BAŞKASININ ARZUSUNUN AYAK İZİNE BASARAK İLERLEMEK
Neden insanlar şu filmi izler.
Neden insanlar bu kitabı okur.
Neden bunca insan Bodrum’a, Alaçatı’ya gider.
Asıl arzumuzun ne olduğunu asla bilemeyiz. İstediğimiz kadar “ben ne istiyorum?” diye sorayım ona toplumdan bağımsız cevap veremem. Toplum, Lacan’ın dediği gibi başkalarının arzularını arzulayan kalabalıktır.
Arzularımızın hepsi taklittir.
Önemsenen insanların arzuları taklit edilir. Başkasının arzusunun ayak izine basarak ilerleriz. Asla kendi arzumuzu geliştirmek gibi bir kuytunun içine dalmayız. Kendi arzumuzun ne olduğunu bile bilmeyiz.
O ayakkabıyı çevrendekiler giymeye başlamıştır, gider alırsın.
Çevrendeki insanlar şuraya tatile gider, oraya gidersin.
Şöyle bir lokanta vardır, orada bir gün yemek yersin.
Kendine geç kalmış hatta kendine hiç uğramamış insanların kendi arzuları olması veya arzularını inşa etmiş olmaları elbette imkânsızdır.
Başkalarının arzularını arzularlar. Bu sadece arzunun inşa olmamış olmasından değil aynı zamanda en kolay kabul görme yöntemidir.
“Bende de var.”
“Ben de oradaydım.”
“Ben de yaptırdım.”
…
Şuursuzca değişen hedefler… Sürekli yeni birileri… Sahip olduklarının ne olduğunu algılamamış olmak… Mutsuzluğunu tatmin etmek için sürekli kendinin olmayan ve bu yüzden de asla tatmin edilemeyecek, uyuşturucu etkisine sahip müphem arzunun peşinden koşmak…
İnsanın kendi arzularını geliştirmesi, bunlarla yaşamaya alışması ve kendi arzuları üzerinden kendini üretmesi zaman alır, kimilerimizin zamanı yoktur kimilerimiz de tembeldir, bazılarımız ise simbiyozdur ve yaşamlarını simbiyozik etkileşimler üzerine kururlar. Şu da bir gerçek ki, popüler olanın can suyudur başkasının arzusunun ayak izine basarak yaşamak.
Uzun lafın kısası olmaz: Dünyanın çivisinin çıktığı yerde keser aranmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.