Konya sınırları içinde yer alan ve hem tarihi hem de doğal yapısıyla doğaya, tarihe tutkun olan bisiklet dostlarına son derece heyecan ve bilgi verici bir rota sunuyor.
M. Ö. 2.yy-M.S. 3. yy
Kilistra Antik Kenti, Konya’nın 49 km güneybatısında, bugünkü Gökyurt Mahallesi sınırları içerisinde yer alıyor. Bilimsel arkeolojik incelemeler Kilistra’da M.Ö. 2. yy - M.S. 3. yy’da, Helen ve Roma çağında yerleşim bulunduğunu ortaya koydu.
İlk Hristiyanların sığınağıydı
Bölge, Bizanslılar Dönemi’nde ilk Hıristiyanların sığındığıydı. Tepe ve yamaçlarda bulunan mağaralar, kovuklar; kolay kazılmaya elverişli toprak yapısı sebebiyle sonradan oyulan veya genişletilen sığınaklarda erken dönem Hristiyanların gözden uzak kalmak için tercih ettikleri yerdi.
Karşınıza Aziz Paulos çıkarsa şaşırmayın
Hazret-i İsa’nın hayatında Hristiyanlık tarihinde büyük hizmet, gayret ve fedakârlıkları bilinen ünlü havari Aziz Paulos’un Anadolu’da bulunduğu yerlerin başında, Lystra, Iconion (Konya) geliyor.
İlk Hristiyanlar burada saklandı
Lystra (Listra)’dan Yalvaç’a giden müjdeci Saint Paulos, Kilistra’ya da uğradı. Bir süre burada konakladı. İnanmayanların saldırılarından uzak ve güvende olmak için buradaki araziye uyum gösteren, kamufle olan, buradaki mağaralarda yaşayan ilk Hristiyanlarla sohbet edip, onlara vaazlar verdi.
Dünyada bir ilk: Kral yolunda pedal çevirmek
Kilistra bu çevrede, ünlü Kral Yolu üzerinde bulunuyor. Bu açıdan bisiklet safarisi yapanlar için dünyada ilk ve tek bir güzergah olarak öne çıkıyor.
Bisiklet safarisi için bölgeye gelenler nelerle karşılaşacak?
Bisiklet safarisi yapanlar dünyanın en nadide lokasyonunda pedal çevirirken, Sümbül İni Kilisesi’nin bulunduğu yerin bugün bile ‘Paul Önü’ diye anılan bu hatıralara ve bu hatıraların ne kadar derin ve canlı olduğuna şahitlik edecekler.
Kilistra’da, Devrek mevkiinde bulunan gözetleme kuleleri ve karakol görülebilecek en nadide yerler.
Antik şehrin iç kısımlarına doğru uzanan yol takip edecek olanlar Konacak’taki kaya oyuklarına yapılmış mezarlara ulaşabilecekler.
Aynı lokasyayonda yer alan büyük salon oda ve evleri gezebilecekler.
Güneyde bulunan Sandıkkaya’daki haç planlı şapel görülebilecek. Bu şapel e dünyanın en önemli eserlerinden. Çünkü bu şapel tek parça kaya kitlesinin oyulması ve tıraşlanması inşa edilmiş.
Yine Kral Yolunun izlenmesiyle çevrede bulunan diğer gözetleme kuleleri, karakol, sarnıç ve ‘Kapçı-ini’ gezilir. Katırini’ndeki sarnıç, Sögütdere’deki çifte şırâhaneler en göz alıcı mekanlar olarak öne çıkıyor.
Sümbül kilisesinin temsil ettiği değerler
Bölgede bulunan Sümbül Kilisesi doğa, insan ve inanç üçlüsünün bir sentezini yapar. Bu tarihi tablo insanı derin düşüncelerle baş başa bırakır. Aynı zamanda ‘Paul-önü’ denilen bu yerden, Ardıçlı Tepe’ye geçilir. Büyük Sarnıca doğru giderken Nekropol alanındaki kaya mezarlar dikkati çeker. Her köşesi tarih, gizem ve ibret taşıyan antik kent, genel olarak, ‘içine kapalı’ bir yapılanma sunar.
Birbirinden uzak beş yerleşim alanından oluşan bölge, hayatta kalarak inancını yaşayıp yaymayı ana gaye edinen bu ilk Hristiyanlar, doğanın bu sırlı kucağında, buradaki kovuk, oyuk ve mağaralarda yaşam mücadelesini sunar.
Şırahanenin taş kitabesinde yazan o yazı
Şırahanenin girişinde bulunan taş kitabede: “Ben Gayus oğlu Gayusum. Kilistra köyündenim. Yedi lejyona katıldım. Madalyalar, bilezikler ve zaferler kazandım. Bu taşı oğlum Gayyus Petranyus ve yeğenim Lukus Petranyus adına anıt mezar olarak diktirilmek üzere vasiyetimde emrettim” ibaresi Grekçe bir yazıt olarak ilgili çeker.
