarı ile Atatürk Bulvarı'nın birleştiği noktada yer alan ve Türkiye'nin Cumhuriyet döneminde kurulan ilk müzelerinden biri olan Etnografya Müzesi de kentte gezilebilecek önemli yerler arasında bulunuyor.
-ULUS'TAKİ İLK MECLİS BİNASI-
Genç Cumhuriyetin hangi koşullarda kurulduğuna tanık olmak isteyenler Ulus Meydanı'ndaki ''Kurtuluş Savaşı Müzesi''ni gezebilir.
23 Nisan 1920-18 Ekim 1924 tarihleri arasında ''Büyük Millet Meclisi'' olarak kullanılan müze, bugün ''Kurtuluş Savaşı Müzesi'' olarak biliniyor.
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmesinde çok önemli kararların alındığı bir yapı olma özelliği taşıyan ''Cumhuriyet Müzesi'' de tarih meraklılarını bekliyor.
Atatürk'ün direktifleri üzerine Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından projelendirilerek 1927 yılında inşa edilen ve VI. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 1980'de hizmete açılan Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi de kentte görülmeye değer yerlerin başında geliyor.
Atatürk'ün doğumunun 100. yılında, Büyük Önder'in anısına armağan olmak üzere yapılan Atatürk Kültür Merkezi kompleksindeki Cumhuriyet Devri Müzesi, Polatlı ilçesi Alagöz köyündeki Alagöz Karargah Müzesi, Etimesgut'taki Hava Müzesi, TCDD Müzesi, Ulu Önder Atatürk'ün Selanik'te doğduğu ve gençliğin geçtiği evin benzerinin bulunduğu Atatürk Orman Çiftliği'nde 10 Kasım 1981'de müze olarak açılan yapı da turistlerin başkentte gezebileceği alternatif yerler arasında bulunuyor.
-BEYPAZARI'NIN GÜMÜŞÜ VE TARHANASI-
Ankara'nın, ''iç kalesi'' olarak kabul edilen, kentin tarihsel gelişiminin tümünün yansıdığı mekan Altındağ özellikle tarihsel dokusuyla öne çıkıyor.
İlçedeki Ankara Kalesi, turistlerin uğrak yerlerinde arasında bulunmasının yanısıra özellikle geceleyin manzarasıyla göz dolduruyor.
Başkentte dini gece ve bayramlarda ziyaretçi akınına uğrayan Anadolu tüccarlarının piri sayılan ''hoşgörü sultanı'' Hacı Bayram Veli'nin türbesi de alternatif gezi mekanı olabilir.
Altındağ'daki Hamamönü semti de restore edilen Osmanlı evleriyle kültür turizm meraklılarına değişik imkanlar sunuyor.
Ankara'ya 99 kilometre uzaklıkta olan Beypazarı, adını ''kuru''su, tarhanası, sarması, 80 kat baklavası, havucu, gümüş işçiliği ve restore edilmiş Osmanlı evleriyle duyuruyor.
Turizm bazında hayli zengin bir içeriğe sahip olan Beypazarı son yıllarda yapılan tanıtım faaliyetleriyle turistlerin başkentte ziyaret ettiği önemli mekanlar arasında yerini aldı.
Beypazarı'ndaki kültür turunuza, geleneksel Osmanlı evlerini gezerek başlayıp, Türk mutfağının eşsiz yemeklerini tadıp, odun ateşinde pişen dibek kahvesiyle devam edip, sevdiklerinize tarhana, ev hanımlarını evlerde yaptığı geleneksel ürünler ve gümüş takılar alarak sonlandırabilirsiniz.
İlçeye 10 kilometre uzaklıktaki Tekke yaylası, 44 kilometre uzaklıktaki Karaşar beldesinde bulunan Eğriova yaylası ve gölü, Dereli köyü civarında ''peri bacaları''nı andıran yapılar ilçenin ilgi çekici diğer yerleri.
-MOGAN GÖLÜNDE DOĞAYLA BAŞBAŞA-
Kent merkezine uzak ilçelerden olan Şereflikoçhisar'da, ülkenin tuz havzası olan Tuz Gölü ile öne çıkıyor. İlçenin kuzeyinde bulunan Hirfanlı Baraj Gölü'nde balıkçılık yapılıyor. Kurşunlu Camii, Koçhisar Kalesi ve Parlasan Kalesi, ilçenin tarihi ve turistik zenginliklerini oluşturuyor.
Kentin en önemli rekreasyon alanlarının bulunduğu bölge olarak göze çarpan Gölbaşı, kentin mesire, sayfiye, turizm ve sanayi bölgesi durumunda.
Gölbaşı, Mogan ve Eymir gölleri, doğal güzelliği, temiz havası ve balık üretimi ile kente turistik değer kazandırıyor.
İlçe sınırlarında, İncek, Hacılar ve Tulumtaş köyleri arasındaki Karayatak tepe mevkinde yer alan Tulumtaş mağarasında görülmeye değer dikit, sarkıt ve sütunlar bulunuyor.
-HAYMANA VE ''KALECİK KARASI''-
Kaplıcaları dünyaca ünlü, kaplıca suyunun kalitesi tartışılmayan Haymana, bu yönüyle dikkatleri üzerine topluyor. Romalıların yeniden onararak kullanıma sunduğu kaplıcalar, günümüzde su tedavi merkezi olarak hizmet veriyor.
Kalecik ekonomisinin lokomotifi olarak bilinen Kalecik Karası adlı şarap üzümüyle öne çıkan ilçede Hasbey, Saray, Tabakhane Camileri, Kazancıbaba, Alişoğlu türbeleri ile Kızılırmak üzerindeki Develioğlu köprüsü ve Kalecik Kalesi gezilebilecek yerler arasında bulunuyor.
Ayaş ilçesi, tarihi İpek yolu üzerinde şifalı sıcak suları, geleneksel Türk mutfağı lezzetleri, cumbalı evlerle bezenmiş sokakları, camileri, çeşmeleri, yeşili, tiftik keçisi, dutu, domatesi ev ve el sanatları ile göze çarpıyor.
Karakaya Kaplıcası ile 23 kilometre batısındaki Ayaş içmelerinin mineralli ve radyoaktifli suları sağlık açısından önemli bir zenginlik kaynağı olarak görülüyor. Karadere, Ova, Arıklar ve Kirazdibi Bağları ilçenin diğer tabiat varlıkları olarak dikkat çekiyor.
Ankara'nın güneyindeki Bala sınırları içindeki Beynam Ormanları ile adından söz ettiriyor. Atatürk'ün de ulusal mücadele yıllarında bir gece konakladığı çamlarla bezeli Beynam Ormanları özellikle hafta sonları piknikçilerin akınına uğruyor.
-ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ-
Ulu Önder Atatürk'ün 1925 yılında, Ankara'da modern bir çiftlik kurulması için verdiği talimatla kurulan Atatürk Orman Çiftliği, Ankaralılar'ın hava karardıktan sonraki uğrak yerleri arasında.
Gece geç saatlere kadar ışıkların sönmediği Atatürk Orman Çiftliği'nin esnafı, geceleri yaptıkları işten oldukça memnun.
Çiftliğe, özellikle kokoreç yemek için gelen başkentliler, bunun yanında kumpir ve Atatürk Orman Çiftliği Dondurmasından da vazgeçmiyor.
-GÜVENPARK VE KUĞULUPARK-
''Memur kenti'' olarak da bilinen başkent Ankara'da vatandaşların işten sonra günün yorgunluğunu attığı veya hafta sonlarında aileleriyle birlikte hoşça vakit geçirdiği Güvenpark ve Kuğulupark da dikkat çeken mekanlar arasında bulunuyor.
Çubuk denilince akla ilk gelen ''turşu'' oluyor. Adına festival düzenlenen Çubuk'un ünlü kornişon turşusunun tadına bakmayan Ankaralı yok gibi.
Çubuk II. Barajı drenaj alanında bulunan ormanlık ile Karagöl mevkinde bulunan ormanlık alanlar da Ankara'nın önemli mesire yerleri arasında bulunuyor.
-KIZILCAHAMAM VE POLATLI-
Kaplıcalarıyla ünlü Kızılcahamam, kentin akciğerleri olan yoğun orman dokusuyla dikkat çekiyor. Önemli turistik tesisleri de barındıran ilçede, maden suyu bakımından oldukça zengin olan Şey Hamamı Kaplıcası ülkenin önemli sıcak su kaynakları arasında yer alıyor.
Soğuksu Mili Parkı da Ankaralıların yoğun olarak kullandığı mesire alanları arasında bulunuyor. Polatlı'da Yassıhöyük köyü ve çevresi önemli bir tarih mekanı olarak görülüyor. Ankara'nın önemli ören yerlerinin başında Frig krallığına başkentlik yapan antik yerleşim yeri Gordion (Yassıhöyük) geliyor.
-KAYAK MERKEZİ DE VAR-
Ankara'nın kalabalık ortamından sıkılıp, kent gürültüsünden uzaklaşarak yürüyüş veya çadırlı kamp yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan Elmadağ.
Karın yoğun yağdığı günlerde Ankaralıların akınına uğrayan kayak merkezi ile kendisinden söz ettirmeye başaran Elmadağ'da, Kargalı Vadisi ve Sungur mevkinde doğa ile iç içe yapılacak etkinliklere uygun çok sayıda alan bulunuyor.
Başlangıcı Selçuklulara kadar uzanan halıcılık, el dokuması, kilim, heybe ve çantalar da Elmadağ'ın tarihsel ve kültürel envanterinde yerini alıyor.
-AHİ ELVAN'IN TOPRAKLARI-
Etimesgut, Gazi Tren İstasyonu ve Atatürk'ün İstanbul'a gidiş gelişlerinde uğurlandığı Etimesgut Tren İstasyonunun tarihi yapı özellikleriyle dikkat çekiyor.
Türk büyüklerinden Ahi Elvan'ın türbesinin bulunduğu Elvanköy de ilçe sınırları içinde yer alıyor. Kent merkezine en uzak ilçe olan Evren de tarihi dokusuyla dikkat çekiyor.
Çatalpınar Köyü'nün 2 kilometre güneybatısında bulunan geç Bizans dönemine ait Sığırcık Kalesi de tarih meraklılarının ziyaret etmesini bekliyor.
Eski bir yerleşim yeri olan Çamlıdere'de tarihi dokusuyla göze çarpıyor. Peçenek beldesinde bulunan Selçuklu dönemine ait cami ile Bizans dönemine ait mezar ve yerleşim yeri kalıntıları görülmeye değer yerler arasında bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.