Kaybeden Amerika Kazanan Kim?
Amerika kimileri için bir rüya, kimileri için dünyanın süper gücü ve kimileri için zalimliği ile ünlenen son yüzyılın en tartışmalı devleti.
Amerika kıtası bilinenin aksine ilk defa İskandinav kökenli Vikingler tarafından bulundu. Fakat o dönemin tarihi koşullarıyla Vikinglerin buldukları bu bakir coğrafyalarda kalmaya niyeti bulunmamaktaydı. Yüzyıllar sonra ünlü denizci Kristof Kolomb'un keşfiyle yeni dünya denilen, sınırsıza yakın olan kaynaklarıyla tüm Avrupa devletlerinin odak merkezi haline geldi. Sonrasındaki süreçte İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar, Fransızlar ve çıbanbaşı İngilizler bu el değmemiş kıtayı her bakımdan sömürmeye başladı. Güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen Büyük Britanya'nın on üç kolonisi zamanla başkaldırmaya başlayınca 4 Temmuz 1776 tarihinde bağımsızlığa giden yolun önündeki engeller temizlenmeye başladı. 1861 yılına gelindiğinde Amerika, bir iç savaş ile büyük bir tehlike altına girdi. Fakat iç savaş sonucu merkezi yönetim (Washington), güney eyaletlerine yani konfedere yapıya üstünlük kurunca, içinde bulundukları kaotik yapıdan çıkmayı başardılar. Savaşın bitiminde güneydeki bütün kölelere özgürlük hakları verildi. Kısa bir süre sonra da köleler oy kullanma hakkını kazandılar. Savaşın sonunda güneydeki siyahilere birçok hak verildiyse de, bunlar kısa süre içinde güneyli beyazlar tarafından geri alındı. Ayrıca savaştan önce ABD'nin güney ve kuzey tarafları eşit zenginlikteyken, savaştan sonra güney ekonomik yıkıma uğradı ve kuzey öne geçti. Nitekim XX. YY başlarında ABD ilk defa kıta dışına çıkarak I. Dünya Savaşı’na itilaf devletleri safında katıldı ve savaşın kazanılmasında büyük bir rol oynadı. Sonrasında II. Dünya Savaşında yine sahneye çıkarak tartışmasız dünyanın en güçlü iki devletinden biri konumuna geldi. Soğuk savaştan da başarıyla ayrılan ABD en yakın rakibi Sovyetlerinde çöküş sürecini başlatmış oldu. ABD, artan nüfusu, gelen göç dalgalarıyla beraber kaynak arayışına girdiği yıllarda yönünü doğuya çevirerek Somali’de, Irak’ta, Afganistan’da ve en son olarak Suriye’de oyun kurucu durumuna geldi. Buraya kadar kısa bir Birleşik Devlet tarihini gözden geçirmiş olduk.
2008 yılına gelindiğinde ilk defa Afro-Amerikalı bir kişi devletin en yüksek mertebesine erişti. Obama ile birlikte ABD, kendi içerisindeki ırkçılık sorununu aşmış gibi gözükse de, Trump döneminde yapılan açıklamalar ve genel hükümet faaliyetleri ülke içerisinde büyük infialler yarattı. Korona virüsüne karşı yeterli önlemlerin alınamaması akabinde yaşanılan büyük işsizlik verileri derken en son hepimizin üzülerek şahit olduğu siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Protestolar ilk etapta demokratik tepkiler olarak ortaya çıkmışsa da büyük çaptaki yağmalamalar işin rengini değiştirmeye başladı. Görünürde Trump’un geri adım atmaya çokta niyetinin olmadığını anlıyoruz. Bu arada korona virüsünden büyük hasar alan Avrupalı ülkelerde de benzer durumların ortaya çıkabileceğini ifade edelim. Amerika’daki bu olayların başlangıcı her ne kadar ırkçılık olarak görünmüşse de temel sorunun ekonomik verilerin kötüye gittiği ve ülkenin üç saç ayağının egemenlik mücadelesine giriştiği şeklinde de yorumlayabiliriz. Bu üç saç ayağını söyleyecek olursak: Birincisi, seçilmişler yani Trump ve hükümeti. İkincisi, Pentagon olarakta bilinen askeri kanat. Üçüncüsü ise küresel sermaye olarakta ifade edebileceğimiz, büyük şirketler. Küresel sermaye olarak nitelendirilen şirketlerin büyük çoğunluğunun Yahudi sermayesi olduğunu da eklemiş olalım. Sermaye olmadan ne pentagon ne de siyasi kanadın bir gücü olmayacaktır. Geçtiğimiz ayın başlarında Çin ve İsrail arasında yakınlaşmaların yaşandığını düşündüğümüz de gelecekte olacakları tahmin etmek oldukça kolay hale gelmekte. Amerikan rüyasının kabusa dönüştüğü bugünlerde, ne dersiniz belki süper güç çoktan yarasa severlerin eline geçmiştir...
İyi siyah veya iyi beyaz olmak gibi bir durum yoktur. İyi veya kötü insanlar vardır. (Malcolm X)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.