Dünyayı kurtarır mı? Dalgaların altındaki yeşil altın
Denizlerin altındaki ormanlar insanları kurtarabilir mi?
“Hiç de sümüksü değil,” diyor, parmaklarının ucunda parlayan zeytin-kahverengi yaprağı göstererek. “Harika bir şey.”
Deniz yosunu çıkaran insanlara göre, “Deniz yosunu sadece bir süper gıda değil, aynı zamanda süper bir çözüm.”
“DENİZ YOSUNU SADECE BİR SÜPER GIDA DEĞİL, AYNI ZAMANDA SÜPER BİR ÇÖZÜM”
49 yaşındaki Fransız Tarım uzmanı-Deniz Biyoloğu ve Gıda Politikası uzmanı Vincent Doumeizel, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (UN Global Compact) kıdemli danışmanı olarak “deniz yosunu devrimi” hareketinin öncülerinden biri.
2020 yılında, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Bankası ve diğer ortakların katkısıyla hazırlanan “Deniz Yosunu Manifestosu”nun yazarları arasında yer aldı. Manifesto, gezegenin en karmaşık sorunlarının çözümünde en mütevazı deniz organizmalarından yararlanılabileceğini savunuyor.
Alglerin iklim, çevre, gıda ve sosyal alanlarda yaşanan dört büyük krizin çözümünde rol oynayabileceğini belirten Manifesto’ya göre, deniz yosunu “şüphesiz dünyanın kullanılmayan en büyük kaynağı.” Doumeizel’in 2023’te yayımladığı kitabında vizyonunu böyle özetliyor.
KIYAMETE KARŞI YOSUN
Ağaçlar daha Pangea’yı gölgelemeden, dinozorlar karada gezinmeden önce, deniz yosunları antik okyanusların sığ sularında salınıyorlardı. Bir milyar yıldan daha uzun süre önce ortaya çıkan bu canlılar, fotosentez yoluyla güneş ışığını enerjiye dönüştüren, atmosferi oksijenle zenginleştiren ve çok hücreli yaşama zemin hazırlayan ilk karmaşık organizmalar arasındaydı.
Ancak Doumeizel ne bir deniz biyoloğu ne de bir tarım uzmanı. O bir gıda politikası uzmanı. “Afrika’da bir görevlendirme sırasında dünyadaki açlıkla yüzleştim,” diyor BM Haber Merkezi'ne verdiği röportajda. “Bende derin bir iz bıraktı.”
Deniz yosunlarına olan ilgisi ise, sakinlerinin ileri yaşlara ulaşmasıyla tanınan Japonya’daki Okinawa Adası’na yaptığı bir ziyaretle başlıyor. Oradaki insanların bol miktarda deniz yosunu tükettiğini fark ediyor. “Çok lezzetliydi,” diye hatırlıyor. “Ve gözle görülür şekilde sağlıklılardı.”
DENİZ SPAGETTİSİ
Algler; kuzeydoğu Atlantik’in “deniz spagettisinden” (Himanthalia elongata), Hint-Pasifik’in “yeşil havyarına” (Caulerpa lentillifera), hatta her yerde bulunan “deniz maruluna” (Ulva lactuca) kadar, vitaminler, omega-3 yağ asitleri, lif ve hatta protein açısından oldukça zengin.
Genellikle göz ardı edilen bu deniz sebzeleri, en az değer verilen besin kaynaklarımızdan biri olabilir. Okyanuslar, gezegenin yüzde 70’inden fazlasını kaplamasına rağmen, kalori bazında küresel gıda arzına çok az katkı sağlıyor. Deniz yosunu, bu boşluğu kapatmaya yardımcı olabilir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEDE BİR DÖNÜM NOKTASI OLABİLİR
Etkileri yalnızca meraların ötesine geçiyor. Okyanuslar, soluduğumuz oksijenin yarısından fazlasını üretirken, insan kaynaklı karbon emisyonlarının yaklaşık üçte birini emiyor. Deniz yosunu, kara bitkilerinden daha fazla karbon tutma kapasitesiyle bu döngüde önemli bir rol oynuyor. “Dev yosun” (Macrocystis pyrifera) gibi bazı türler günde iki metreye kadar büyüyebiliyor ve bu da onları güçlü karbon yutakları haline getiriyor.
DENİZ YOSUNU TARIMI
Ayrıca deniz yosunları biyoplastikler, biyoyakıtlar, tekstil ürünleri ve ilaçlar gibi çeşitli ürünlere dönüştürülebiliyor.
Doumeizel, “Deniz yosunu tarımını yaygınlaştırarak paradigmayı değiştirebiliriz,” diyor.
Fotoğraf: turkiye.un.org/tr
Kaynak:Olcay Kurt
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.